Zülküf RÜZGAR
Türkiye’deki Çeçen Cinayetleri
Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu Medet Ünlü’nün, Ankara`da uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilmesi, gözleri, bir kez daha Türkiye’de Çeçenlere karşı işlenen cinayetlere çevirdi.
Yakınları; Ünlü`nün, Boston saldırıları üzerine yaptığı açıklamalarının ardından baskı gördüğünü, saldırının Kukla Kadirov taraftarları tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini belirttiler.
Türkiye’nin başkentinde, tehdit altında olduğu bilinen bir şahsın korunması için hiçbir önlem alınmıyor. Katiller de ellerini kollarını sallaya sallaya rahatlıkla cinayet işleyebiliyorlar. Yine geçenlerde Yalova’da bir Çeçen mülteciye suikast düzenlendi. Bu olay basına konu bile olmadı.
Rusların ve işbirlikçilerin zulmünden kaçan mazlum Çeçenler, ülkemizde de katlediliyorlar. Bu cinayetlerin ardı arkası gelmiyor. Ve bu duyarsızlık devam ederse, bu cinayetler de devam edecektir.
Şimdiye kadar işlenen Çeçen cinayetlerinde, failleri ele geçirip cezalandırmaya yönelik kararlı bir irade görülemedi.
Yapılan soruşturmalar da bir yere gelip durdu. Failler belli iken, Rusya nezdinde ve işbirlikçi Kadirov nezdinde ezici bir girişimde bulunulmadı. Sadece tespit edilen failler, sözde Rusya’dan talep ediliyor. Kim oldukları belli olan ve Rusya’ya da girdikleri açık olan bu şahıslar, doğal olarak Rusya tarafından inkâr ediliyor. Böylelikle mahkeme süreci neticesiz kalıyor. Bu cinayetlerin arkasında Ramazan Kadirov’un olduğu bilindiği halde, bu güne kadar herhangi bir girişim olmadı. Bu terör yönetiminin mensupları Türkiye’ye geldiği zaman bu cinayetlere rağmen, protokol tarafından karşılanıyor. Yanlış hatırlamıyorsam Sivas’a gelen böyle bir heyetin içerisinde cinayetlerle alakası olduğu konuşulan birisi de vardı. Buna rağmen heyet taltif edildi.
İslamcı, muhafazakâr olduklarını söyleyip de eli kanlı Kadirov’un sofrasından zıkkımlananları da unutmamak lazım. Bu işbirlikçi, hain katilin sarayını ayakyoluna çeviren leş kargaları kendilerini gayet iyi bilirler. O oturdukları sofralarda, Çeçen çocuklarının kanlarını ve mazlumların ah’larını yudumladıklarının umarım bir gün farkına varırlar. Bu şaşaalı ziyafetlerden sonra Türkiye’ye gelen bu malum zevat, Kadirov’u öve öve bitiremezler. Çatışmaların sona erdiğini ve Çeçenistan’ın yeniden imar edilip kalkındığını yazarlar. Caharkale’nin merkezi mıntıkası dışında diğer yerlerinin sefaletten kırıldığını yazmazlar. Zaten zevkten ve rüşvetten gözleri kör olduğundan, baksalar da göremezler. Görmek de istemezler.
Türkiye’de hem devlet, hem de kamuoyu, Çeçen meselesine çok duyarsız. Zaten bu cürümlerin temelinde de bu duyarsızlık yatıyor.
Bu duyarsızlıktan dolayı, Çeçenler silahlanıp kendilerini korumaya çalışırlarsa kıyametler koparılır. Geçen sefer Zeytinburnu’nda işlenen cinayetlerin sonrasında Doku Umarov’un açıklamaları çarpıtılarak yayınlandı ve bu açıklamalara binaen kıyametler koparıldı; Umarov Türkiye’yi tehdit ediyor, denildi.
En ufak bir açıklama karşısında bu denli tahammülsüzlük ortaya konulduğu halde, bu mazlum insanların korunması için en ufak bir önlem alınmıyor. Katiller ellerini kollarını sallaya sallaya ülkemize girip çıkıyorlar ve bu toprakları yolgeçen hanına çevirmişlerdir.
Eğer katiller bu memlekette kurbanlık koyunlar gibi her istediklerini hedef olarak seçebiliyorlarsa, mazlum ve tehdit altında olanların da silahlanıp kendilerini koruma hakkı vardır. Siz koruyamıyorsanız, bari müsaade edin de onlar kendilerini korusun. Bu mazlumları, katillerin önüne ayakları bağlanmış kurbanlık koyunlar olarak atmayınız.
Bu ülkenin vatandaşları olarak, yetkililerin duyarsızlıklarından utanç duyuyoruz.
Çeçen mültecileri, ölüme ve işkenceye gittikleri bilindiği halde iade etme konusunda çok hızlı davranan hükümet, onları koruma konusunda ruhsuz cesedi oynuyor.
Hatta bazen iade konusu olanlar arasında ihtiyar nineler ve babaları olmayan küçücük yetim çocuklar olabilmektedir.
Büyük hesaplar arasında bu mazlumlara bir virgül kadar değer verilmiyor. Rusya’nın sahip olduğu stratejik güç karşısında boyun eğiliyor ve mazlumlar, çimlerde tepişen fillerin ayakları altında ezilirken, kimsecikler tarafından hatırlanmıyor. Evet, tek kelime ile çimenler eziliyor. Bahçe sahibi ise fillerin korkusundan çimenlerin ezilmesini görmezden geliyor.
Yine bu vesile ile Çeçen mültecileri bir kez daha görmeyen kör gözlere takdim ediyoruz. Vatandaşlık veya mülteci statüsü verilmediği için her türlü haktan mahrum olan Çeçenlerin maruz bırakıldıkları bu insanlık dışı muamele, zaten canlarına kastedilmeleri için katillere takdim edilen bir davetiyedir.
Son olarak şunu gerçeği itiraf etmeliyiz: Muhacir olan bu kardeşlerimize ensar olamadık. Bu muhacir kardeşlerimizin dertleri ile dertlenemedik. Başta yetimler olmak üzere, yetimlere sahip çıkamadık.
İnşaallah bu son menfur olay bu konuda imani ve insani reflekslerimizi harekete geçirirler de, geç de olsa, ihmalkârlığımızı telafi etmeye yöneliriz. Bilmemiz gerekir ki, bu ihmalkârlığımız, sırtımızda taşıdığımız ateşten bir yüktür ve bu vebal ahirette karşımıza çıkacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.