Sait ŞAHİN
Teyemmümü bozan eşeği kim anırttı?
Dünya üzerinde yaşanan zulümlere, acılara bakınca insanın başı dönüyor. Suriye’de bir tarafta bombalarla, diğer tarafta açlıktan ölen bebeklerin sadece bizim göz ekranlarımıza düşen kareleri… Arakan’da yaşananlar ve oradaki zulümden kaçıp Tayland’da insan tacirlerinin eline düşmüş ağlayan gençlerin resimleri… Orta Afrika, Sudan, Bangladeş, Irak ve diğerleri…
Bugünlere nasıl geldik ve insanlığın bu intiharına nasıl sürüklendik?
Bir dönem Batı’nın Humeyni’si olarak da isimlendirilen Müslüman filozof ve siyaset adamı Fransız Roger Garaudy, “İslam ve İnsanlığın Geleceği” adlı eserinde “Batı’nın hızla intihara sürüklendiğini ve peşinden de insanlığı intihara sürüklediğini” ifade ediyor.
Bir binayı ayakta tutan temel değerleri kolonlarıdır ve kolonları ne kadar sağlam ise bina da o kadar sağlam ve uzun ömürlü olur. Kolonları çürüyen bir bina yıkılır.
İnsanlık da bir bina gibidir. İnsanlık binasını ayakta tutan kolonlar, temel değerlerdir.
İnsanlık, ancak değerleri ile ayakta kalabilir. Değerlerini öldürmüş bir insanlığın ayakta kalması mümkün değildir.
Doyumsuz tüketim olan kapitalizmini beslemek için Batı, kokusunu aldığı maddeye gözünü kan bürümüş bir şekilde saldırıyor.
Bernard Shaw’ın şu sözü durumu özetliyor: “Kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış Amerikan emperyalizmidir.”
Batı, insanlığın temel değerlerini öldürerek intihara sürüklendi ve Garaudy’nin dediği gibi peşinden insanlığı da intihara sürükledi. Ve bugün insanlık cinnet halinde intihar yaşıyor.
İslam’ın özünden uzaklaşmış İslamî unsurların da bu intihar tablosundaki yeri tartışılmazdır ve bu konu Batı’nın da rolü ile birlikte ayrıca ele alınmalıdır. Afgan cihadı zaferi sonrası Afganlı grupların savaşı, eskinin paraleli Irak’ın yeni durumu ile Suriye’de muhalif İslami gruplar arasındaki çatışmalar, iç intiharımızın örnekleridir.
Dünyada yaşananların acıları başımızı döndürürken Türkiye’de ise siyasi çekişmelerle başımız dönüyor. 28 Şubat’a umutlandık, içeride tutuklu kalmadı. Ergenekon, Balyoz, JİTEM ile eski Türkiye hesap veriyor dedik, Haberal ve Balbay’ın tahliyesinden sonra şimdi de ceza alan diğerlerine dair nedametler…
Emniyet, yargı, bürokrasi üzerinden karşılıklı operasyonlar... Türkiye intihar mı ediyor ne? Bugünlere niye geldik, bu intiharı kim yaşatıyor Türkiye’ye?
Ak Parti Hükümetinin yolsuzluğu, adaletsizliği var; çok sert eleştirilsin ve bunun üzerine gidilsin. Hatta maddi kalkınma derken manevi kalkınmayı ihmal ve bu sebeple idare makamları olarak toplumun yozlaşmasındaki etkisi itibariyle mahkûm edilsin. Ki bunlarla ilgili yazdığım yazılar ortada. (http://www.dogruhaber.com.tr/Yazar/Makale/Islami-Dusunce-Acisindan-Misyonu-ve-Vizyonuyla-Ak-Parti.html
http://www.dogruhaber.com.tr/Yazar/Makale/Islami-Dusunce-Acisindan-Misyonu-ve-Vizyonuyla-Ak-Parti-2-2903.html)
Ancak Gülen grubunun Erdoğan’a karşı verdiği mücadele çok açıktır ki yolsuzluk, rüşvet mücadelesi değildir. İşin gerçeği bu ülkedeki yolsuzluklarda ortaktırlar ve bazılarını beraber yaptılar. Savcı Öz ile Ali Ağaoğlu arasındaki Dubai ağırlaması meselesi bunun en basit örneği. Bir savcının tatil masraflarını bir iş adamının şirketine ödetmesi kadar bir iş adamının bir savcıya keseyi açması da sorgulanmalı. Yolsuzluk konusunda iki taraf da temiz değil, teyemmümle temizlenmeye çalışıyorlar ama eşek anırdı, teyemmüm bozuldu.
Peki, eşeği kim anırttı?
Operasyonlar yapılmadan önce operasyonları haber vermekle meşhur Emre Uslu, “meselenin dershane meselesi olmadığını, israil meselesi olduğunu” söylemişti. Sıkıntılar zaten vardı ama Hakan Fidan MİT’in başına geçirilip asker, polis ve diğer istihbarat birimleri MİT’e bağlanınca iki taraf arasındaki köprüler atıldı.
Şimdi tekrar arabulucular ve mektuplarla sulhun yolu aranıyor. Sulh olursa ne olacak? Yolsuzluğa ve derin yapılanmaya kardeş kardeşe devam edecekler. Siz bize, biz size karışmayalım diyecekler ki sulh mektubunda öyle deniliyor.
Hayır, bu sulh milletin hayrına değildir. Ak Parti yolsuzluklarını temizlesin, Gülen grubu da kirliliklerini…
Hak, hukuk, adalet üzerine sulh hayırdır. Yolsuzluk, şer, zulüm üzerine sulh hayır değildir, şerdir. BU SULHTA HAYIR YOKTUR!
Roboski Katliamı kararı…
Kürtlerin devlet eliyle yaşadığı bir katliam daha Türk yargısı eliyle rafa kaldırıldı. Adaleti ve yargıyı temsil eden, bir elinde kılıç, bir elinde de terazi olan gözü bağlı kadın portresi, maalesef Müslümanlar ve Kürtler söz konusu olduğunda değişiyor. “Yargının Gözü Bağlı Kadını”nın Türk versiyonunda bir elinde kılıç, diğer elinde Müslüman ve Kürt var. Elindeki kılıçla Türk adaleti adına ha bire eline düşen Müslüman ve Kürdü doğruyor. Allah, Müslüman ve Kürdü Türk yargısının eline düşürmesin. Son kelam: Roboski’nin katilleri her kimler ise hükümetin sorumluluğundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.