Şehzade DEMİR
Toplumsal travmaların nedeni ne? Yanlış nerede?
Toplumsal huzur, refah ve insani yaşam noktasında geldiğimiz noktanın iyi okunmadığını görüyoruz. 15-20 yıl öncesine göre neredeyse her şey değişmiş. Bunda şüphe yoktur. Yaşam standartları yükselmiş mesela. Zenginler artmış. Herkesin cebi para dolmuş. Lüks hayat, her geçen gün biraz daha vazgeçilmezimiz halini almaktadır.
Madalyonun bir tarafı böyle. Bu noktada istatistikleri alt üst edecek boyutlarda bir ilerleme var. Ancak istatistikleri alt üst eden ilerlemeler sadece bu cihetten değildir. Toplumsal travmalarda, insanlığın içinin boşalmasında, manadan uzaklaşıp şekilleşmede, her şeyin değerini yitirip içinin boşalmasında da hakikaten baş döndüren bir ilerleme var. Artık bu ilerlemelerin hızına yetişemiyoruz.
Hayat tamamen para olmuş maalesef. Her şeyin değeri maddiyat ile ölçülmektedir. İnsani erdemler kaybolmuş, adalet ve paylaşım kültürü göçüp gitmiştir. Ahlaksızlık, sıradanlaştığı, legalleştiği, yaşamın bir parçası halini aldığı için artık rahatsızlık bile duymuyoruz. Cinsel suçlar, çocuk istismarı, aile travmaları, kadın cinayetleri suç listelerinin en başına yerleşmiş durumdadır.
Aileyi kurtarmaya, kutsiyetini tekrar yerleştirmeye yöneleceğimize, kötülüğü, ahlaksızlığı teşvik eden şeylerle mücadele edeceğimize, nefsi cezbeden bu hayatın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Kurulu sistemimizin tamamı, eğitimden ticarete, medyadan aile kurumunu düzenleyen mevzuata kadar her şey ahlaksızlığı, parçalanmayı, şiddeti, çirkefi, maddiyatı teşvik ederken, biz bu sahada görülen suçların cezalarını arttırmayı çözüm olarak görüyoruz. Bu husus dahi, acziyetin, basiretsizliğin, çözümsüzlüğün göstergesidir zaten.
IMF'ye borcumuzun olmaması ile gururlanıyoruz bir taraftan. Ancak öte taraftan devletin iç piyasaya, bankalara ve kurumlara ödediği yıllık faiz oranları, bütçeden daha fazladır. Ödediğimiz faizler, bütün devlet giderlerinden daha fazla ise, bu faizi ha IMF'ye ödedik, ha kendi IMF'leşmiş özel ve tüzel kişilerimize verdik ne fark eder? Ağacımızı çürüten kurt ya da kanımızı emen sülük içeriden olunca daha mı iyi oluyor?
Yeni açıklanan evlilik ile alakalı istatistikler her şeyi ortaya koymaktadır. Evliliklerin %4 oranında azalması, boşanmaların da %3 oranında yükselmesi, bir toplumsal travmadır maalesef. Ancak bunu göremiyor ve felaketin farkına varamıyoruz. Evlilik yaşının yükselmesi, boşanmaların kahir ekseriyetinin evliliğin ilk yıllarında yaşanması, bizim toplum olarak aslında çürümüş olduğumuzun göstergesidir.
Bir şeyler yolunda gitmiyor. Bunu artık idrak etmemiz lazım. Her geçen gün bizim içimiz biraz daha boşalıyor. Aile mefhumu darmadağın oldu. Yeni nesil, Allah'ın evine sadece musalla taşında gelmeye başladı. Faizin kölesi olmuş bir iktisadi yapının esiri olduk. Hal böyle iken biz betonlaşma ile iftihar etmeye, duble yollarla mağrur olmaya başladık. Biz dünyamızı betonlaştırırken ruhumuzu da betonlaştırdık maalesef.
İnanç, kültür ve gelenek olarak, suça götüren her türlü sebep ve saikin de suç sayıldığı müktesebattan gelen bir toplumuz. Bu güne kadar temel dinamiklerimizin sağlam kalmasının tek nedeni bu idi. Ancak bu gün bu müktesebatın yerine faizi, ahlaksızlığı, ailesizliği, zinayı, güçlünün zayıfı ezmesini dayatan bir müktesebat ikame etmişiz.
İşin en acı tarafı ise, bütün bunların büyük bir kazanım, medeniyet ve ilerleme olarak bize yutturulmasıdır.
Evet, bir şeyler yolunda gitmiyor.
Görüş ve Önerileriniz için... [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.