Siyer Vakfı ve Köklü Değişim'den Doğu Türkistanlı ailelere destek ziyareti
Siyer Vakfı Kurucu Araştırmacı-Yazar Muhammed Emin Yıldırım ve Köklü Değişim Medya Genel Koordinatörü Mahmut Kar, beraberlerindeki heyetle günlerdir Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde nöbet tutan Doğu Türkistanlıları ziyaret etti.
Komünist Çin rejiminin kamplarındaki ailelerinden yıllardır haber alamayan Doğu Türkistanlılar, 9 gündür Çin’in İstanbul Başkonsolosluğu önünde nöbet tutmaya devam ederek ailelerinden bir haber almaya çalışıyorlar.
Doğu Türkistanlı Müslümanlara yaptıkları zulümleri inkâr eden ve toplama kamplarının olmadığını, eğitim kamplarının olduğunu, bu kamplarda Doğu Türkistanlıların eğitime tabi tutulduğunu söyleyen Komünist Çin rejimi, meselenin basında ciddi yer alması ve Türkiye'de bulunan ailelerin konuyu güncelleştirmesiyle yaşananları kabul etmek zorunda kaldı.
Çinli yetkililerin ailelerine kavuşmak isteyen Doğu Türkistanlıların konsolosluklara dilekçe vermelerini istemesi üzerine günler öncesinden Çin'in İstanbul Başkonsolosluğuna giden aileler, dilekçelerinin kabul edilmediğini, muhatap bulamadıklarını dile getirerek ailelerinin serbest bırakılmasını, toplama kamplarının kapatılmasını talep ediyor.
Geçen hafta HÜDA PAR İl Başkanlığından bir heyet tarafından ziyaret edilen, ardından birçok gazeteci ve yazar tarafından desteklenen Doğu Türkistanlı aileler, bu kez Araştırmacı Yazar Muhammed Emin Yıldırım ve Köklü Değişim tarafından ziyaret edildiler.
Ziyaret sonrasında konuşan Araştırmacı Yazar Muhammed Emin Yıldırım, haklı mücadelelerinde ailelerin yanında olduğunu, bu durumun bir imtihan olduğunu ve direnmekten vazgeçmemeleri gerektiğini söyledi.
"Buradaki feryada bigâne kalırsak hem insanlık huzurunda hem de inançlı insanlar olarak Allah'ın huzurunda bunun hesabını veremeyiz"
Yıldırım, "Burada aileleriyle yılladır görüşemeyen kardeşlerimize destek için buradayız. Yürekleri parçalayan hikâyeler var. Buradaki kardeşlerimizin insanlığın vicdanına bir haykırışları var. 21'inci yüzyılda hala böyle zulümlerin devam etmesi, kendi topraklarından hicret edip buralara kadar gelip burada sıkıntılar yaşamak zorunda olmaları çağın vicdanını harekete geçirmelidir. Çünkü biz başkasının acısını duyabildiğimiz kadar insanız. Eğer bu acıyı duyamazsak, bu vicdanı harekete geçiremezsek, buradaki feryada bigâne kalırsak hem insanlık huzurunda hem de inançlı insanlar olarak Allah'ın huzurunda bunun hesabını veremeyiz. Yaşanan bu acıları görmemiz, işitmemiz gerekir. Elimizden geldiğince insanlara da duyurmalıyız. Biraz sonra eve gittiğimde kendi çoluk çocuğum ve ailemle yan yana geldiğimde, bir bayramda ailemle bir araya geldiğimde Doğu Türkistanlı kardeşlerimin acısını eğer hissetmezsem, sadece o acıları onların yaşaması için bırakırsam insanlığın kaybettiği en büyük değeri kaybetmiş olurum." dedi.
"İnşallah buradaki bu birliktelik vicdanın harekete geçmesine vesile olacak"
Mekke'de hicret olunca bazı aileler dağıldığını hatırlatan Yıldırım, "O ailelerden bir tanesi de Ümmü Seleme annemizin ailesiydi. Eşi Medine'ye gitmek zorunda kaldı ama kendisi gidemedi. Ümmü Seleme annemiz oğlu ile birlikte yüksek tepelere çıkarak 'sesimi duyacak, beni ailemle birleştirecek bir insan yok mu?' diye haykırıyordu. O haykırışı en sonunda Osman bin Talha (o zaman müşrikti) tarafından duyuldu. Şu anda aynı feryadı ben de Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin içerisinden, buradan duyurmak istiyorum. Yok mu bu sesi, bu feryadı duyacak olan? Parçalanan aileleri bir araya getirecek, yüreklerdeki bu yangını söndürecek, bu kardeşlerimizin gözyaşlarını dindirecek olan yok mu? İnşallah buradaki bu birliktelik vicdanın harekete geçmesine vesile olacak. Bu noktada kim ne yapabilecekse elinden geleni yapsın. İnşallah hem Allah'ın huzurunda hem de insanlık nezdinde kendi vazifemizi yerine getirmiş olalım." diye konuştu.
"Yeryüzünün hiçbir yerinde böyle bir zulüm yok"
Köklü Değişim adına bir konuşma yapan Yazar Musa Bayoğlu da, "Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz 9 gündür Çin Konsolosluğu önünde ağır şartlar altında baskı, işkence ve asimilasyonla zorla toplama kamplarında tutulan aileleri için bir direniş sergiliyorlar. Bu direniş belki Çin nezdinde çok etki oluşturmuyor ama vicdanı olan insanlık ve Müslümanlar adına aslında çok büyük bir etki oluşturuyor. Bu yüzden inanıyorum ki bugün buradaki ailelerin hissettiği duyguları yeryüzü coğrafyasındaki tüm Müslümanlar da hissediyorlar. Onlar da hem Doğu Türkistan'daki hem de diğer İslam beldelerindeki mazlum Müslümanlar adına Allah'a yalvarıyorlar, dua ediyorlar, ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Çünkü biz Müslümanız. Müslüman haktan taraf olandır. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onu zalime teslim etmez, yardımsız bırakmaz. Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) diyor ki; aç olanı doyurun, davet edenin davetine icabet edin, hasta olanı ziyaret edin ve esir olanı kurtarın. İmamı Malik, 'Müslümanların tüm malları heba olsa dahi tek ir Müslümanın tutsak kalması caiz değildir. Tüm Müslümanlar gerektiğinde bir Müslüman için harekete geçmeli, tüm enerjilerini harcamalıdır' diyor. Bugün buradaki kardeşlerimizin her yaştan akrabaları tutuklular. Gayri resmi rakamlara göre tam 5 milyon insan esaret kamplarında tutuluyor. Yeryüzünün hiçbir yerinde böyle bir zulüm yok. Aynı şekilde 5 milyon insan da cezaevlerinde tutuluyor. Tek suçları Müslüman olmak, Allah'a iman etmek, Resulullah'ın yolundan gitmek, sakal bırakmak, tesettürlü olmak, ahlaklı olmak. Bu yüzden BM'nin bir üyesi olan Komünist Çin, 35 milyon insanın yaşadığı Doğu Türkistan'ı işgal etti ve oradaki Müslümanlara zulmediyor." şeklinde konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.