Mehmet GÖKTAŞ
Şu uzun geceler bir hazinedir
Baştan sona günaha boyanmış bir geceyi geride bıraktık.
İşlenen melanetler bir yana, asıl insanoğlunun mantığını anlamakta güçlük çekiyoruz
Ömürlerinden koskoca bir yıl eksildiği halde bu insanlar niçin sevinirler, niçin güler eğlenirler?
Ölüme bir yıl daha yaklaştık diye mi, ecelimiz bir yıl daha öne çekildi diye mi, niçin?
Zannedersiniz ki, adamlar inim inim inledikleri bir zindan hayatı yaşıyorlardı, bu zindandan kurtulmak için yıl boyu tırnaklarıyla tünel kazıyorlardı, dün gece yarısı tünelin ucunu buldular, ışığı gördüler ve delip dışarı çıktılar ve ondan dolayı sevinç çığlıkları atıyorlar, gülüp eğleniyorlar.
Veya esir olarak yerin altında maden ocaklarında kırbaçlarla zoraki çalıştırılan işçilerdi, bu gece kurtuldular ve şimdi bunu kutluyorlar.
Bir seneyi tüketmek, üç yüz altmış beş günü bitirmek çok mu zor geliyor da, yeni bir yıl böyle çılgınca karşılanıyor?
Bu gece illa ki bir şey yapacaksanız eğer, hayatınızın tamamının veya hiç değilse son bir yılının şöyle bir muhasebesini yapınız, geçen yıldan bu yana kazandıklarınız nedir, kaybettikleriniz nedir, somut bir şekilde görmeye çalışınız.
Kalkın bir aynaya bakın veya geçen yıl çekilmiş bir fotoğrafınız varsa elinize alın ve yüzünüzün bugünkü şekliyle bir kıyaslayın “Eyvah, ömrümden üç yüz altmış beş gün daha eksilmiş, ne kadar da çabuk gelip geçmiş koskoca bir yıl!
“Yegâne sermayem olan bu ömrümden geriye ne kaldı acaba?” diyerek ağlamanız, dizlerinizi dövmeniz gerekmez mi?
Ne kadar kaldığını bilmediğiniz ömrünüzün bundan sonrası için ciddi bir plan yapmanız ve yürürlüğe koymanız gerekmez mi?
Elhamdülillah bizim kardeşlerimiz, insanımızın önemli bir bölümü bu ahmaklıktan uzaktır.
Fakat bu vesileyle kardeşlerimize de söyleyeceklerimiz var.
İyi düşünürsek şu uzun geceler Rabbimizin bize çok büyük bir lütfu, iyi değerlendirmemiz gereken fırsatlardır.
Zaten Efendimiz (s.a.v): “Kış mevsimi ümmetimin baharıdır. Gündüzleri kısa olduğu için oruç tutar, geceleri uzun olduğu için namaz (teheccüd) kılar” buyurmuştur.
Bu sene yaz saatinin kaldırılmaması da aslında bizim için müthiş bir fırsattır.
Başta İstanbul olmak üzere ülkenin büyük bir nüfusu neredeyse teheccüd vakti, yani daha sabah namazının vakti girmeden uyanmış, herkes ayakta oluyor. İşe gideceklerin, okula gideceklerin yanı sıra onları yolcu edecek, kahvaltı hazırlayacak eşler ve anneler de ayakta oluyor.
Belki bu güne kadar ihmal ettiğimiz, teheccüd ve uyuyarak kaçırdığımız sabah namazları için ne güzel bir fırsattır.
Bir güne teheccüdle ve sabah namazıyla başlamak ne güzeldir.
Gelelim akşamdan sonraki upuzun gecelere. Mevsimin yarısını kaçırmış olsak bile bundan sonrasını çok iyi değerlendirmeliyiz.
Bunun için hemen ciddi bir okuma programı yapmalıyız. Her akşam düzenli olarak yüz sayfa okumaya azmetmeliyiz.
Bunun için ya küçük kitaplar seçmeliyiz. Yahut büyük eserlerden yüzer sayfalık bölümler tespit etmeliyiz. Mesela geniş hacimli bir İslam Tarihi veya bir tefsir bitirmeliyiz.
En azından önümüzdeki şu üç ayı disiplinli bir şekilde okuyarak geçirirsek, inanın ki yeni bir okul bitirmiş gibi oluruz vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.