TC yargısı: Katil suçsuzdur

Kurulduğu andan itibaren katliamlarla ayakta kalan; hatta katliam yaparak kurulan bir devlette yaşadığımız gerçeği ile bir kez daha yüzleştik. Halkın demokrasi, insan hakları hayallerine daldığı anlarda yüzümüze çarpan bu “gerçek” şiddetli oldu. 34 insanın vahşice katledildiği olayın tek bir suçlusu yok. Görev icabı yapmışlar. Görev: Katliam

 

Hükümetin her adımını şiddetli alkışlarla duyuranlar, ikide bir “Türkiye çook değişti” diyenler, hesap sorulmayacak kimse yoktur iddiasındakiler şimdi ne yorum yapacak merak ediyorum. Merak etmekle beraber görmek ve duymak da istemiyorum. O iğrençliklere şahit olmak yerine mazlumların acılarına ortak olup onunla hemhal olmak daha iyidir herhalde.

Yaşanan onca örnekten sonra birileri kalkıp “Yargı kararıdır” saçmalığına sakın kalkışmasın; nefret oklarını üzerlerine çekmekten başka hiçbir işe yaramaz. Hiç kimse askeri suçlayıp siyasileri de aklamasın; bunu yapmaya çalışan, o çamura bulaşmaktan başka bir iş yapmaz. İster ABD ve israil’in düşmanlığına muhatap birileri; ister komplolarla yıkılmaya çalışılan halkın iktidarı olsun; böyle bir olayda hiç kimse savunulamaz. Çünkü bir mağduriyet varsa suçlanan kim olursa olsun, yargılanmalıdır.

Dosyanın askeri savcılığa gönderilmesi zaten karara dair ipuçları vermişti. Askeri yargının halkın yanında durup askeri suçlaması ancak “sessiz devrim” rüyasındaki “ak” devrimcilerin tahayyül edebileceği bir durumdu. Bununla beraber vahametin bu kadarı da olmazdı doğrusu. İnsan en azından birkaç yıl ceza vermez mi? İnsanın değerinin farkında olmayı da geçiyorum, biraz Hak’tan ve halktan utancı olan; hiç olmasa 28 Şubat zanlıları gibi göstermelik bile olsa birkaç kişiyi yargılamaz mı?

Bir yandan dünyanın bir ucundaki devletlerle vizesiz geçiş anlaşmaları imzalayacaksın, diğer yandan emperyalistlerin kardeşlerin arasına çizdikleri sınırları kutsayacaksın. Bölgeyi on yıllarca sefalete mahkûm edeceksin, ekmeğini taştan çıkarırcasına geceleri at sırtında yük taşıyan insanları bombalayacaksın. Dahası katliama saatlerce gözlerini kapayıp o cenazelerin at sırtına yüklenmesini bekleyeceksin. Daha bu insanlar “herkese adalet” sözlerinize asıl güvensin? Hangi yüzle “76 milyon vatandaşın hükümetiyiz” diyeceksiniz?

Bu karar, Seyyid Rıza’nın, Şeyh Said ve 47 arkadaşının, mahkeme kararı ile katledildiği kadar ağırdır. İstiklal Mahkemeleri’nin sahipleri nasıl katilse; 12 Eylül darbecileri ne kadar caniyse bu katliamı yapanlar da o derece katildir. Geçmişteki zulümleri anlatıp lanetlemek de, Meclis’te gözyaşı dökmek de her insanın yapacağı iştir. Er olan, mevcut zulümleri engeller; gerçekten adaletten yana olan, bugünün zalimlerini cezalandırır.

Bu kararla; temeli, harcı neredeyse bütün yapıtaşları zulümle yoğrulmuş bir devletin bir Hükümetle değişeceğini ümit edenler, yanıldıklarını acı bir şekilde anladılar. İşte bu yüzden onların “sessiz devrim” dediklerine dudak büktük; “Bu, sessiz devrim değil, verem eden bir süreçtir” dedik.

İşte bunun için daha ilk günden “Devlet kast-ı mahsusa ile vatandaşlarını öldürmez” lafını cürmü örtmek gayreti olarak gördük ve “…hangi lisan ile tabir ederseniz edin; cürmünüzün, ne ismen ne de cismen tebeddülü bila kabildir. Günümüz Türkçesi de şudur: İnsanlar katledilmiştir.” dedik.

Ekleyeceğim şudur: İnsanlar katledilmiştir ve bu işle ilgili herkes bu suça ortaktır. Kurtlar Fırat’ın kenarından kuzu kapmadı; savaş uçakları ile insanları parçaladı ve hâlâ aramızda dolaşıyorlar.

Bu olayı her bir taraf kendi hesabına malzeme yaptı, yapacaktır da, ancak kimse de bu şeytanlıkları dile getirerek sorumluktan da kaçamaz.  Mağdurların Rabbi olan Allah bu dünyada görülmeyen her hesabın bedelini elbette zalimlerden hakkıyla alacaktır. “Şüphesiz O’nun yakalaması pek şiddetlidir.”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.