M. Zülküf YEL
Suudi Arabistan'ın cürümleri
Bu başlığı okuyan okuyucularımız, kuvvetle muhtemel, Suudi hanedanının hangi cürmünü saysak; kendisi ve kuruluşu bile İslam ümmetine karşı bir cürüm ve suikasttır, diye mırıldanmıştır.
Suudi Kralı Faysal'ı hariç tutarsak, diğer bütün kralların tarihi, cürüm ve cinayetlerle doludur. Suudi Krallığı, emperyalistlerin adeta bir valiliği gibi hareket etmesi ciheti ile adeta İslam ümmetinin sırtına saplanmış zehirli bir hançerdir.
Her nedense Suudi Arabistan'ın bu güne kadar işlediği ve işlemeye devam ettiği cürümler kamuoyunun pek dikkatini çekmezken, hatta küresel şer güçlerin desteği ile bu cinayetler işlenirken; Cemal Kaşıkçı olayı, bir anda dünya kamuoyunun gündemine oturdu.
Elbette bir gazetecinin veya sıradan bir insanın göz göre göre kaybedilmesi (kuvvetle muhtemel öldürülmesi) kabul edilecek bir durum değildir. Ama Suudi Arabistan'ın katlettiği yüz binlerce insan ve çıkardığı fitnelerden ötürü de ölen en az bir o kadar insanın varlığı düşünüldüğünde, bu olay devede kulak bile değildir. Belli siyasi saiklerle Suudi Arabistan'ın sadece bu cürmü üzerine gitmek yerine, sebep olduğu bütün acıların hesabı sorulmalıdır.
Öncelikli olarak da Yemen'de devam eden cinayetlere bir an evvel son verilmelidir. On binlerce Yemenli kardeşimiz, gerici Suudi rejiminin bombaları ile can verdi. Kendisi gibi eşkıya karakterli birkaç körfez devletini de yanına alarak asrımızın en büyük cinayetlerine imza atmaktadır. Bu olay, bir soykırıma doğru gitmektedir. BM ve bağımsız kuruluşların yapmış oldukları tespite göre; milyonlarca insan Suudi Arabistan'ın bombardıman ve kuşatmasından dolayı büyük bir insani felaket yaşamaktadır. Eğer durum böyle devam ederse, kitlesel ölümlerin olması kaçınılmazdır. Yani büyük bir soykırıma doğru adım adım gidilmektedir. Böyle bir felaketin en büyük mağduru kadınlar ve çocuklar olacaktır. Şimdiye kadar on binlerce Yemenli mazlum çocuk bu vahşi kuşatma ve bombardımanda can verdi.
Eğer Suudi Arabistan'dan hesap sorulacaksa, öncelikle Yemen'in hesabı sorulmalıdır. Yemen'de işlediği soykırım, uluslararası platforma taşınmalıdır.
Ama Yemen'deki katliam ve Suudilerin diğer cürümleri orta yerde dururken, neden sadece Kaşıkçı olayı dünya kamuoyunda kendisine yer bulabiliyor? Elbette Yemenli mazlumların kanı (emperyalistlere göre) para etmemekte ve şer odakları nezdinde Suudi petrolü, mazlum kanından daha değerli olduğundan, kimse Suudi'ye ses çıkarmamaktadır. Kaşıkçı olayı ise rant elde etmeye müsait bir olay olduğundan kimisi rant elde etmek, kimisi de "dostlar pazarda görsünler" diye olaya müdahil olmaktadır. Eğer Suudi Arabistan, müdahil olan tarafları memnun ederse, Kaşıkçı'nın kanı yerde kalacak ve olan Kaşıkçı'ya olacaktır.
Yemen ve Kaşıkçı kıyası, aklımıza şu hikâyeyi getirmektedir:
İki lider basının karşısına geçip demeç veriyorlar. Liderlerden birisi, falanca halktan bir milyon kişiyi ve bir de bir bisiklet tamircisini öldüreceğim, der.
Bunun üzerine gazetecilerden birisi heyecanla atılıp bisiklet tamircisini niçin öldüreceğini sorar.
Konuşan lider, yanındakine döner ve bu ibretlik durum üzerine şunu söyler:
“Ben sana dememiş miydim falanca halktan bir milyon kişiyi öldürmek kimsenin dikkatini çekmez.”
Evet, bir milyon kişinin öldürüleceği sözü dikkat çekmemiş ama bisiklet tamircisinin öldürüleceği sözü dikkat çekmiştir.
Kaşıkçı olayı, dünya kamuoyunun gündemine otururken, Yemen'de katledilen veya muhasara altına alınıp ölümle yüz yüze bırakılan milyonlarca Yemenli kimsenin dikkatini çekmemektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.