Susuzluk böbrek taşı riskini artırıyor
Uzmanlar, böbrek taşının genel olarak az sıvı tüketimi, dolayısıyla idrarın yeterince vücutta oluşan zararlı maddeleri çözebilecek miktarda olmamasından kaynaklandığını belirttiler.
Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Rüştü Yalçınkaya, az su içmenin böbrek taşını tetiklediğini söyleyerek, vücudun susuz bırakılmaması gerektiği konusunda uyardı.
Bol miktarda sıvı tüketmenin böbrek taşı oluşumunu engellemek açısından da büyük önem taşıdığına dikkat çeken Yalçınkaya, "Böbrek ve üreter taşı hastalıkları üroloji pratiğinde en sık rastlanılan ve en çok ağrıya neden olan hastalıkların başında gelmektedir. İklim ve su alımı taş oluşumunu etkileyen önemli faktörlerdendir. Ülkemizde, sıcak yaz koşulları dolayısıyla terleme yoluyla vücuttan fazla sıvı atılması ve gün boyunca kaybedilen bu sıvının yerine sıvı alınmaması, böbrek taşı hastalığını diğer soğuk ülkelere göre daha fazla karşımıza çıkarmaktadır." dedi.
Yalçınkaya, "Böbrek taşı metabolik nedenlerle olabileceği gibi genetik nedenlerle de olabilmektedir. Böbrek taşı hastalığında ailesel yatkınlık önemli bir faktör olarak görülmektedir. Ailesinde böbrek taşı düşürmüş, böbrek taşı hastalığı ile mücadele eden kişilerin bu hastalığa yakalanma riski, ailesinde bu hastalık bulunmayan kişilere göre yüzde 50 daha fazladır." ifadelerini kullandı.
Böbrek taşlarının her yaşta olabileceğini, ancak daha çok aktif genç insanlarda görüldüğünü söyleyen Yalçınkaya, yine hastalığın erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülmekte olduğunu belirtti.
Böbrek taşı hastalığının tekrarlayabildiğini de dile getiren Yalçınkaya, "Vücudu bir kez taş üreten bir insanın 5 yıl içinde yeniden taş üretme riski yüzde 50'dir. Bu nedenle böbreğinde taş oluşmuş bir kişi, yılda bir kez doktor kontrolüne gitmelidir." uyarısında bulundu.
Taş oluşumunu engelleyebilmenin en etkili yolunun bol sıvı tüketmek olduğunu söyleyen Yalçınkaya, "Normal yetişkin bir insanın günlük 1 buçuk litrenin üzerinde idrar çıkışını sağlayabilecek kadar, yani 2 buçuk, 3 litre suyu, 24 saat boyunca düzenli aralıklarla, eşit miktarlara bölerek alması önerilir. Aksi durumda risk artar." diye konuştu
Böbrek taşı hastalığı tedavisinde taşın, büyüklüğü, yeri ve konumunun önemli olduğunu vurgulayan Yalçınkaya, şu bilgileri verdi:
"Böbrek içindeki büyük bir taş ameliyat gerektirebilirken, idrar borusundaki küçük bir taş da düşmeye daha çok eğilimlidir. Tedavide biz yapılan tetkikler ve görüntüleme sonucu da taşın ameliyatsız düşüp düşemeyeceğine karar veriyoruz. Bazı taşlar sınırda oluyor. Onların ancak tedavi ile düşürülmesini ve ameliyatsız hastanın kurtulmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bazı taşlar var ki normalden de çok büyük ve gecikmiş vakalar oluyor. Bunların ameliyat edilerek ortadan kaldırılması gerekmektedir. Böbrek taşı tedavisinde ameliyatın çok fazla çeşidi olmakla birlikte her taş için bunu tedavi edecek ve hastayı en kolay şekilde kurtaracak çok fazla ürolojik enstrümanlar geliştirilmiştir. Taş, hastanın düşüremeyeceği kadar büyük ise ESWL dediğimiz vücut dışından gönderilen ses dalgalarıyla kırılabilir."
Yalçınkaya, teknolojinin de ilerlemesi ile birlikte böbrek taşlarının tedavisinde birçok alternatif tedavi seçeneklerinin ortaya çıktığını da sözlerine ekledi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.