Tencere Dibin Kara/Mamoste Çiyayî
Kalbinde zerre kadar inanç olan bir insan bu çocuklara böyle kıyamaz. Emin olun, insanım diyen biri böyle bir vahşete ortak olamaz. Hele altını çizerek ifade ediyorum; Kerbela acısından yüreğinde zerre miskal taşıyan, kalbinde zerre miskal Ehli Beyt sevgi
Artık nostalji olmuş bir fıkra ile başlayalım. Zamanın ABD yetkililerinden biri, bir dizi görüşme için SSCB’ni ziyaret eder. Moskova belediye başkanı, Sovyet Rusya’nın ihtişamını güya göstermek için, konuğunu Moskova Metrosu’ndaki herhangi bir istasyona götürür ve o istasyona her üç dakikada bir trenin uğradığını ballandıra ballandıra anlatır. Bunlar, “üç dakika” içinde gelecek olan treni beklemeye başlarlar. Ama birkaç “üç dakika” geçmesine rağmen tren bir türlü gelmemektedir. Artık sıkılmaya başlayan ABD temsilcisi konuşmaya başlamadan Rus görevli konuğuna hitaben “Siz niye Kızılderili’leri öldürdünüz?” diye çıkışır.
Sayın başbakan da çok iyi biliyordur. En iyi savunma saldırıdır. Ve Sayın Başbakan, bu taktiği çok iyi kullanıyor. Nasıl mı? Gelin Sayın Başbakanın 7 Mayıs 2013 tarihli grup konuşmasının bir bölümünü, virgülüne dokunmadan aşağıya alalım
“Değerli milletvekili arkadaşlarım, önceki gün de ifade ettim; Suriye’de zaten son derece trajik bir boyutta olan durum, en son Banyas’ta yapılan soykırım girişimiyle tahammül edilemez bir seviyeye ulaştı. Banyas’tan gelen haberler, gelen görüntüler manzaranın gerçekten içler acısı bir durum arz ettiğini gösteriyor. Kayıpların miktarı henüz tam olarak bilinmiyor, ancak görgü tanıkları 250 ila 1000 kişi arasında masum sivilin katledildiğini ifade ediyor. Katledilenler arasında sokakta abisinin yanında, anne-babasının yanında kurşuna dizilmiş çocuklar var, belki o resimleri gördünüz. Katledilenler arasında çocuğunun gözü önünde kafasına kurşun sıkılmış anneler babalar var. Toplu halde yakılmış insan görüntüleri var. Banyas’ta göreni insanlığından utandıracak derecede acı bir manzara var. Bakın, her kim alınırsa alınsın, hangi CHP’li yönetici alınırsa alınsın, hangi ülke alınırsa alınsın, şunu açık açık ifade edeceğim: Kalbinde zerre kadar merhamet olan bir insan böyle bir katliam yapamaz. Kalbinde zerre kadar inanç olan bir insan bu çocuklara böyle kıyamaz. Emin olun, insanım diyen biri böyle bir vahşete ortak olamaz. Hele altını çizerek ifade ediyorum; Kerbela acısından yüreğinde zerre miskal taşıyan, kalbinde zerre miskal Ehli Beyt sevgisi olan biri böyle bir vahşet sergileyemez. Böyle bir vahşetin arkasında duramaz, bunu görmezden gelemez. Banyas’taki manzara, en az Kerbela’daki kadar acıdır, katiller de en az Yezid kadar alçaktır. Hasan’a, Hüseyin’e, Sevgili Peygamberimizin o güzel torunlarına ölümü layık görenleri Yezid ilan edenler, burada onların izinden giden o Müslümanlara, o yavruları şehit edenleri niçin Yezid ilan etmiyorlar, onlar da birer Yezid’dir, onlar da birer Yezid’dir. İnanın Baba Esad bunu yapmadı ve bu kadarını asla beceremedi.
Şimdi bugün burada bir şey açıklıyorum; Hama Humus katliamında İmam Humeyni o katliamı yaptı diye Baba Esad’ı huzuruna kabul etmedi. Ve aylar sonra, neden sonra kabul etti. Peki, şimdi aynı makamı devam ettirenlere de sesleniyorum; acaba daha ne kadar sizler bu katliama göz yumacaksınız? Suriye’nin gayrimeşru rejimine destek veren örgütler, Suriye’nin gayrimeşru rejimine arka çıkan devletler, özellikle de Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi bu vebalin altından kalkamazlar. Bu katliamı, bu insanlık dışı manzarayı mezhep dayanışması adına, konjonktür adına, uluslararası çıkarlar adına görmezden gelenler bu ağır vebalden kurtulamazlar. Ağzında emzik olan bebeğe kurşun sıkılıyor, dengeler adına bütün dünya buna sessiz kalıyor. Ben o fotoğrafta o yavruların üst üste şehit edilmiş halini görünce adeta çılgına döndüm. Ama demek ki diğerlerinin böyle bir derdi yok. Batsın sizin uluslararası siyasetiniz, böyle vicdansız siyaset olmaz olsun.
Şunu da burada ifade etmek durumundayım: İsrail’in Şam’a yaptığı hava saldırısı, o da asla kabul edilemez. Hiçbir gerekçe, hiçbir bahane bu operasyonu mazur gösteremez. Bu saldırılar Esad’ın eline, gayrimeşru Suriye rejiminin eline altın tepsi üzerinde sunulan kozlardır, fırsatlardır. Nitekim Esad, İsrail saldırısını bahane ederek Banyas’taki soykırımın üzerini örtme gayreti içindedir. Golan tepeleri için bırakın bir damla kanı, bir damla ter dökmeyen Esad’ı, İsrail’in bu operasyonları dahi kurtaramaz. Önceki gün de ifade ettim; Banyas’taki çocukların arşı inleten feryadı, inşallah Esad’ın sonu olacaktır. Uluslararası toplumun, özellikle İslam dünyasının yanı başımızda yaşanan bu soykırım girişimi karşısında uyanmasını, derhal somut çözümler üretmesini bekliyoruz. Güvenlik Konseyi derhal toplanmalı, Arap Ligi toplanmalı ve bu konuda uygulayıcı kararlar almalı. Banyas’taki soykırımı girişimini derhal gündemine almalı, somut tedbirler üretmelidir. Esad’ın yolcu olduğu artık çok net olarak anlaşılmıştır. Ancak bu caninin giderayak arkasında daha büyük trajediler bırakması mutlaka önlenmelidir. İşte şu anda biliyorsunuz füzeler de kullanıyor, birçok bombaları rahatlıkla kullanabiliyor. Banyas’ta katledilen kardeşlerime ben Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Suriyeli kardeşlerimize sabır temenni ediyorum. Unutmayın sabreden zafere ulaşır. Suriye inşallah zafere ulaşacaktır.” Dedi sayın başbakan grup konuşmasının bir bölümünde. Tabi biz de bu söylenenlerin hepsinin altına imzamızı elbette atarız. Ama şunu da hem okurlarımıza, hem kamuoyuna hem de sayın başbakana hatırlatmayı bir görev biliriz.
Şırnak'ın Uludere ilçesi Ortasu köyü yakınlarında, çoğunluğu çocuk olan 34 sivil yurttaşın, TSK'ya ait savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldüğü Roboski Katliamı'nın üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçti. Bu süre boyunca katledilenlerin aileleri ve kamuoyu, Roboski'nin sorumlularının açığa çıkarılması ve yargılanması için mücadele ettiler.
Devlet ise, katliamda herhangi bir sorumluluğu olmadığını iddia etmekle kalmadı, hakkını arayan ailelere hakaretler yağdırdı; onları gözaltına aldı, tehdit etti; onlara "kan parası" diyerek rüşvet teklif etti. Roboski Katliamı'nı protesto etmek isteyen ailelerin üzerine tazyikli sular ve gaz bombaları sıkıldı. Katliamda kardeşini kaybeden Ferhat Encü defalarca gözaltına alında, tutuklandı. Roboski'de düzenlenen saldırının sorumlularından olan Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Erten'e, "başarılarından ötürü" madalya verildi. Meclis'te kurulan araştırma komisyonu, akıl almaz bir işleyiş tutturdu; failleri ortaya çıkarmak yerine Roboski Katliamı'nı "zincirleme hata" diyerek bir "kazaya" indirgemeye çalıştı. Başbakan Erdoğan, Roboskili ailelere hakaretler ve tehditler savurdu; ölenler için "terörist" ve "kaçakçı" dedi; "parası neyse veririz" diyerek katliamı örtmeye çalıştı.
Evet. Katliam dışarıda yapılınca, failleri en ağır şekilde kınayan başbakanın, içeride, Mavi Marmara baskınını gerçekleştiren Siyonist işgal çetesi askerleriymiş de onlardan baskının intikamı alınıyormuş gibi, üzerlerine bir uçak filosu gönderilerek katledilen Roboski’li çocuklar için, "terörist" ve "kaçakçı" nitelemesi yapıp, "parası neyse veririz" diyerek katliamı örtmeye çalışması, hatta bundan da ötesi, Roboski’nin adına bile tahammül gösterememesi, sözlerindeki samimiyeti göstermesi açısından, sanırım dikkate değerdir. Banyas’ta yapılan soykırım a ait fotoğrafları görünce adeta çılgına döndüğünü ifade eden başbakan, Roboski’li çocuklara ait olan ve insansız hava araçlarının çektiği fotoğrafların görüntülerinin net olmadığını belirtmiş, böylece söz konusu katliamın normal olduğunu ima etmeye çalışmıştı. Şimdi sayın başbakanın, aşağıdaki çok net olan fotoğrafın, kendisine ne hissettirdiğini kamuoyuna açıklaması gerekmektedir.
Bizler, sayın başbakanın, “Şunu açık açık ifade edeceğim: Kalbinde zerre kadar merhamet olan bir insan böyle bir katliam yapamaz. Kalbinde zerre kadar inanç olan bir insan bu çocuklara böyle kıyamaz. Emin olun, insanım diyen biri böyle bir vahşete ortak olamaz. Hele altını çizerek ifade ediyorum; Kerbela acısından yüreğinde zerre miskal taşıyan, kalbinde zerre miskal Ehli Beyt sevgisi olan biri böyle bir vahşet sergileyemez. Böyle bir vahşetin arkasında duramaz, bunu görmezden gelemez. Banyas’taki manzara, en az Kerbela’daki kadar acıdır, katiller de en az Yezid kadar alçaktır. Hasan’a, Hüseyin’e, Sevgili Peygamberimizin o güzel torunlarına ölümü layık görenleri Yezid ilan edenler, burada onların izinden giden o Müslümanlara, o yavruları şehit edenleri niçin Yezid ilan etmiyorlar, onlar da birer Yezid’dir, onlar da birer Yezid’dir.” Sözlerine, sonuna kadar katıldığımızı ve altına imzamızı attığımızı, aşağıdaki fotoğraflar eşliğinde belirtiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.