Meryem BAŞAK
Tefrika Ateşi
Batı dünyası on dört asırdır İslam’ı tehlike ve varlığı için tehdit olarak görme hastalığından kurtulamadı. Bu müddet içinde yaptığı yalan propagandalar, Haçlı savaşları, Müslüman coğrafyanın işgali ve İslam dünyasının başına Batıya bağlı yöneticileri getirmekle İslam’ı etkisizleştirmeyi başaramadı. Büyük bir ümitle insanlığa sunduğu Komünizm ve liberalizm İslam’a alternatif olamadan döküldüler. Kitle iletişim araçlarıyla Batı kültürünün Müslüman toplumlara aktarılması faaliyetlerinde başarılı bir seyir izlese de, bütün bunları ellerinin tersiyle itip İslami kimlikleriyle öne çıkan Müslümanlar her zaman varlık göstermeyi başardı.
İslam karşısında alternatif üretmekten aciz kalan Batı, İslam’la birlikte yaşamanın dışında bir yolunun kalmadığını anlamaya başlamıştı. Ancak birlikte yaşanacak İslam’ın hayat bahşeden çehresiyle Batı halklarını etkileyip Müslümanlaştırmasından korkuluyordu. Bu tehlikenin (!) önüne geçmek için yok edilemeyen ve değiştirilemeyen İslam’ın parçalanması kararlaştırıldı. Uzun süredir bahsedilen ılımlı ve hoşgörülü İslam’dan, kimliğinden soyutlanmış, Batının büyüklüğünü kabul edip uzlaşan, iğdiş edilmiş, kurtuluş reçetesi sunmaktan yoksun, İslam’ı hayata taşıma hedefini yitirmiş, Batının sunduğu modern hayatla bütünleşerek ruhunu kaybetmiş kültürel bir gelenek kastediliyordu. Batının savaş açtığı İslam ise, fanatik, fundamentalist, terörist, Batı ve uygarlık düşmanı olarak nitelendiriliyordu.
Müslümanları kuvvetten düşürme ve birliklerini dağıtmanın yolunun tefrikadan geçtiğini anlayan Batı, imkânlarını bu alanda yoğunlaştırdı. İslam dünyasının mezhepler ve kavimlere göre ayrılması, mezhepçilik ve milliyetçiliğin artması, Müslümanlar arasında dışlama ve tekfirciliğin artış göstermesinin temelinde İslam’ı parçalama ve tefrika hesapları yatmaktadır.
Müslümanların arasındaki tefrika Batıyla sınırlı kalmadı. Müslümanların birlikleriyle İslam ümmetinin gücüne kavuşmasını varlıkları ve gelecekleri için tehlikeli gören siyonist rejim ile Müslüman toplumları yöneten Batı bağımlısı rejimler tefrikayı derinleştirmek için yoğun çaba içerisindedirler.
Müslümanlar arasındaki tefrika çabaları incelendiğinde bunun üç sebebe dayandığı görülür:
1-Düşünsel ve Akidevi Sebepler: Bazı İslami gruplar kendilerinden olmayan bir kısım Müslümanları tekfir edip şirkle itham etmektedirler. Bununla Müslümanlar arasındaki en şiddetli tefrikanın düşünsel ve akidevi alanda yaşandığını görüyoruz. İslam’ın on dört asırlık geçmişinde görünmeyen bu tür hastalıklar İslam düşmanları tarafından yaygınlaştırılmakta, İslam’dan bihaber Müslüman halkların inanması sağlanmaktadır. Oysa Kur’an ve hadiste tefrika yasaklanırken, Müslümanlar; birbirlerine karşı kardeşlik, sevgi ve hoşgörüyle tek bir ümmet olmaya çağırılmaktadır.
2-Sosyal ve Siyasi Sebepler: Müslüman toplumlara hükmeden gayr-ı İslami hükümetler, Müslümanların bilinçlenmesiyle geleceklerinin tehlikeye düşeceğinden korktuklarından tehlike arzettiği düşünülen İslami bir topluluğu hedef tahtasına oturtup yalan ve iftiralarla karalarlar. İletişim araçlarını kullanıp İslami ve İslam dışı gruplardan da istifade ederek hedefteki Müslümanları toplumun zihninde kötü şekilde resmedip mahkum ederler. Böylesi bir cezaya çarptırılan İslami grubun bir daha toparlanması ve zihinlerdeki yanlış algıyı temizlemesi için büyük çabalara ve uzun zamana ihtiyaç duyulur.
3-Ahlaki ve Psikolojik Sebepler: İslami kültür ve ahlaktan nasibini almamış kimi Müslümanların suizanları, başkalarının etkisinde kalarak Müslümanlar hakkında kötü söylemleri, takvasızlıkları, hodbinlikleri, hırsları, dünyaperestlikleri, kötümserlikleri ve menfaatlerini öne çıkarma çabaları Müslümanlar arasında tefrikanın yaygınlaşmasına yol açmaktadır.
Müslümanlar tek bir ümmet olup aynı hedef ve amaçları paylaşırlar. Ancak siyasi ve coğrafi sınırların dayatılması, İslam düşmanı güçlere bağımlı hükümetler tarafından idare edilme, fakirlik, cahillik ve tefrikadan dolayı birbirlerini sahiplenememekte, savunamamakta ve yardım edememektedirler. Bunlardan dolayı Bosna’ya, Afganistan’a, Irak’a, Keşmir’e, Miyanmar’a, Filistin’e ve İslam ümmetinin diğer coğrafyalarındaki katliamlara karşı milyarı aşan Müslümanlar seyirci kalmaktan öte adım atamadılar.
İslam ümmetinin birlik ve bütünlüğünü bozan ve İslam toplumunun sosyal dokusunu parçalayan en büyük unsur tefrikadır. Tefrika, ayırmak, bölmek, parçalamak ve yok edici hale getirmektir. Tefrikanın zararları ve yıkıcılığı üzerinde hassasiyetle duran Kur’an-ı Kerim, bu kelimeyi 77 ayette zikrederek tedavisi mümkün olmayan bu yakıcı hastalığa tutulmamaları için Müslümanları uyarmaktadır: “Hepiniz Allah`ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılmayın”(Al-i İmran 103). "Allah`a ve Rasûlüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin, aksi takdirde zaafa düşer, kuvvet ve devletinizi elden kaçırırsınız"(Enfal 46).
Müslümanlar arasındaki düşünsel ve fikri ihtilaflar bazı sınırlar çerçevesinde tabii görülse de, sosyal ayrılıklar İslam ümmetinin toplumsal yapısını parçalayıp şevket ve kudretini zaafa uğrattığından haram kılınmıştır.
İslam’ın hedefi insanları kâfirleştirmek değil, aksine İslam’ın hakikatlerine çağırıp Müslümanlaştırmaktır. Allah Teala’nın sağlam ve doğru yolunun tek olması, ayrı ayrı metot izleyen Müslüman grup ve toplumların aynı yolda birlikte yürümelerine engel teşkil etmez.
İslam ümmeti bulunması gereken yerin çok gerisindedir. Ümmetin bir kurtuluş vesilesi olarak önce çıkması için Müslümanlar arasındaki tefrika oyununun bozulması için yoğun çaba harcanmalıdır. Müslümanlara ithamlarda bulunarak ve karalayarak İslam ümmetinin arasında tefrikanın neşvü nema bulmasına sebep olanlar ya da buna göz yumanlar İslam ağacının darbe almasına sebep olurlar. Kimi yerlerde Müslümanları birbirlerine düşürmeyi başaran İslam düşmanlarının oyunlarını bozma ve tefrika ateşini söndürme bütün Müslümanların en önemli öncelikleri arasındadır.
Başkalarının hesabı ne olursa olsun mücadelemizde temel hedefimiz tefrika ateşini söndürüp Müslümanların vahdetini gerçekleştirmektir. Bunun için de "Rabbimiz, kalbimizde iman edenlere karşı kin bırakma"(Haşr 10) diye dua edip Müslümanları tefrikaya karşı durmaya ve vahdete davet ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.