Sait ŞAHİN
Suriye gösterdi ki
“Suriye'de Türkiye de dahil bütün taraflar hata yaptı. Meselenin bu kadar uzun süreceği ve bu kadar küresel krizler yumağı haline dönebileceği belki baştan hesap edilemedi. Öyle bir hal aldı ki, Suriye şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy bölündü. Şu anda Suriye silahlı grupların cenneti hâline döndü.
Şu haritalara bakın. Her taraf renkli renkli. Bir köyde PYD var, bir köyde El Nusra, öteki köyde IŞİD, onun yanı başında ÖSO var, aşağısında rejim güçleri var. Bu sürdürülemez bir durumdur. Bu sadece Suriye'yi etkilemekle kalmaz. Bütün bölge ülkelerini etkiler.
Etkilemedi mi? Eğer Suriye'deki bu bataklık olmasaydı Türkiye bu kadar çok terör saldırısı ile karşı karşıya kalmayacaktı.
Eğer Suriye krizi olmasaydı Türkiye ile Rusya arasında yaklaşık bir yıldır yaşadığımız bu gerilim olmayacaktı. Eğer bu kriz olmasaydı Türkiye ile İran arasında çok ciddi gerilimler ortaya çıkmayacaktı.”
Yukarıdaki ifadeler eksiği ile birlikte tümüyle Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a ait. Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile diğer hükümet yetkilileri de benzer şeyler söylüyorlar. Ama maalesef Suriye'de bu sonuçlar ortaya çıktıktan ve bunları gördükten sonra söylüyorlar. Yani “ba'de harabeti'l-Basra” (daha doğrusu “ba'de harabeti'l-Halep/Şam ve kulle Suriya”). Ancak biz işin başından beri, bu sonuçların ortaya çıkacağını söyledik. Söylemedik, bas bas bağırdık. Öyle ki, bunları söylediğimiz için ağız dolusu hakaretler, küfürler, ithamlar ve iftiralara maruz kaldık. Ama doğrumuzdan vazgeçmedik. Siyasi, mezhebi, milli, ırki bağlar ve çıkarlarla, basiretsiz, kör anlayışlarla hareket etmedik. Hakkı, doğruları, ümmetin maslahatını, bölgenin geleceğini, ortaya çıkacak sonuçları göz önünde bulundurduk ve bunlarla hareket ettik.
Suriye ile ilgili bu köşede, sosyal medyada veya sohbet ortamlarında, farklı zamanlarda şunları yazdıklarımı ve söylediklerimi hatırlıyorum: Suriye'nin iki tablosu var: Biri insani, diğeri siyasi. Suriye, insani tabloda Zalim Esed ve mazlum Suriye halkıdır. Ancak siyasi tabloda Suriye, sadece Suriye değildir. Suriye, Hizbullah'tır, Hamas'tır, İslami Cihad'dır, Filistin'dir, İran'dır, Türkiye'dir, Suudi'dir, Körfez Ülkeleridir, Ortadoğu'dur, İslam alemidir, ümmettir, Rusya'dır, ABD'dir, israildir, AB'dir, Çin'dir... Hasılı Suriye, bu anlamda “dünya”dır; Suriye AB(D) ve israil için “Turna'nın Gözü”dür; bu güçlerin Suriye'yi vurmaları, Ortadoğu'da, Alem-i İslam içinde Turna'yı gözünden vurmalarıdır... Ve Suriye, iç savaş şeklinde karışırsa, bu karışıklığın ilk vuracağı ülke, Türkiye'dir.
Siyasi sonuçları dışında, bir müddettir Suriye, terör saldırıları ile de Türkiye'yi vuruyor... Karışan Suriye, Türkiye'yi vurdu, şimdi de Türkiye Suriye'deki bazı unsurları vurmak için Cerablus'a girdi.
Keşke mesele bu hale gelmeseydi, Suriye'nin siyasi tablosu görülseydi. Meselenin sadece Esed meselesi olmadığı idrak edilseydi. Olan oldu, ama pahalıya mal oldu. 400 bin insanın ölümüne, milyonlarcasının yurtlarından oluşana, bir ülkenin harap oluşuna, sayısız örgütlerin iç savaşına, ümmeti kalbinden vuran bir fitneye mal oldu.
Bundan sonra ne yapmalı? Suriye'nin siyasi tablosu düzelmedikçe, insani tablosu düzelmez. Gelinen noktada Suriye'deki siyasi tabloyu düzeltmek çok kolay değil, Allah yardım etmezse mümkün değil. Türkiye, Suriye'nin içine girmekle, Cerablus'a veya muhtemel PYD koridoruna müdahale ile Suriye'yi çözemez.
Kabul etmek gerekir ki, örgütler bağlamında birçok cephe olsa da uluslar arası güçler bağlamında Suriye'de iki cephe vardır: Rusya-İran-Çin ile ABD-AB-israil cephesi. İnsani olarak biz, Türkiye'nin her iki cephenin yanında yer almadan, arabulucu rol üstlendiği bağımsız siyasi bir cephe oluşturması taraftarı idik ve başından beri hep bu tavsiyede bulunduk. Şu anda da bu tavsiyede bulunuyoruz. Ancak siyasi olarak Türkiye, bu iki cepheden biri ile ilişkili hareket edecekse, bu, pek tabi ve zinhar ABD-AB-israil cephesi olmamalıydı ve olmamalı.
Şimdi birileri diyecek ki Rusya da İslam düşmanı, emperyalist bir ülke değil mi, kardeşlerimizi katletmiyor mu? Bu doğru, Rusya da İslam'a düşman emperyalist bir ülke ve kardeşlerimizi katlediyor. Ancak Suriye başta olmak üzere İslam ülkelerini bölmek isteyen şu anda ABD-AB ve israildir. Ve biz bu meseleyi konuşuyoruz. Rusya'nın İslam düşmanı emperyalist ülke olup olmadığını değil.
ABD-AB-israil, İslam alemi içinde ve üzerine siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, dini, askeri plan-projeler yapıyor ve bunu uyguluyor. Dinin içini boşaltmak, dinde fitne çıkarmak, ümmeti birbirine kırdırmak, İslam alemini yangın yerine çevirmek için AB(D)-israil, her alanda var. Tabir-i caizse bu konuda ahtapot gibi alem-i İslam'ı kuşatmış ve örümcek ağı gibi İslam alemini plan-projeleri ile örmüş. En basitinden Mısır'a ve Türkiye'ye yapılan son darbenin arkasında da AB(D)-israil cephesi var.
Gerektiği zaman İslam düşmanları arasında ayrıma gitmek, İslam'da siyasettir. Bu bağlamda Kuran'ı, Resulullah'ı (sav) cevheri ile iyi okumak ve geçen yazımda da değindim, dönemlerimiz benzerlik arz ettiği için özellikle siyasi bir tecrübe olarak da Selahattin Eyyubi'yi örnek almak lazım.
Suriye gösterdi ki; İslam, aynı zaman da siyasettir ve şer'i ölçülerde siyaset bilmeyenler, İslam'ın, Müslümanların belini kırar ve hayatı yangına çevirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.