Esra GÜLŞAHİN
Sosyal medya popülerleştikçe mahremiyet azalıyor
İnternet artık zamanın olmazsa olmazı. Çağın popüleri olma yolunda her evde varlığını sürdürüyor. Sadece evlerde değil, telefonlara bile taşınıyor. Zamanla gelişen teknoloji kendisini zamanın kollarına bırakıyor. Doğru kullanıldığı takdirde nimet, aksiyse felaket! İnternette bu teknoloji çağının gözdesi olmuş. Birkaç tuşla bir sürü bilgiler önümüze seriliyorken, uzağı yakın yapıp hasreti de gideriyor. Kullanma şekline göre zararı ya da yararı görülüyor. Yararı olduğu kadar, popüler olması noktasında mahremiyet de ölüyor, menfi yönleri de aşikârlaşıyor.
Fakat benim üzerinde durmak istediğim konu daha çok internetin de gözdesi olan sosyal medya. Ve bu sosyal alanlarda hayatın içeriğini yansıtma telaşı içerisine girmiş paylaşımlar... Bu aktif yerlerde hemen hemen herkesi görmek mümkün. Elbette saygın insanlarında bulunup doğru kullanıldığı takdirde saygın bir ortam. Düşünceleri açıklama bakımından güzel. Binlere varmış paylaşımlar, tweetler içinde ciddiyeti ve sadece düşünceyi yansıtmayı hedefliyorsa sorun yoktur elbette… Fakat bazen hayatı ve mahremiyeti de etkisi altına alabiliyor. Serzenişte bulunduğum husus da budur ve hayatı kapsayan boş paylaşımlar… Böylece herkesin düşüncesini, yaşantısını, fikirlerini, tecrübelerini, zevklerini öğrenmek de mümkün…
Günlük hayatta bir şey yaşandığında ‘bunu paylaşmalıyım, bir tweet atmalıyım’ panikliği kaplıyor sanki klavyeleri… ‘Bir pasta yaptım bunun fotoğrafını çekip paylaşmalıyım! Şurayı gezdim, bunu göstermeliyim! Şu fotoğrafım çok güzel çıkmış bunu profil resmi yapmalıyım! Bu fotoğrafı kaç kişi ‘beğen’ir acaba?’
Her ne kakar basit şeylermiş gibi duruyorsa da özellikle bayanlar için bu felakettir. Reel hayatın sanala açılmasıdır. Her şeyin durağı sanalmış gibi gerçekte yaşanan olayların orada herkese paylaşılmasıdır. Bu mahremiyeti azaltıp hayatı etkisi altına aldığını gösterir.
Özellikle bu tür ortamlarda olan tesettürlü bayan kardeşlerin o özene bezene çekilmiş resimlerini profil yapmaları ne kadar üzücüdür!
Mecaz hakikat misali sanal ve reel de ayırt edilmesi gerekir. İkisi iç içe girdi mi güzel anıların, heyecanların ve hayat içindeki tüm canlılığın paylaşım adresi sanal olur ve bu mahremiyet sınırlarını açtığını gösterir. Sadece göstermekle kalmayıp normal sıradanmış gibi bir hissiyat uyandırır. Bu hissiyat doğunca gerçekle sanalın arasındaki farkı ve ciddiyeti de ortadan kaldırır.
Misalen;
—Geçenlerde size gelmiştim kahve yapmıştın hatırladın mı?
— Evet unutur muyum, kahvem çok acı olmuştu.
Böylesine paylaşımlar, abes muhabbetler… Kalsın bu gerçek hayatta. Kahvede, gelmelerde, gitmelerde hayata özel, sanalda paylaşmaya ne gerek var. Âlemin duymasına ne gerek var. Acı kahve yapmışım insanların bilmesine ne gerek var?
Yazıcı melekler sosyal alanda da insanların sağ ve sollarında. Her cümle hesaba gider, her cümle yazılır sağ ya da sol kitabeye… Her paylaşım gözetlenir her paylaşım kaydedilir kişilerin adına…
Ah Hz. Ebubekir çok ve boş konuşmamak için ağzına taş bağlayan sıdık insan! Çağın internet teknolojisindeki bu boş ve binlere varan paylaşımları görseydi ne derdi acaba?
Ve hâsılı ciddiyet elzemdir. İnternet(sosyal medya) zamanı kapsıyor, hayatın bir parçası gibi duruyorsa da ikisi arasında ciddi bir farkın olması gerekir. Bir daire çizelim ve o daire içindeki hayat ve günlük yaşantı olsun ve o dairenin dışındaki bölüm de sanal olsun… Ciddiyeti kuşanmakta her paylaşımdan önce düşünmek, iradeyi ortaya koymak, neyi paylaşılacağının bilincinde olmayı gerektirir.
Aksi takdirde teknoloji esir ediyor, mahremiyet ölüyor, zaman tükeniyor, … Geriye kalansa boş bir dil ve boş bir hayat…
Doğru seçimlerde bulunmak duasıyla…
Baki Muhabbetle
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.