Tek parti dönemi uygulaması olan Arapça ezan yasağı 88’inci yılında unutulmadı
Arapça ezan yasağının 88’inci yıl dönümü münasebetiyle bir toplantı düzenleyen Ezan Platformu, tek parti döneminde 18 yıl boyunca okutulan Türkçe ezan uygulamasıyla mayası İslam ile yoğrulan bir halkın dinden uzaklaştırılmaya çalışıldığına dikkat çek
Fatih-Süleymaniye’de bulunan Ensar Vakfı Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantıya, Ezan Platformu, Kıble Platformu, Adalet Platformu, Türkiye Aile Meclisi, Türkistan Birliği, İyilik İnsan Hakları Derneği, Dünya Çocuk Hakları Derneği, Gelecek, İnanç Hürriyeti Derneği, Kurtuluş Namazda, Kurtuluş Kur’an’da Cemiyeti gibi çok sayıda STK destek verdi.
Platform adına basın bildirisini okuyan Türkiye Aile Meclisi Başkanı Âdem Çevik, insanlığın kurtuluş çağrısı olan ilk ezanın 1398 yıl önce 15 Haziran 622 yılında, Bilal’i Habeşi tarafından okunduğunu söyledi.
Türkiye’de bundan 88 yıl önce 18 Temmuz 1932'de ezanın yasaklandığını, 18 yıl uygulanan yasağın 16 Haziran 1950'de Arif Nihat Asya'nın öncülüğünde Adnan Menderes ve arkadaşları tarafından kaldırıldığını hatırlatan Çevik, “Dün Türkiye’de uygulanan yasağın, bugün Çin işgalindeki Doğu Türkistan'da, israil işgalindeki Filistin'de devam ediyor. Hilâfet merkezindeki Ayasofya'da ise, 86 yıldır devam eden yasak 24 Temmuz 2020'de son bulacak.” dedi.
Çevik, Covid 19 salgını sebebiyle 24 Nisan’da okunamayan “İnsanlığa Çağrı” isimli hutbenin (Diyanet işleri başkanı tarafından okunan ve cinsel sapkınlığı lanetleyen hutbe) tekrar Ayasofya’da okunmasını temenni ettikleri söyledi.
“CHP diktatörlüğünün millet nezdinde hiçbir karşılığı olmamasına rağmen bu yasak 18 yıl boyunca dayatıldı”
15 Temmuz’da, NATO/FETÖ işgalini okunan ezanlar ve selaların durdurduğunu hatırlatan Çevik, “Rabbimiz Bakara süresinde, ‘Şüphesiz ki namaz/ezan Allah'a saygısı olmayanlara münafıklara ağır gelir.’ buyurmaktadır. CHP’nin tek parti diktatörlüğü döneminin, laiklik dayatmasıyla İslam’ı sosyal hayattan tecrit etme politikalarının yeni bir göstergesi olan ve 18 yıl boyunca uygulanan Arapça ezan yasağının, CHP diktatörlüğü tarafından uygulanışının 88’inci yılında ezan yasakçılarını ve savunucularını lanetliyoruz. Millet iradesini canları pahasına savunan şehitlerimize, dirilerimize Allah’tan mağfiret, rahmet ve şefaat diliyoruz. Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanlığı döneminde genelge, İsmet İnönü döneminde ise, kanunla yasal zemin kazandırılan ve diyanet marifetiyle uygulanan yasak, millet nezdinde hiçbir karşılık görmemiş ve ardında sadece acı ve zulüm bırakmıştı. CHP diktatörlüğünün millet nezdinde hiçbir karşılığı olmamasına rağmen bu yasak 18 yıl boyunca dayatıldı.” diye konuştu.
“Ezan yasağının kalkması vesilesiyle 15-16 Haziran'ı ‘Ezan Bayramı’ ilan ediyoruz”
Çevik, “Türkçe ezan, ilk olarak 30 Ocak 1932’de Fatih Camii’nde, Ayasofya Camii'nde ve Süleymaniye Camii’nde okunmuştu. Arapça ezan yasağı, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile Arif Nihat Asya ve 12 arkadaşının tekliflerinin kanunlaşmasıyla 16 Haziran 1950’de kaldırıldı. Ezan Platformu ve Kıble Platformu olarak, İslam tarihinde ilk ezanı 15 Haziran 622'de Bilal’i Habeşi’nin okuması ve ezan yasağının kalkması vesilesiyle 15-16 Haziran'ı ‘Ezan Bayramı’ ilan ediyoruz. Ezan yasağının başladığı tarihi ‘Kurtuluş Namazda’ haftası ve Yaşayan Kur'an Resul Nebi’nin vefatı olan 8 Haziran’ı da insanlığın kurtuluşu Kur’an'da olduğu için ‘Kurtuluş Kur’an’da’ haftası ilan ediyoruz.” şeklinde konuştu.
“Diktatör İsmet İnönü, 1941 yılında çıkardığı kanun ile Türkçe ezan dayatmasına yasal zemin kazandırdı”
Yeryüzünde hiç görülmemiş bir zulümle dede ile torunun irtibatını kesmek için 1 Kasım 1928’de harf devriminin gerçekleştirildiğini ve bir millet, bir gecede cahil bırakıldığını ifade eden çevik, dayatılan zulme dikkat çekti.
Açıklamasında Çevik, şunları söyledi:
“Şapka yasağı, hilafetin kaldırılışı ve hilafetin, hilafet merkezi İstanbul'un kurtuluşu için dünyanın her yerinden ümmetin gönderdiği hilafet paralarının gaspıyla kurulan, faiz ile iştigal eden İşbank'ın kurulması ve kendisi bir memur olan Mustafa Kemal'in yüzde 28 hissesine sahip olması, yeni yasakların habercisiydi. 1932 senesi, CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal tarafından ‘dinde reform yılı’ olarak ilan edilmişti. 1931 yılının aralık ayında, Dolmabahçe Sarayı’nda 9 hâfız, ezanı Türkçeleştirme çalışmalarına başladı. İlk Türkçe ezan, İkindi vakti 30 Ocak 1932'de Hafız Rıfat Bey Fatih Camii’nde okudu. Toplum nezdinde hiçbir karşılığı olmayan bu uygulamaya Anadolu’nun birçok şehrinde tepki gösterilerek ezan aslî haliyle okunmaya devam edilmişti. Müslümanlara yönelik zulüm çarklarının günden güne hızlanarak döndüğü CHP diktatörlüğü döneminde, tarihler 4 Şubat 1933’ü gösterirken, müftülüklere gönderilen genelgede; ezanın mutlaka Türkçe okunması gerektiği, okumayanların kat’i ve şedit bir şekilde cezalandırılacakları bildirildi. Söz konusu bu genelge 8 yıl boyunca Türkçe ezanın dayanağı oldu. Mustafa Kemal’in ölümü sonrasında cumhurbaşkanlığını ele geçiren diktatör İsmet İnönü ise, 1941 yılında çıkardığı kanun ile Türkçe ezan dayatmasına yasal zemin kazandırdı.”
Ezan-ı Muhammedi’deki bütün ifadelerin CHP diktatörlüğü tarafından Türkçe’ye tercüme edildiğini ancak ‘kurtuluş’ olarak tercüme edilebilecek ‘felâh’ kelimesine ise, dokunulmadığını belirten Çevik, “Kemalist rejimin bu çekincesi, ezanı Türkçe olarak okumak istemeyen Müslümanlara minarelerden ‘Haydin Kurtuluşa’ dedirterek namazın bu zulümden kurtuluş olarak anlamlanmasının önüne geçilmek istendiği şeklinde yorumlanmıştı.” dedi.
“70 yıldır Türkiye’deki Müslümanların tüm İslam coğrafyasında olduğu gibi Ezan-ı Muhammedi’nin asli dili olan ve ümmetin ortak dili, ibadet dili Arapça oldu”
Çevik, “30 Ocak 1932’de başlayan ilk Türkçe ezan dayatması, 18 Temmuz 1932'de tüm camii ve mescitlerde zorbalıkla uygulanmaya başlandı.1950 yılının haziran ayında Adnan Menderes önderliğindeki Demokrat Parti’nin tek başına iktidara gelmesi ile son buldu. Demokrat Partili Arif Nihat Asya ve 12 arkadaşının hazırladığı kanun ile dayatılan Türkçe ezan yasağını değil, uygulamadaki Arapça ezan yasağını kaldırdı. İlk ezanı ikindi vakti Beyoğlu Ağa Camii’nde Geredeli Tahsin Hoca okudu. Böylece isteyen istediği dilde ezanı okuyabilecekti. Ancak 70 yıldır Türkiye’deki Müslümanların tüm İslam coğrafyasında olduğu gibi Ezan-ı Muhammedi’nin asli dili olan ve ümmetin ortak dili, ibadet dili Arapça oldu.” diye konuştu.
“15 Temmuz işgalini başaramayanlar, insanlığın son kalesini çeşitli sözleşmelerle yıkmak istiyorlar”
Çevik, son olarak şu ifadelere yer verdi: “15 Temmuz NATO/FETÖ işgalini ezan durdurdu. 15 Temmuz işgalinin başarısız olmasının en büyük sebebi ezan ve salalardır. 15 Temmuz işgalini başaramayanlar, insanlığın son kalesi aile kurumunu ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ maskesiyle eşcinsellik teşviki ve İstanbul Sözleşmesi, CEDAW, Lanzarote Sözleşmesi, Fullbright Sözleşmesi, Montessori eğitim sistemi ve benzeri ifsat yasalarla gençliği mankurtlaştırdılar.”
“Adnan Menderes’in asılmasındaki sebep de Türkiye’deki dini hareketlerin canlılık kazanmasıdır”
Yapılan basın açıklaması sonrasında konuşan Emekli İlahiyatçı ve Din Görevlileri Derneği Başkanı Vasfi Kösebey, “16 Haziran 1950’de Ahmet Hamdi Akseki’nin imzasıyla diyanet mensuplarına ezanın aslına uygun şekilde okunacağı talimatı üzerine, yeniden aslına uygun şekilde okunmaya başlanmıştı. Maalesef 17 Haziran günü ise, orduda kıpırdanma başlamıştı. Alparslan Türkeş’in kendi ifadesi, Cemal Madanoğlu’nun ifadesiyle ezan aslına döndükten sonra ihtilal hazırlığına başladıklarını söylüyorlar. Adnan Menderes’in asılmasındaki sebep de Türkiye’deki dini hareketlerin canlılık kazanmasıdır. Ezan okunuyor, okullar açılıyor, camiler yapılıyor, Kur’an kursları açılıyordu. Baktılar ki kendi ellerinden bir şeyler gidecek o zaman Menderes’i astılar. Menderes ezan şehididir. Merhumun oğlu Aydın Menderes bir konuşmasında, ‘benim babam Ezan-ı Muhammedi’yi aslına döndürdü. Şimdi camilerde her gün babama bir sevap gidiyor. Fakat ne yazık ki bu millet, babam asılırken, en ufak bir ses çıkarmadılar. Bu maalesef bu milletin vefasızlığıdır.’” diye sözlerini aktardı.
1939 yılında doğduğu için ezanın Türkçe-Arapça olma olaylarını az da olsa yaşadığını söyleyen Muhammed Necdet Dursun ise, yaşadığı bir anısını şöyle anlattı:
“Doğum yerim Beyşehir. Ereğli, Dalmaz mahallelerinde ezan okunurdu. Özellikle Türkçe ezan okunma konusunda büyükler hep aralarında konuşurdu. 1950’de Demokrat Parti’nin gelmesiyle ezanın aslına dönüştürülmesi kararlaştırılınca bir bayram havasıyla tüm millet ezanın okunacağı saatte Dalmaz Mahallesi’ndeki Tekke Köprüsü’nde birleşerek okunan ezanı hüzünle karışık bir sevinçle dinliyorlardı.” şeklinde konuştu.
Pek çok caminin kiliseye çevrildiğini hatırlatan Dursun, yapılan bir araştırmaya göre 18 ülkede, 329 mimari eserin Hristiyan dünyası tarafından kiliseye çevrildiğini söyledi.
40 yıl boyunca devlet okullarında idarecilik yapan ve 25 Şubat darbesi sürecinde açığa alındığını söyleyen Emekli Edebiyatçı Cengiz Gül, Ayasofya’nın açıldığı gün yaşadığı sevinçle kaleme aldığı “Ayasofya” adlı şiirinin şu mısralarına yer verdi:
“Sevinin müminler bayramımız bugün
Yıllarca beklenen geldi işte bugün
Gençler, Ayasofya açılacak mutlak
İşte bu söz gerçekleşti bugün mutlak
Şükür bitti, 86 yıllık hasret
En çok sevinen kardeşin Sultanahmet
Karşılıklı okunsun ezanlarınız
Dinlesin semada ay, güneş ve yıldız
Bu ne büyük Ya Rab, kullarına
Kurbanlar kesilsin senin yollarına
Okunsun mihrabında sure-i fetih
Bu oldu İstanbul’un ikinci fetih
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.