Zülfikar FIRAT

Zülfikar FIRAT

Şubat'ın Şahitleri

4 Şubat 1926 İskilipli Atıf…

4 Şubat 1931 Şeyh Esad Erbilli…

12 Şubat 1949 Hasan el-Benna…

16 Şubat 1984 Şeyh Ragıp Harp…

16 Şubat 1994 Abbas Musevi…

19 Şubat 1992 Molla Zeki Atak…

20 Şubat 1993 Şehid Süleyman Akyüz…

23 Şubat 1979 Metin Yüksel…

25 Şubat 1965 Malcolm X…

40 bin Hama şehidi, El-Halil Camii şehidleri, Şeyh İzzeddin El-Kassam, Şeyh Şamil, Molla Giyasettin Barlak ve daha niceleri…

“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır! Onlar ölü değil diridirler, fakat siz bunu fark edemezsiniz.” [Bakara / 154] ilahi fermanına muhatap olan ve şehadet şerbetini içen daha nice yiğit erler…

Önümüzde Şubat ayı var. Şubat şehadet ayıdır. Hakkın şahitlerinin hakkın ulviyetine şahit olduğu aydır. Güzel bir esinti misali hissettikleri ölüm şerbeti ile cennetlerin anahtarını alan yiğitler… Uğruna feda edilecek en değerli varlıklarını yani canlarını yüceler yücesi Canan'a kurban eden kahraman fedailer…

Şehitler hakkın şahitleri. Yeryüzünde en ulvi değerin hak olduğunun nişaneleri. Onlar hak ve hakikatin şahitleri. Hayatlarında hakka şehitlik ettikleri gibi, ölümleriyle de şehadet eden azizler. Vahyin öğrencileri, sadakat nişanesi yiğitler.

Şubat bu yiğitlerin ayı... Şubat şehadet ayı. Sözlerine sadakat gösterenlerin, Allah'a verdikleri ahde sadık kalanların ayı… Ölümü bir diriliş ve direnişe çevirenlerin, kanın gücünü öğretenlerin ayı. Korku putlarını devirenlerin, bilgiyi ve aklı değil samimiyeti kutsayanların ayı. Kısaca “Hak Âşıkları”nın ayı…

Şehadetin asırları aşan çağrısına koşan yiğit erler. İslam davasının kardelenleri, dava ağacının açan gülleri, kahramanlık destanının mürekkepleri... Kanlarıyla destanlar yazanlar, imanlarını kanlarıyla ispatlayanlar, Hakka sadakati ortaya serenler “Hakkın Yarenleri”nin ayı…

Şehitler küfrün korkulu rüyasıdır. Onlar küfre bu dünyayı dar eden erlerdir. Yaptıkları her faaliyet, onların var oluşları küfrün sonudur.

Şubatta daha adını bilemediğimiz binlerce şehid var. Gelin hep birlikte şubatta şehadeti aklımıza, duamıza, hayatımıza sokalım.

Şehidleri tanımaya, hayatlarındaki manayı anlamaya çalışalım. Bir Hasan el-Benna'yı anlamadan İslam Davasının 20. ve 21. Yüzyılda anlamak nasıl mümkün değilse, bir Molla Zeki'yi, bir Metin Yüksel'i anlamadan, o nadide gülleri tanımadan da içinde bulunduğumuz coğrafyanın İslami kavgasını kavrayamayız.

Hama şehidleri nasıl İslam ümmetine yapılmış bir ihanetin belgesi ise,  El-Halil Camii şehidleri de İslam ümmetinin kalbine saplanmış bir hançerin göstergesidir.

İskilipli Atıf'ın idamı yeni kurulan cumhuriyetin zihin köklerini önümüze sererken, Malcolm X'in şehadeti dünya emperyalist düzeninin mantalitesini gözlerimizin önüne seriyor.

İşte her şahadetin bize verdiği dersler, anlatacağı mücadele destanları vardır. Aslolan sadece şehidleri anmak değil, belki de onları ve davalarını anlamaktır. Anlamak, anmaktan değerlidir. Fakat bunun anlamı anmayı bırakmak değildir. Belki anarken, anlamaya çalışmaktır.

Merhum Şeriaiti'nin deyimiyle. Gidenler Hüseyni bir iş yapmıştır. Kalanlar da Zeynebî bir iş yapmalıdır. Evet, gidenler Hüseyince şehid olmuştur. Onların mesajını ve uğrunda ölüme gittikleri davayı anlatmak artık geride kalanların sorumluluğudur.

Haydi, hep birlikte Şubatta şehadetin ruh veren iklimine girelim. Şehitlerin mesajını tüm dostlara bir kez daha izah edelim. Ve ölüme tutkun olmayı öğrenelim. Böylece hayat bizlere bahşedilsin… Wesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.