Sorularla Fıkıh

Sorularla Fıkıh

Bismihi Teala…Alemlerin Rabbine hamd-u senalar olsun. Peygamberimiz, Rehberimiz, Efendimiz Hz. Muhammed’e, aline, ashabına ve O’na tabi olanlara salat ve selam olsun.

Bismihi Teala…

Alemlerin Rabbine hamd-u senalar olsun. Peygamberimiz, Rehberimiz, Efendimiz Hz. Muhammed’e, aline, ashabına ve O’na tabi olanlara salat ve selam olsun.

Soru: Evim işyerinden uzaktır. Akşam işten çıkıp eve vardığımda akşam namazı vakti geçiyor. Arkadaşlarım genelde kazaya bırakıyor. Ancak duyduğum kadarıyla her ne sebeple olursa olsun, namazı kazaya bırakmak haramdır. Namazı beklersem servis aracını kaçırırım. Seferi namazda olduğu gibi tehir (erteleme) yapabilir miyim?

Bu soruya cevap vermeden önce şunu belirtmekte yarar vardır: Bizi en güzel şekilde yaratan ve bütün kainatı hizmetimize veren Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de; “(Ben) Cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” buyurarak bu dünyadaki asıl görevimizi bize bildirmiştir. Biz aciz kullar da ebedi ve sürekli bir mucize olan Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin bize tayin ettiği asıl görevimizi öğrendikten sonra ihmal ederek ikinci plana atmamalıyız.

Madem ki asıl görevimiz, ibadettir. Ve en önemli ibadet namazdır; o halde bütün işlerimizi ibadetlere ve bilhassa namaza göre ayarlamalıyız. Gireceğimiz işin namazlarımızı kılmamıza elverişli olup olmadığı öncelikli şartlarımızdan biri olmalıdır.

Ancak tüm ihtimam ve çabalara rağmen hesaplar tutmayıp şartlar kişiyi zorlarsa varsa dinimizin bize tanıdığı ruhsatlardan ve alimlerimizin fetvalarından istifade edebiliriz. Aksi takdirde şartlar ne olursa olsun namazımızı tercih etmeliyiz.

Sorunuzun cevabına gelince; Müslim’in İbn-i Abbas’tan rivayet ettiği bir hadise dayanarak bazı alimler; “Kişi zor durumda kalırsa seferi olsun olmasın, öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını cem edebilir (birleştirebilir)” şeklinde görüş beyan etmişlerdir. Cem’in şekil ve şartları için Şafii mezhebini anlatan fıkıh kitaplarına bakabilirsiniz. (Feth-ül Bari, İbn-i Hacer c: 2 s:24)

Soru: Mezheplerde kuvvetli görüşlerin yanı sıra alternatif zayıf görüşler de mevcuttur. İhtiyaç olması halinde kişi kendi mezhebinin zayıf görüşüne göre hareket edebilir mi?

-Normal şartlarda ve mümkün olduğu sürece kişi mezhebinin kuvvetli (racih) görüşüne göre amel etmelidir. İhtiyaç olması halinde zayıf (mecruh-qil) görüşe göre de amel edebilir (Hediyet-ül Habib M. Ahmed Hilmi s: 245)

Soru: Bildiğiniz gibi Şafii Mezhebimizde istihazeli (hastalık kanı akıntılı) kadın veya sülüsül bevl (idrarını tutamama) olan kişilerin her farz namaz için, ayrı bir abdest almaları gerekmektedir. Yolculuk halinde iki farz namazı bir arada cem ederek (birleştirerek) kılmaya ruhsat olduğu halde, böyle bir özrü olan kişinin her farz için art arda iki abdest alması gerekiyor. Bu durum ise meşakkat oluşturuyor. Namaz kılan kadın olunca daha bir zorluk çekiyor. Böylesi zor durumlarda bu tür özürleri olan kişiler tek abdestle birden çok farz namazı kılabilir mi?

-İmam Malik’e göre istihaze kanı ve silisin akıntısı abdesti bozmadığından bu konuda İmam Malik’e tabi olmalıdır. Bundan dolayı iztihaze ve sülüsül bevl gibi bir özrü olan Hanifi veya Şafii bir müslüman, kalben, “Abdest ve namaz konusunda İmam Malik’e tabi oldum” diye niyet ettikten sonra Maliki mezhebinde farklı olarak farz olan şu hususlara da dikkat ederek bir abdestle istediği kadar farz kılabilir.

1-Başının tümünü meshetmek.

2-Kulaklarını meshetmek

3-Abdesti tamamlayana kadar ara vermemek (Muvalat)

(Bidayetül Müctehid İbn-i Rüşt c: 1, s: 410)

Soru: Şafii mezhebinde bir erkek ile bir kadının elleri sütresiz olarak birbirene değerse abdest bozulur. Bundan dolayı toplu araçlarda vb yerlerde abdestli kalmak güçleşiyor. Abdest alma imkânının kıt olduğu ortamlarda İmam Ebu Hanife’yi taklit edebilir miyim?

-Şafii mezhebinde mecruh (zayıf) bir kavle göre sadece dokunanın abdesti bozuluyor, dokunulanın ise bozulmuyor. Ancak bu kavl tam anlamıyla ihtiyaca cevap verememektedir. Bu şekilde zor durumda kalan bir Şafii, Hanifi mezhebine göre amel edebilir. Çünkü Hanifi mezhebinde kadın ve erkeğin birbirlerine teması abdesti bozmuyor.

Ancak telfikin (bir meselede işine geldiği şekli ile iki imama göre hareket etme) meydana gelmemesi için, ki bu alimlerce caiz görülmemiştir, bu durumdaki bir Şafii abdest ve namazın diğer hükümlerinde de İmam Ebu Hanife’ye uymalıdır. Yani İmam Şafii’den farklı olarak Hanifi mezhebinde var olan şartları yerine getirmelidir.

Soru: Bazı yerlerde alafranga tuvaletleri kullanmak zorunda kalıyoruz. Bir müslüman olarak taharete dikkat ettiğimizden, hacet giderildiğinde aşağıdaki necis sudan sıçramalar olabiliyor. Her zaman bu necaseti yıkamanın imkânı da bulunmuyor. Bu durumda ne yapılmalıdır?

-Bir müslüman mecbur kalmadığı müddetçe bu tür tuvaletleri kullanmamalıdır. Zira sünneti Seniyyeye aykırıdır. Ancak mecbur kalırsa kullanabilir.

Mecburiyet halinde kullanıldığında da elinden geldiğince korunmalıdır. Üzerine sıçrayan necaset; gözle görülmeyecek küçüklükte ise İmam Şafii’ye göre, bir cumhuriyet altını büyüklüğünde ise İmam Ebu Hanife’ye göre ondan af vardır. Yok eğer necaset bundan da büyük ise ve yıkama imkânı yoksa Maliki mezhebine göre namazını   kılar. Zira Maliki mezhebinde necasetten taharet vacip değildir, sünnet-i müekkededir. Necasetle beraber namaz kılmak, Maliki mezhebine göre, namazın sıhhatine zarar vermez.

Bunlarla beraber böylesi bir durumda, mecbur kalan bir başka mezhepten, bir müslüman İmam Malik’e uyup namazını kıldıktan sonra şartlar onun o necaseti yıkamasına fırsat verdiyse ve namaz vakti geçmemişse, necasetten taharet eder ve necasetle kıldığı namazını iade eder. Ama şartlar yıkamasına fırsat vermeden namaz vakti geçtiyse o halde kıldığı namazı sahihtir, kaza etmeye gerek yoktur. (Kurtubi Tefsiri, Berae:109, Müddessir: 4 ayetlerin tefsir)

Bir müslüman ihtiyaca binaen kendi mezhebinin dışında bir mezhebe uyduğu zaman o meselenin tüm hükümlerinde aynı mezhebe uyar. Aksi takdirde yaptığı davranış teflik olur. Teflik de caiz değildir.

Soru: Namazı tamamladığı için, oturup son teşehhüdü okuyarak selam vermesi gerektiği halde imam sehven (yanılarak) ayağa kalkıp fazladan bir rekat kılmaya başlarsa cemaat ne yapmalıdır?

-Cemaat namazın tamamlandığından emin ise “Subhanellah” diyerek imamı uyarır. Buna rağmen imam devam ederse cemaat kalbinden mufarakat (ayrılma) niyetini getirir ve kendi başına namazını tamamlayarak selamını verir.

Son olarak şunu belirtmek istiyoruz: Şartlar ne olursa olsun namazı bilerek kazaya bırakmak kebair günahlardandır. Ancak Rabbimiz; “…Allah size zorluk çıkarmak istemez…” diye buyurmuştur. İslam fıkhı bu konudaki bütün zorlukları aşarak kolaylık ve genişlik göstermiştir. Yukarıdaki cevaplarda görüldüğü gibi kişiye hiçbir mazeret bırakmamıştır.

Her şeyin doğrusunu bilen Allah’a emanet olun.

(M.Beşir Varol İnzar Dergisi)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.