Sorun Leyla Bacı Değil
Tesettür, Allah’ın kullarına bir lütuf nişanesidir. Bir varlığın setredilmesi o varlığa verilen değeri gösterir.
Tesettür, Allah’ın kullarına bir lütuf nişanesidir. Bir varlığın setredilmesi o varlığa verilen değeri gösterir. Bu, kainat içindeki sair canlıların Allah indindeki değerini ortaya koyuyor. Hasseten Mü’mine bacılarımıza Rabbimizin koruyucu şemsiyesi, taarruzların bertaraf edildiği siper hükmündedir. Bu lütuf Rabbimiz tarafından verilmiş ve bu lütfa ittiba emredilmiştir. Yani bizim siperlerimizi muhafazaya çalışan bir muhafız bizden bir talebte bulunmadan bizim iyiliğimiz için bizi koruyacağını söylüyor ve bize yollar öğretiyor. Nur ala nur... Ancak bunu aklı gözlerinde olanların anlaması mümkün görünmüyor. Bu lütfu görebilmek için öncelikle sıdk, emanetin kadrini bilmek, dürüstlüğü kendine şiar edinmek gibi hasletlerin kişide bulunması gerekir.
Müslüman-Kafir cümle alem bilir ki, bir bayanın mahremlerine karşı tesettüre girmesi Allah’ın emirlerindendir. Bunun yanında ‘Yürüyen Kur’an’ hükmündeki Allah Resulunun hayatında da bu hükmün ne kadar kıymettar olduğunu bilmeyen mi var? Ben-i Nadir Yahudilerinin başına gelenlerin sebebini özellikle Allah’ın Resulünü hafife alanların araştırmalarını tavsiye ederiz. Biz burada bu hükmün ilmi delillerini yazacak değiliz. Çünkü bu hüküm, tereddüde mahal bırakmayacak kadar açık ve nettir.
Bir ayı aşkın bir süredir AİHM’in Leyla Şahin hakkındaki menfi kararının yankılarıyla yatıp kalkıyoruz. O şöyle dedi, bu böyle dedi. Karar şu boyutludur, şöyle olması gerekirdi... gibi söylemler bu karara türlü türlü yaklaşım şekilleri olarak ortaya çıktı. Ancak bu işi sahiplendiğini söyleyen iki taraf da bir şeyi net olarak ortaya koymadılar. Laiklik adıyla bu işe sarılanlar bu mefhumu korumak adına binbir türlü hezeyanlar savurdular. Sağa vurdular, sola vurdular ama içlerindeki hakikati net ve açık olarak ortaya koymadılar. Koymaya cesaretleri yetmedi. O hakikat de şu ki bu insanların derdi İslam iledir. Örtünün İslam’ın bir simgesi olduğunu biliyor ve buna tahammül edemiyorlar. Ancak daha vahim olanı bu niyetlerini açık açık ortaya koyamıyorlar. Şimdi bu kesime diyeceğimiz şudur: Siz elinize aldığınız medya borazanıyla “Ey halkımız biz İslam’a karşıyız, İslam’ın hükümlerini istemiyoruz” diye haykırsanız, halk da sizin gerçek yüzünüzü tanısa bu sizin için daha onurlu bir davranış olmaz mı? Ama diyemezsiniz, çünkü siz bu halka yıllardır dayatmanıza rağmen onları asli olan dini değerlerinden uzaklaştıramadınız. Şimdi geçmişinizden ders çıkarmış görünüyorsunuz. Açık açık niyetinizi ortaya koyamıyorsunuz. Koyamıyorsunuz çünkü siz şu anda bu ülkenin gelir kaynaklarının kaymağını ağız tadıyla yiyorsunuz. Ama şuna da inanıyorum ki, sizler asla rahat değilsiniz. Çünkü her an O Nur’un gelip sizin karanlık yüzünüzü ifşa edeceği korkusuyla yaşıyorsunuz. Sizlerin bu konudaki telaşınızı, meramınızı ifade ederken el ve ayaklarınızın titremesi, ağzınızın eğilip bükülmesi sizin hiç de huzurlu olmadığınızı gösteriyor. Bu telaşınız niye... Sizler de Rabbinizin size sunduğu nimetlerinden istifade etmiyor musunuz? Kendinize yazık etmiyor musunuz? Kemiklerinizin zayıflığını, derinizin inceliğini görmüyor musunuz? Hem inanıp doğru yola tabi olursanız, kesinlikle dünyadaki tüm korku ve endişelerinizden de azade olursunuz. Gelin henüz vakit varken Rabbinize dönün ve bırakın bu inadı. Kendinize yazık etmeyiniz. Ve son olarak deriz ki dürüst olun. Aklınızın, vicdanınızın sesine kulak verin. Çünkü onlar sizin yol ışıklarınızdır.
Bu konunun mağduru konumundaki diğer cenaha diyeceğimiz ise; Allah’ın emirlerinin yumuşatılması ancak onun izni dairesinde mümkündür. Bir söz söylenecekse Onun adına Onun istediği gibi söylenmeli. Ya da sükut eder bu konudaki düşüncenizi açmazsınız. Şüphesiz iki durumun da kendine göre bir takım bedelleri olabilir. Allah’ın istediği gibi hiç bir bulanıklığa sebebiyet vermeden açık ve net mesajınızı verirsiniz. Onun gerek tesettür gerekse de diğer hükümleri konusunda söz söylenecekse bu açık ve net söylenmeli ki herkes maksadınızı ve ne dediğinizi net olarak anlayabilsin. Size dost veya düşman kim varsa orta yere çıkar, siz de bedelinizi ödersiniz. Doğru ve samimi oldukça Allah’ın size yapacağı yardımları da açıkça göreceksiniz. Ama bir şey söylemez sükutu seçerseniz en azından sizin söylediklerinizi malzeme yapıp size karşı kullanmalarına sebebiyet vermemiş olursunuz. Tabi bunun da Allah nezdindeki makbuliyeti meçhuldur.
Şunu da unutmayın ki, bu halkın ekseri Müslümandır. Geçmişte gördük ki kim halka sahip çıkar, onun sesine kulak verir, inanç değerlerine saygı gösterir ve ona kolaylıklar sağlarsa bu halk onu destekler. Bakın bunu diğer siyasi oluşumlar da kabul etmişlerdir. Edebalının tavsiyelerini genel merkezlerine asanlar, partilerinin logolarını yeşile boyayıp bir yerlere mesaj vermeye çalışanlar, seçim propağandalarında Allah’ı, Kitabı dilinden düşürmeyip bir yerlere gelince, ‘Allah muhafaza bu ülkeye şeriat hakim olursa...’ gibi gariplikler sergileyenleri siz de görüyorsunuz. Tabi kalpte ne varsa ağızdan da o çıkar, prensibince onlar bu işi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.
Şimdi burda şu tespiti yapmak mümkündür. Tesettür meselesi sizin bitişiniz veya yeniden şahlanışınız anlamına gelebilir. Bakın bunu diğer siyasi oluşumlar da biliyorlar. Ve kesinlikle sizin elinizi bu meseleden çekmenizi istiyorlar. Siz elinizi bu meseleye atarsanız karşınızda bu insanları bulacaksınız. Ama elinizi bu meseleden çekmeniz halinde ise karşınızda önce Allah’ı sonra da bu halkı bulacaksınız. Ve sizler de diğerleri gibi, geldi-gitti, vakıasıyla karşı karşıya kalırsınız.
Son olarak Rabbimizin şu buyruğuyla sözümüze nihayet verelim: “Zulmedenlere meyletmeyin; sonra cehennem ateşi size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” (Hud S.:113)
İnzar Dergisi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.