Nurullah AY
Sövene Dilsiz Gerek
Başlık tanıdık geldi, değil mi?
Var mı yeni duyanınız?
Evren darbe yaptı, Cennetlik oldu.
Çevik BİR, derdest etti mütedeyyin insanları, silindir gibi geçti imanın i'sini hisseden kimselerin üzerinden.
Methiyeler dizildi Pansilvanya'dan postalanan mektubun içinde.
İvedilikle postalandı postal yalayıcıları tarafından.
Ne oluyoruz denildiğinde?
Felsefemiz bu, "sövene dilsiz gerek" diyordu beyni kiralık altın nesil(!)
Kader kozasını örmeye devam etti ve kozadan ipek çıkacağı umulurken hamam böceği peyda oldu.
Dualar; ateş salmalar, Yezit, Tiran, Firavun benzetmeleriyle inkıtaya uğramıştı.
Her hafta yeni bir beddua seansı yayınlanıyordu.
Pansilvanya Senfoni Orkestra şefinin her bedduasından sonra "Aha şimdi olacak, bittiler..." diye umutlanıyordu altın neslin tebessüm hüzmeleri(!)
Ocaklarına ateş salınmasını bekledikleri ocaklar zarar görmeyince "Bunca öfkeniz neden, cesetlerimiz üzerinde tepinmeniz sizi rahatlatacaksa, tepinin, öfkeniz dinsin!" diye kendince isyan ediyordu, Tarık TOROS.
Tarık Abileri, bu satırları karalarken gözleri parlıyor," he ya!" diyordu düşünmekten aciz beyinler.
Öfke nöbeti geçiren şefin her haftaki bedduasından medet ummanın nasıl bir ruh hali içinde olduğunu idrak edemiyor; kimin, kimin cesedinin üzerinde tepinmeyi hayal ettiklerini, hayalden öte tepinmek için şefin beddualarına âmin nakaratını ihmal etmediklerini de görmüyorlar ne yazık ki.
Ateş salmalar kesmeyince şef İbranice bir bedduadan medet umdu, sevdiği ülkeye göz kırparcasına.
Tevrat'taki YEREMYA/BAB: 26/ AYET: 32-35
S: 749 Orduların Rabbi şöyle diyor: İşte milletten millete bela çıkacak ve dünyanın uçlarından büyük kasırga kopacak. Ve o gün yerin bir ucundan yerin öteki ucuna kadar Rabbin öldürdüğü adamlar olacak; onlar için dövünmeyecekler…
... Ve onlar gömülmeyecekler; toprağın üzerinde gübre gibi olacaklar; leşleri de yerin canavarlarına ve göklerin kuşlarına yem olacaklar.
Tevrat'taki "Allah onları gübre yapsın" sözüyle duanın ıtırına pis kokular bulaştırdı orkestra şefi.
Kim bilir belki yarın tahrif edilmiş Tevrat'ta geçen "onlarla savaşırken çocuklarını öldürün, ağaçlarını kesin!" sözleri ferman buyrulur, umut bağladıkları saikler mesajı eyleme geçirirler.
Sürekli Fuat AVNİ'nin "Güzel insanlar sabredin, yakında, pek yakında, çok yakında..." sözleri boş olmasa gerek.
Güzel insanlar ve gübreli beddua...
Neyse açtırma kutuyu, söyletme kötüyü şiarınca kesmek icap eder…
Asıl görev, KIRMIZI BÜLTENLE patlayan lağımın yerini arayan İSKİ'nin.
Kelekten Melek Olmaz
Doğarken adını Melek koymuşlar, kelek olacağını hiç mi hiç hesaba katmamışlar.
Ezan okunmuş kulağına her Müslüman çocuk gibi, ninnilerle büyütülmüş.
Kulağına ezan okunduğu an, avludaki eşek anırınca Melek'in ayarları bozulmuş.
Eşek anırmasını melodi gibi dinler olmuş.
O gün bugündür, insani her şeye takık olmuş.
Başörtüsünden korkar olmuş, başörtülüler öcü gibi görünmüş kendisine.
Cehennem zebanisinin mücessem hali bu yaratık, kendini insan sanırmış.
Sesinin tonu ve sözlerin içeriğine aldırmadan yine anırmış.
Kim Kimden Utanmış?
HDP'li Altan TAN, Erdoğan'ın daveti üzerine Aksaray'a giden akrabalarının olduğunu ve bunlardan dolayı, yani böyle akrabalarının oluşundan utandığını söyledi.
Konuyu bir akrabasına açınca bana şu malum keçi koyun hikâyesini anlattı Altan Bey'in akrabası.
Hani koyunun biri sudan atlar, keçi koyunun kalkan kuyruğundan dolayı görünmemesi gereken yerini görür ve bunu her gittiği yerde anlatır ya.
Keçinin kendi durumunu görmemesi veya ayırımına varamaması gaflet mi veya kanıksama rahatsızlığı mı bilinmez.
Altan BEY! Senin saraya gidişinden dolayı utandığını söylediğin akraban, HDP içinde ikide bir ortada bırakılan tutumundan, aday gösterilmediğin ve DEMİRTAŞ tarafından teşekkür edildiğin halde ÖCALAN'ın kontenjanında bir daha aday listelerine konmandan dolayı sadece utanmakla kalmayıp toplumun içine çıkamadığını söyledi.
Neyse aile içi meselelere girmemek gerek.
Biraz Tebessüm
Seçimden sonra;
·BOYDAK'lar hiçbir cemaatle ilgilerinin olmadığını açıkladı.
Hani şu hocaefendinin gülücüğüne iki yıl boyunca bütün FEM dershanelerinin öğretmen maaşlarını cebinden ödeyeceğini söyleyen BOYDAk'lar.
·Ekrem DUMANLI, seçimden bir gün sonra AKP olarak kullandığı ifadeyi AK Parti biçiminde kullanmaya başladı ve ortalıkta görünmeme çabasında.
Hani şu Erdoğan için: ‘'Ya adam gibi gider, ya da gitmek zorunda kalır.” diyen DUMANLI.
·Mustafa BALBAY, CHP genel başkanlığına aday olduğunu açıkladı.
Hani şu KILIÇDAROĞLU'nun milletvekili zırhına büründürüp dokunulmazlaştırdığı Mustafa BALBAY.
·CHP Maltepe Belediyesi 10 Kasım'da Atatürk'ü denizden çıkarıp topluca ağladılar.
Hani “Benim ülkem meczuplar ülkesi olamaz.” diyen Atatürk için.
·1 Kasım seçimlerinden sonra Naksan Holding'den Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Nakıboğlu: “Her zaman millet iradesi ile şekillenen demokrasinin ve demokrasinin yürütücüsü olan devletimizin yanında olduk.” diyerek TUSKON'dan ayrıldığını açıkladı.
Hani şu TUSKON başkanı Rızanur MERAL'ın hükümete meydan okuyan meşhur konuşmasını ayakta alkışlayan Cahit Nakıboğlu.
·Murat Ülker, mütevelli heyeti başkanlığını yaptığı “Şehir Üniversitesi” rektörlüğüne başörtüsü düşmanı diye tanımlanan, başörtüsünün tehlike arz ettiğini söyleyen, paralelci Ali Atıf BİR'i 1 Kasım seçimlerinden sonra, topluma müjde vererek görevden aldı.
Hani şu Bedri BAYKAM'ın resimsiz çerçevesine yüz bin dolar veren ve seçimden önce rektörü atayarak seçim sonucuna göre gard alan Murat ÜLKER.
·Ahmet Hakan, Esra ELÖNÜ ile yaptığı röportajda ‘'28 Şubat'ta durduğum yerdeyim.'' dedi.
Hani Berkin için kıyamet koparan ancak Yasin'e bir tweeti esirgeyen Ahmet HAKAN.
TERS KÖŞE
HDP'nin İpi Kemalistlerin Elinde
HDP'nin seçimden sonra bir özeleştiri yapmasını bekliyor saf niyetini muhafaza eden birçok HDP'li.
Bu konuda ilk ses Altan TAN'dan geldi.
Altan Tan, Kandil'e söz geçirememekten, kazılan hendeklere kadar bir dizi eleştiride bulundu.
HDP'deki çatlağı tıkamak için TIKAÇ niyetiyle, Kemalist kodlarla bezenmiş Sezai TEMELLİ devreye girdi.
TIKAÇ'ın Sezai olmasının nedeni belki de HDP'nin Eskişehir adayı TOPAÇ'ın meclise girmemesindendi.
Zira TIKAÇ'la TOPAÇ'ın kodları aynıydı ve Kemalizm'in giremediği Kürt mahallesini dönüştürmek birincil görevleriydi.
1970'te DEV GENÇ'in başkanı olan ve Mahir ÇAYAN'ların öldürüldüğü Kızıldere olayında on bir arkadaşını kaybeden ve şaibeli kurtulan Ertuğrul KÜRKÇÜ'nün kodlarını bilmeyenimiz yok.
Aynı KÜRKÇÜ, bugün HDP'nin sözcüsü pozisyonunda.
KÜRKÇÜ, Kemalist mi solcu mu?
Veya Kemalizm ile solculuk Türkiye'de birbirinden farklı şeyler mi? Bu tartışma çok su götürür.
Ancak KÜRKÇÜ'nün babasının Kemalist olduğu, dedesinin de İttihatçı kimliğiyle Kürt katliamcısı olduğu kesin. Üstelik Özgür Gündem gazetesinin kurucusu Yaşar KAYA'nın ifşa ettiği bir hakikat.
Neyse KÜRKÇÜ'yü kürkçü dükkânında bırakıp esas mevzuya dönelim.
Kürt sokağından Altan TAN hendeklerin kazılmasına karşı çıkarken, Sezai TEMELLİ'nin bin beş yüz kilometre uzağında olduğu hendekleri savunmasını doğrusu bir yere oturtmak zor.
Altan TAN'ın: ”PKK'nin, YDG-H'nin savaşı şehir merkezlerine taşıması, demokratik özerkliği sadece öz savunma ve hendeğe indirgeyen davranışı yanlıştı. Halk buna ilk günden tepki verdi. Ancak bu yanlışta ısrar edildi. HDP'nin gücü ise maalesef bu yanlışı önlemeye yetmedi. HDP demokratik özerkliği hepimizin istediğini ama bunun bir ilanla değil inşayla, zaman ve birikim isteyen bir demokratik mücadele ile olabileceğine PKK'yi ikna edemedi. Bazı arkadaşlarımız bunu kamuoyuna defalarca ve samimi bir şekilde söyledi, ancak toplumdaki algı değişmedi.” sözlerine cevap Sezai TEMELLİ'den geldi.
Kimdir bu TEMELLİ?
İki yıl önce Mesut BARZANİ'ye Fidel KASTRO'nun: “Şayet düşmanın seni övüyorsa, mutlaka sende bir puştluk vardır” sözünü kullanacak kadar pervasız.
Altan TAN'a ayar çekecek kadar rahat.
Altan TAN'ın sözlerini anında ağzına tıktı, TIKAÇ görevi görerek.
“Altan Bey'in açıkladıkları kendi görüşleridir. Yani partinin Parti Meclisinde ortak alınmış, MYK'da karara bağlanan ve parti adına yapılan bir açıklama değildir. Evet milletvekilimizdir. MYK üyemizdir ama bu açıklamaları partinin ortak değerlendirmeleri değildir. Abluka uygulanan ve insanların kendilerini savunmak zorunda kaldığı bütün yerlerde HDP'nin oyunda bir düşüş yok. Altan Bey'in yorumlaması tamamıyla sonuca bakarak, nedensellik ilişkisinden kopuk. Sanırım sandıkları yeterince analiz etmeye vakit de bulamadı. Çünkü daha seçimler biteli bir hafta oldu. Sandık sonuçlarına baktığında bu argümantasyonu güçlendirecek hiçbir şey yok ortada.”
Burada Altan TAN'ı savunmak benim görevim değil., ancak Sezai TEMELLİ ve onu konuşturan HDP'nin aşağıdaki sorulara cevap vermesi elzemdir.
·“Seçimin üzerinden bir hafta geçti, sanırım Altan TAN'ın sonucu analiz etme fırsatı olmadı” diyen TEMELLİ; neye göre, hangi doneyi kullanarak hendeklerin HDP'ye zarar vermediğini söylüyor?
·TEMELLİ, bu süre zarfında Doğu veya Güneydoğu'nun hangi şehrine gitti?
·TEMELLİ, bir Kürt ananın Kürtçe ağıtını anlıyor mu?
·TEMELLİ, aylardır hendek kazma oyunu oynanırken ölen kaç gencin tabutunu omuzladı?
·Altan TAN'ın görüşlerinin kendisini bağladığını söyleyen TEMELLİ'nin görüşlerinin kendisini bağlayıp bağlamadığını nasıl anlayabiliriz?
·Kürt mahallesinden konuşana İstanbul Etilerden ahkâm racona uyar mı?
·Kürtlerin ölümleri üzerinde bu kadar rahat konuşan birinin yeğeni, çocuğu veya ne bileyim herhangi bir çocuğu var mı YDG-H'lilerin arasında?
·HDP'ye puan kazandıran(!) özsavunmanın bekçisi YDG-H'li Kürt genciyken azmettiricisi ve kullanıcısı neden Kemalist kodlarla bezenmiş Türk birileri olsun.
·Altan TAN'a Kürt olmayan birinin cevap vermesi bilinçli bir tercih miydi?
·TEMELLİ, kan ve gözyaşı üzerine siyaset yapmayı siyaset dersi verdiği akademik kariyerinin neresine oturtuyor?
·Son olarak ölüm saf Kürt'e, alkış çalmak ve zılgıt daha çok Kemalist Türk'e mi yakışıyor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.