Tanrı'nın Partisi
Yazar Mustafa Durdu'nın Habervaktim sitesinde yayınlanan yazısı: "Biliyorsunuz, Güneydoğu’da kendilerinden ümitvar olduğumuz, fakat nedense çekincemede duran Mustazaflar Hareketi geçtiğimiz aylarda partileşti."
Kısa adı Hüda Par olan Hür Dava Partisi’ni kurdular. Partilerin “kısa ad” ile farklı imajlar ortaya çıkarmak daha doğrusu “kısa ad”ın bile anlamlı ve orijinal olması geleneğini Adalet ve Kalkınma Partisi, Ak Parti ile başlatmış, daha sonra kendisini fesheden Halkın Sesi Partisi, Has Parti ile devam ettirmişti.
Şimdi taze bir örnek olarak Hür Dava Partisi, yani Hüda Par duruyor önümüzde.
Hüda, doğru şekli ile Huda, Farsça bir kelime olup tam karşılığı Arapça İlah, Türkçe Tanrı’dır.
Galiba, Hüda Par ile Tanrı’nın Partisi denilmek istendi. Türkçe ifade edersek Tanrı Par.
İstiklâl Marşı’nda Mehmet Akif de kullanır Huda’yı: “Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,”.
İlk devir Türkçe İslamî eserlerde, hatta Kur’an meallerinde ve tefsirlerinde de Tanrı ismi kullanılıyordu. Tanrı gibi Huda (Hüda) da, Allah’ın isimlerinden değil.
Mustazaflar Hareketi’ni Hizbullah oluşumundan dolayı suçlayanlar var. Geçmişlerinin şaibeli olduğunu söyleyenler var. Onlara katılmıyorum. Kısmî hatalar yapılmış olsa da Mustazaflar Hareketi’nin dolayısıyla siyasi parti olarak Huda Par zihniyetinin geçmişte utanılacak bir icraatta bulunduklarını düşünmüyorum. Dolayısıyla onların bununla yargılanması, bazılarının önyargılı davrandığının bir kanıtı olsa gerek, diye düşünüyorum.
Hizbullah tabiri Kur’anî bir tabirdir. Allah taraftarı, Allah’ın hizbinde olanlar, Allah’ın partisi anlamında Arapça bir tabir. Müslümanları anlatan kelime, tam karşılığı olmasa da Tanrı’nın Partisi veya Huda’nın Partisi şeklinde çevrilebilir. Hüda Par, bu şekilde düşünülmüş olsa gerek. Yani önce kısa adı düşünülmüş sonra açılımı dizayn edilmiş gibi.
Hüda Par’ın parti programında garipsenecek bir şey yok. Gayet mantıklı. Bunların gerçekleştirilebilir olup olmaması ayrı bir husus. Karınca ve Hac hikâyesi gibi. Önemli olan niyet tabii ki, gerisi Allah’a kalmış.
Bizim Mustazaflar Hareketi veya Hüda Par olarak bildiğimiz kitle, Müslüman Kürtlerdir. Sayısal olarak Kürtlerin asıl temsilcisi olması gereken hareket, önceden yani 28 Şubat işgali sürecinde uluslar arası derin operasyonlar ile pasifize edildi. Böylece pkk adlı terör örgütü Kürtlerin temsilciliğine getirildi. Mevcut durumu müşahede edin bakalım. Şu anda devlet pkk’yı alenen Kürtlerin tek temsilcisi olarak kabul ediyor. Uluslar arası arenada pkk Kürt haklarını savunan bir örgüt olarak kabul gördü.
Oysa gerçek öyle mi? Asla!
İslamiyet’e bağlılığı ile bilinen Kürtlerin temsilcisi olamayacak bu meş’um örgüt için önceden zemin hazırlandı. Kamuoyu da pkk’nın Kürtlerin temsilcisi olduğunu kanıksamış durumda. Bu durumun tek sorumlusu uluslar arası güçler, derin yapılar veya Avrupa ve ABD’den baskı gören devletin kendisi değildir. Bu hâlin ortaya çıkmasında en büyük sorumlulardan biri de Müslüman Kürt halkını temsil eden Mustazaflar Hareketi’dir.
Yanlış anlaşılmasın! Müslüman Kürtler, bu İslam düşmanları ile savaşsın demiyorum, o devletin işi.
Lakin sivil direniş, STK aksiyonu, mitingler, gösteriler, sanal organizasyonlar diye bir şey var. Oysa bunların hiç biri olmuyor. Devletten intikam alacağız, diye bölgeyi Siyonist uşaklarına terk etmek daha mı mantıklı ey Müslüman? (Kaynak: Habervaktim)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.