Sorumluluklarımızı Yerine Getirmede Hassas Olmalıyız

Sorumluluklarımızı Yerine Getirmede Hassas Olmalıyız

İslam`a ve Müslümanlara hizmette; her sorumluluğun, her işin, her görevin önemli olduğunu ve bir emanet olduğunu bir önceki yazımızda ifade etmeye çalışmıştık. Uğrunda mücadele verilen dava İslam olunca, yapılacak işin küçüğü büyüğü söz konusu edilmez..

İslam’a ve Müslümanlara hizmette; her sorumluluğun, her işin, her görevin önemli olduğunu ve bir emanet olduğunu bir önceki yazımızda ifade etmeye çalışmıştık. Uğrunda mücadele verilen dava İslam olunca, yapılacak işin küçüğü büyüğü söz konusu edilmez. Bütün işler önemlidir ve hassas olmayı gerektirir. Bunun için her Müslümanın, üstlenmiş olduğu görev ve sorumluluğun hakkını vermesi gerekir. Bunun için de kaçınılmaz olarak; işinde incelikli davranması, hassasiyet göstermesi, teferruatları ihmal etmemesi, gereği gibi işin takibini yapması ve disiplinli olması gerekmektedir. Aynı zamanda her işinde programlı hareket etmesi, takip ettiği her programın da gerçekçi, imkân ve şartlara göre uygulanabilir olması gerekir. Ancak yapılan işin amaç ve hedefleri doğrultusunda neticeye ulaşması için de, mutlaka o işi takip ve kontrol etmeli ve netice alınıncaya kadar peşini bırakmamalıdır. Takip edilmeyen ve teferruatları hesaplanmadan yapılan işler ve görevlendirmeler istenilen neticeyi vermediği gibi bazı açılardan zararlara da sebebiyet verebilmektedir.

Bütün bunlar, inancın beraberinde getirdiği sorumluluğun gereğidir. Onun için sorumluluk sahibi Müslümanların, işlerinin önemini ve ciddiyetini iyi kavramaları ve bu ciddiyetle işlerine sarılmaları gerekir. Yapılan işin gerekliliği ve Müslümanların faydasına olduğuna dair şüpheye mahal bırakmamalıdır. Faydasız ve zamansız işlerin programa alınmasından kaçınılmalıdır. İhtiyaç duyulan işler üzerinde durmalı ve bu işlerin muhafazasına ve büyütülmesine çalışılmalıdır.

Müslüman, günün adamıdır. Dünden ders ve ibret alarak tecrübeler edinir, yarının da hesabını yapar ancak gününü mümkün olan en verimli şekliyle geçirmeye ve o günün gerektirdiği vazifeleri yapmakla meşgul olur. Bu yüzden işlerini zamanında ve eksiksiz yapmayı meleke haline getirmek, Müslümanın güzel hasletlerindendir. Bugünün işini yarına bırakmak ise iyi bir haslet değildir. Dolayısıyla Müslümanlar olarak bugünün işini yarına bırakmamalı, işlerimizi zamanında yapmayı adet haline getirmeliyiz. Zira ertelenen işler, yarınki işlerimizle birlikte üst üste yığılıp altından kalkılamaz bir hal alır.

Müslümanların işlerinin sıradan işler olmadığı, insanların hem dünya hem de ahiretleriyle alakalı olduğu unutulmamalıdır. Özellikle de bu işlerin uhrevi yönü çok önemlidir. Dolayısıyla bu işler gevşeklik, ihmalkârlık, üstten geçmeyi kabul etmez. İşlerde ihmalkâr davranmak, gevşeklik göstermek ve üsten geçmek hem ferdi hem ailevi hem de sosyal alanda bir takım maddi ve manevi zararların meydana gelmesine sebebiyet verir. Bunlardan belki de en mühimi bazı insanların ahiretlerinin heder olacağı tehlikesi söz konusudur. Bir insanın hidayetine ve dolayısıyla ahiretinin kurtuluşuna sebep olmak dünya ve içindekilerden daha hayırlı olduğu gibi, bir insanın ahiretinin hederine sebep olmak veya göz yummak da altından kalkılamayacak kadar büyük bir vebaldir. Bu nedenle işlerimizde; ihmalkârlık, tembellik, gevşeklik, düzensizlik, disiplinsizlik ve programsızlık gibi kötü hasletlerden kaçınmak gerekir.

Hz. Peygamberin (sav) siyeri incelendiğinde, O’nun bütün işlerinde hassas, dakik ve intizamlı hareket ettiği görülecektir. Müslümanların genelini ilgilendiren ve sosyal hayatla ilgili olan konularda düzensizliğe, tedbirsizliğe ve intizamsızlığa asla fırsat vermez, bu işlerle bizzat kendisi ilgilenir, ayrıntı gibi görünen hususlara bile müdahale edip düzeltirdi. Cemaat namazına gelen insanların bir ip gibi dizilmelerini temin etmek için safın başına geçip hizayı kontrol etmesi ve “sen biraz öne”, “sen biraz geriye” deyip bizzat ilgilenmesi, Bedir Savaşı’nda okçu ve mızrakçılara saf tuttururken aynı şekilde onları hizaya koyması, Medine pazarını dolaşıp satılan mallara bizzat müdahale edip gayri İslami olan şekil ve muamelelere izin vermemesi, düzenin oturması için bizzat açıklamalarda bulunması, bir seriyye, bir keşif kolu veya savaşa bir birlik gönderirken, onların emir komuta zincirini bildirip komutanlarına gidecekleri yönü, yapacakları işleri tek tek teferruatıyla izah etmesi, zekât memurlarını bir yere gönderirken halk ile nasıl muamele edeceklerini ve işlerini nasıl icra edeceklerini teferruatıyla onlara söylemesi, küçük–büyük ayırımı yapmaksızın işlere ne kadar ehemmiyet verdiğini ve ne kadar hassas olduğunu göstermektedir. Bu ve benzeri örnekler siyer kitaplarında çokça geçer. Müslümanların bunlardan ders ve ibretler çıkararak işlerinde boşluklara yer vermemeleri gerekir.

Hz. Süleyman (as)’ın bu konudaki hassasiyeti, sorumluluk sahibi her Müslümana örnek olmalıdır. “Bana ne oldu ki hüdhüdü göremiyorum!” diyordu. Hüdhüd, küçük bir kuş olabilir. Süleyman (a. s)’ın sahip olduğu büyük saltanatı içinde çok önemli bir yeri de olmayabilir. Ancak unutmamak gerekir ki üstlenen sorumluk, mesuliyeti gerektirir. Süleyman (as), sorumluluğunu üstlenmiş olduğu hüdhüdün muhafaza edilemeyişinin Allah (c. c) katındaki vebalinin ne kadar büyük olduğunu çok iyi biliyordu.

Görev ve sorumluluğu olanların, Kur’an-ı Kerim’de geçen bu misal üzerinde ciddiyetle durmaları, bundan dersler çıkarmaları ve Hz. Süleyman (as)’ın hassasiyetini kendilerine örnek almaları gerekir. Kendilerine karşı sorumlu olduğumuz nice hüdhüdlerimiz vardır. Şeytan ve dostlarının Müslümanların önlerine kurmuş olduğu sayısızca tuzaklar mevcuttur. Şeytanın tuzağına düşmememiz için, uykumuzun ve rahatımızın kaçmasına bile sebebiyet verse, sorumluluğunu aldığımız işin üzerinde hassasiyetle durmalıyız.

Bir ferdimiz olağanüstü özelliklere ve kabiliyetlere sahip olsa bile tek başına ciddi programları uygulamada eksik kalacaktır. Onun için ekip çalışmasına önem verip, ferdiyetçilikten kaçınmalıyız. Mutlaka uyum içinde çalışmalı, birlikte çalıştığımız kardeşlerle meşvereti adet haline getirmeli, birbirimizin eksiklik ve kusurlarını sorun haline getirmeden şefkatle yaklaşıp sorunlarımızı gidermeye çalışmalıyız. Müslümanın, Müslüman kardeşine karşı şefkatli ve merhametli oluşu, onun eksikliklerini ve yanlışlarını görmezlikten gelmesine elbette sebep olmamalıdır. Ancak bu hatalar, hikmetli bir yaklaşımla tedavi edilmeye çalışılmalıdır.

Rabbim, sorumluluklarımızı en güzel ve istenilen şekilde yerine getirmek için bizleri müsait kılsın, bize imkân versin, esbab hazırlasın.

Allah’a emanet olun.

Başyazı / İnzar Dergisi - Eylül 2012

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.