Türkiye, Rusya ve İran 'Suriye' için ortak açıklama yaptı
15'inci Astana formatındaki Suriye konulu yüksek düzeyli toplantının ardından ortak açıklama yapan üç ülkenin temsilcileri, Suriye'nin egemenliği için belirlenen ilkelere tüm taraflarca saygı gösterilmesi gerektiği belirtildi.
16-17 Şubat'ta Rusya'nın Soçi kentinde Türkiye, Rusya ve İranlı yetkililerin katılımıyla düzenlenen toplantıya ilişkin ortak açıklama yapıldı.
Açıklama 17 maddeden oluştu. Suriye'nin egemenliği ve bağımsızlığı ile birliği ve toprak bütünlüğünün sağlanması için Birleşmiş Milletler (BM) şartının amaç ve ilkelerine bağlılık vurgusu yapıldı ve belirlenen ilkelere tüm tarafların bağlılık göstermesi gerektiğinin altı çizildi.
Yapılan açıklamada, "Suriye'nin çeşitli yerlerinde artan ve masum yaşamların yitirilmesiyle sonuçlanan terör faaliyetlerini kınamışlardır. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıklar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak belirlenen diğer örgütlerin tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme hususunda mutabık kalmışlardır. İdlip gerginliği azaltma bölgesi içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan "Heyet Tahrir Şam"ın ve BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak tanımlanan diğer bağlantılı terörist grupların artan mevcudiyeti ve terörist faaliyetlerine ilişkin ciddi kaygılarını dile getirmişlerdir; İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılı olarak gözden geçirmişler ve sahada sükunetin sağlanması için İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tümüyle uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir." denildi.
Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarının vurgulandığı açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
Bu bölgede uzun vadeli güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık kalmışlardır. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Bu bağlamda, sivillere yönelik artan saldırılar konusunda endişelerini dile getirmişlerdir. Suriye Arap Cumhuriyeti'ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasa dışı şekilde el konmasına ve bu gelirlerin aktarılmasına ilişkin itirazlarını teyit etmişlerdir. İsrailin, uluslararası hukukun ve uluslararası insancıl hukukun ihlalini teşkil eden ve Suriye ile komşu ülkelerin egemenliğine halel getirmenin yanı sıra bölgedeki istikrar ve güvenliği tehlikeye atan Suriye'deki süregelen askeri saldırılarını kınamışlar ve bu saldırıların durdurulması çağrısında bulunmuşlardır. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine dair kanaatlerini ifade etmişler ve ihtilafın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilmesine olan taahhütlerini yinelemişlerdir
"Komitenin, halkoyuna sunulmak üzere bir anayasa reformunun hazırlanması ve yazılması görevlerini yerine getirebilmesi için Usul Kuralları ve Temel Çalışma İlkelerine riayet edilmesinin ve Komite çalışmalarında ilerleme sağlanmasının önemini vurgulamışlardır." denilen açıklamada, "Komite’nin çalışmalarının, dış müdahaleler ve haricen dayatılan takvimler olmaksızın, uzlaşı anlayışı ve yapıcı yaklaşımla, üyeleri arasında genel mutabakatın tesisi amacıyla yürütülmesi gerektiği konusundaki görüşlerini beyan etmişlerdir. Covid-19 salgınının, tüm Suriye'nin sağlık sistemi, sosyo-ekonomik ve insani durumu bakımından büyük bir sınama teşkil ettiğini kabul ederek, Suriye'deki insani durum ve salgının etkisine dair duydukları derin endişeyi yinelemişlerdir. Özellikle salgın döneminde, uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları reddetmişlerdir. BM Genel Sekreteri ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserinin bu konuda yaptığı açıklamaları not etmişlerdir. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, BM sistemine, COVAX girişimi aracılığıyla da dahil olmak üzere, Suriye içinde aşılamaya öncelik verilmesi çağrısında bulunmuşlardır." ifadeleri yer aldı.
Suriye'deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerektiği kaydedilen açıklamada, "Mültecilerin ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve desteklenme hakları temin edilerek, Suriye'deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, uluslararası topluma gerekli katkıyı sağlama çağrısında bulunmuşlar ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile diğer uluslararası uzman kuruluşlar dahil olmak üzere, ilgili tüm taraflarla teması sürdürmeye hazır olduklarını teyit etmişlerdir. Zorla Alıkonan/Kaçırılan Kişilerin Serbest Bırakılması, Cenaze Takası ve Kayıp Şahısların Akıbetinin Tespiti Çalışma Grubu çerçevesindeki işbirliğinin arttırılması ve genişletilmesine yönelik kararlılıklarını yinelemişlerdir. Astana formatına gözlemci olan Ürdün, Irak ve Lübnan heyetlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin katılımını memnuniyetle not etmişlerdir. Astana formatında Suriye konulu 16'ncı Uluslararası Toplantıyı 2021 yılının ortasında Nur-Sultan’da gerçekleştirmeyi kararlaştırmışlardır." denildi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.