Yusuf AZAD
Şiddet reyi ve rengi belirliyor
Toplum Sosyolojisi de toplum psikolojisi de toplumdan topluma değişiklik gösteren her topluma birebir uygulanacak veya uygulandığında aynı sonucun alınacağı olgular değildir. Bu nedenle bir toplumda bir olay cereyan ettiğinde bu olayı bir başka toplumda cereyan ettiğinde oluşturacağı etki ve algıları ile okumak eksik ve yanlıştır ve yanlış analizlere ve stratejilere götürür sizi.
Malumunuz 40 yıldır cebir, şiddet, baskı ve silah zoru ile beslenen, daima büyüme temayülü gösteren bir örgüt; buna mukabil sözüm ona süreç ve stratejiler geliştiren devlet var.
Sonuç ortada! Yani siz örgütün doğuda işlediği bir cinayetin ve yaptığı katliamları Ankara'daki insanda oluşturduğu infial ile okursanız hep yanlış yaparsınız ve yapılıyor da.
Bölgenin psikolojik ve sosyolojik yapısı ve baskısı bambaşka bir dünyanın baskısı ve algısı ile şekilleniyor.
Bölgede güç, silah ve cinayet kerhen de olsa halkın hem reyini hem de rengini değiştiriyor. Doksanlı yıllarda seçimlerde askerin yaptığının aynısını iki binli yıllardan bu yana örgüt ve siyasi uzantısı yapıyor. Muhtar vuruyor, adam kaçırıp sorguluyor, köy köy, belde belde silahla dolaşıp tehdit ediyor. Şehirlerde ticaret erbabını gezip ticaretlerinin kesada uğrayacağı ile tehdit ediyor.
Vatandaşı ve seçim güvenliğini korumakla mükellef devlet yetkilileri ise seçim meydanlarında mağdur rolüne bürünerek vatandaşa şikayet ediyorlar bu adamların yaptıklarını. Zavallı vatandaş kendini bu şirretten koruyamazken devleti mi koruyacak.
Örgütün ve siyasi uzantısının çok klasik ve gelenekselleşen bir yöntemi haline geldi seçimlerden önce birkaç “ibretlik” ve “ders alıcı” hedefi vurmak. Siirtt'e vurulan muhtar bu maksatladır. Böylelikle siz istediğiniz kadar “adam vurdu” diye bağırıp çağırın. Mahalle sakinleri ise bağıranın bir süre sonra evine çekileceğini ve kendisini koruyacak kimsenin kalmayacağı bilgisi ve hesabıyla ya adam vuran mahalle kabadayısını alkışlıyor; ya da evinde sessizliğe bürünüp bir daha mahalle kabadayısının sesini ve silahını duymamak için reyini de rengini de ona benzetiyor. Esas tespit edilmesi gereken husus; reyi ve rengi kerhen değişen vatandaşın bu değişikliğinin bir süre sonra insan fıtratı gereği (yaşadığı gibi inanma prensibi) karekteristik bir özelliği haline dönüşüyor olmasıdır.
Devlet, silahların susmasından sadece askere ve polise yönelen silah olarak anlıyor; Bingöl'de emniyet müdürüne yönelik saldırıya anında tespit edip cevap verir, Siirt'te muhtar öldürüldüğünde, vatandaş talan edildiğinde, Yasin'ler linç edildiğinde, sakallı diye adam öldürüldüğünde ise devlet bunu ancak seçim malzemesi yapıp ateşkesi ihlal olarak kabul etmediği sürece, elbette ki bunların içindeki korumasız vatandaşlar da “korumasızım” anlayışını geliştirerek eli silahlılara, daha güvenli liman diye sığınacaktır.
Bu nasıl devlet ki; vatandaşını korumak birincil ve asli görevi iken muhalefetteymiş gibi davranıp bu olayları seçim meydanlarında muhaliflerine yüklenme malzemesi yapıyor. Devlet yetkilileri ya bu gerçeği görmüyor ya da teammüden böyle davranıyor. Biraz empati kurup vatandaşın yerine koyun kendinizi. Sizi koruyamayan devletin bu anlayışına karşın örgüte bir tavır geliştirebilir miydiniz.
Bölgede yaşayanların bileceği gibi sokakta vatandaşı dinlediğinizde seçime dair günde onlarca tehdit hikayesi duyarsınız. Yine sandıkta görev alanların bileceği gibi sandık başında tamamen bir örgüt despotizmi yaşanıyor ve Hüda Par hariç bütün parti temsilcileri blok halinde örgütün uzantısı partinin isteklerine boyun eğiyorlar. Eğer barajı geçmezsek siz düşünün ve hesabını siz yapın diye herkesi tehdit ediyorlar. Doğal olarak da daha önce aldığı tehditler ve duyduğu şehir efsanelerine istinaden vatandaşın önemli bir kısmı baskınlandığı paralelde oy kullanıyor.
Geçen yıl ki yerel seçimlerde “seçim çalışmalarında engelleniyor ve saldırıya uğruyoruz diyen Hüda Par'lılar için bir TV kanalında canlı yayında “Onlar da çok abartıyorlar yok öyle şey” demişti şu an Mardin Akparti MV adayı olan ve ilk seçim çalışmasında feveran edip, bizi köy ve beldelere sokmuyorlar diyen Orhan Miroğlu.
Kısaca artık herkes şunu iyice anlamalı ki, şiddet bölge insanının hem oyunu hem de rengini değiştiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.