Emin GÜNEŞ
Tarikatlara cemaatlara neden mi gerek var!?
Çünkü bu laik düzen en temel ihtiyacımız olan cennetten habersiz. Böyle bir talebimize çok yabancı, çoğu zaman bu talebimizi ilkellikle, hurafecilikle, gericilikle itham ve tavsif ediyor.
O yüzden de bu laik düzen bize yabancı, biz ona yabancıyız. Bir türlü anlaşamıyor, kaynaşamıyoruz. Evet, mecburen devlete vergi veriyor, askerliğimizi yapıyor diğer yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz; ama mecburen sevemiyoruz!
Laiklik bu milletin değil, bu toprakları işgal edenlerin talep ve dayatması idi. Güya hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir, milli iradenin üzerinde bir irade ve güç yoktur diyorsunuz; ama “laiklik istisna” diyorsunuz!.. Milletin tamamı dahi bir araya gelip “laikliği istemiyoruz demeyi aklından dahi geçiremez” diyorsunuz. Bu dayatmanın banisini dünya hukuk tarihinde emsali görülmemiş bir biçimde kanunla koruyorsunuz.
Başımıza gelen, Ebu Bekir El Bağdadi'nin İsviçre'nin başına geçmesi gibi bir şey oldu! Marketten uyuşturucu satın alan toplumun başına kabirde dua edeni öldüren birinin gelmesi gibi!..
Sakalının bir teline kıyamadığımız alimlerimizi mürşidlerimizi dar ağaçlarına çektiniz. Bize cennetin yolunu kaybettirmek için hakiki kılavuzlarımızı öldürüp sahtelerinin önünü açtınız. Bütün çabalarınıza rağmen az sayıda üretebildiğiniz sahte mürşide rağmen hala hakikilerin bitmemesi sizleri çıldırtıyor.
Şeyhülislamlık makamı kaldırılınca cemaat ve tarikatların denetim makamı kalmadı. Maalesef merdiven altı medrese ve tarikatlar türedi. Adam hem âlim hem şeyh hem de apocu olabildi!
FETÖ de bu zihniyetinizin ürünüdür. Âlimin, şeyhin, hacının, hocanın, hâsılı Müslümanın sahtesini hakikisine tercih ettiniz. Bilerek ve isteyerek “ultra münafık” ürettiniz. İçi başka dışı başka ucube adamlar ürettiniz. Dışı size benzediği için siz dışına aldandınız, dili bize benzediği için bizler de diline aldandık.
Güya beden sağlığımız için bir Futbol direktörüne trilyonlar ödenirken, dış güzelliğimiz için kozmetiğe milyarlarca dolar harcanırken; ruh (manevi) sağlığımızın direktörleri, iç güzelliğimizin mimarları için bırakın harcama yapmayı bizzat kendilerini harcadınız. Çeyrek asrı aşkındır zindanlarda çürütülen nadide manevi mimarlarımız var. Bunlar, kararttığınız dünyamızı aydınlatan el fenerlerimiz idi. Onları zindanlara tıkarak karanlıkta karanlık işler çevirdiniz.
Ürettiğiniz “sahte dindar cemaat” kendini gizlemek, laike, dinsize azınlık cemaatlerine yaranmak onlara hoş görünmek için gerçek dindarların anasını ağlattı.
Her şeyiniz gibi cemaat/tarikat düşmanlığınız da sahte. Siz aslında cemaat ve tarikata değil hakiki Müslümanlığa düşmansınız. Siz hiç “mason tarikatlarına, azınlık cemaatlarına” düşman oldunuz mu?
Laiklik her kesin inancını özgürce yaşaması, ibadetini serbestçe yapması, devletin bütün dinlere eşit mesafede olması dediniz ama camimizi kiliseye çevirdiniz, yetmedi ahıra çevirdiniz. Buna mukabil yıkık dökük kiliseleri vergilerimizle tamir ettiniz.
Yüz yıldır sözde toplumsal mutabakat metinleri olan anayasalardan hiç biri toplum tarafından yapılmamış dipçik zoruyla yazdırılıp topluma dayatılmıştır.
Sahte dindarı sevmenizin altında sizin de “sahte laik”, “sahte demokrat” olmanız yatıyor. Demokrasi denince akla İngiltere'nin geldiğini biliyorsunuz, İngiltere Hristiyan bir devlet olmasına rağmen orada şeriat mahkemeleri ve şeriat mahalleri olduğunu da biliyorsunuz. Ancak Müslümanların şehit kanları ile edindikleri vatanlarında şeriat istemelerini müebbet hapse mahkûm ediyorsun.
Zalimsiniz…
Zalimler için yaşasın cehennem!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.