Dr. Abdulkadir TURAN

Dr. Abdulkadir TURAN

Türkiye'nin arayışı

17-25 Aralık operasyonlarının üzerinden üç yıl geçti. O operasyonlarla ilgili en önemli hata, operasyonların başlangıç kabul edilmesidir. Hâlbuki ondan önce çok şey yaşanmıştı, 17-25 Aralık'la, o yaşananlar, Türkiye'nin siyasi iktidarının aleyhine sonuçlandırılmak istendi.

Neden? 

Çünkü: Türkiye, Sovyetlerin yıkılmasından sonra kontrol dışına çıkan dünyada, siyasi iktidarın şahsında, kendisine bir yer bulmaya çalışıyor.

Rusya zayıf ve İran mutlak muhalif cephede sayılırken Türkiye, kendisini komşuları ile iyi ilişkilere sahip bir Batı bloğu üyesi olarak görebiliyordu. Rusya'nın güçlenmesi ve güçlenen Rusya'nın dış politikada henüz yerini bulmaması, Türkiye'yi güç durumda bıraktı. Buna İran'ın bölgede süren iç savaşlara aktif desteği ve büyük güçlerin bu desteğe olumlu yaklaşması eklenince Türkiye daha da kritik duruma sürüklendi.

Rusya ve İran'la iyi ilişkiler içinde kalmak isteyen Türkiye, “eksen kayması” söylemine maruz kaldı. Suriye'de onlardan farklı bir tutum içinde olunca da onlarla karşı karşıya geldi. Buna karşı yapılacak olan, ya Batı'ya tam teslimiyet ya da iki tarafı da dikkate alan bir denge siyasetiydi.

Türkiye, Batı'ya tam teslimiyeti artık bir seçenek olarak görmüyor. Batı'dan tam bir kopuşu da göze alamıyor. Batı ise tam teslimiyet için seçenekleri zorluyor. Elindeki bütün olanakları değerlendiriyor ve art arda piyasaya sürüyor.

17-25 Aralık'ta hedeflenen, Türkiye'nin büyüyen ve dolayısıyla bağımsız hareket etme eğilimine güç veren ekonomisinin zayıflaması, halkla hükümetin ekonomi yüzünden karşı karşıya gelmesi, hükümetin ya teslimiyeti seçmesi ya da yerini Batı yanlısı zayıf bir yapıya terk etmesiydi. 

Bu noktada Türkiye için zorlayıcı problem, PKK'nin eylemleridir. Türkiye, bu eylemleri daha önce görüşmeler yoluyla sonlandırmak istemiş, görüşmeler, operasyon konusu yapılmıştı.  Türkiye, o operasyonları aştı, bir kez daha görüşmelere başladı. Bu kez, ABD, PKK ile doğrudan görüşerek ona Türkiye karşıtı operasyonun bir parçası olması durumunda alan açma sözü verdi, onunla diğer müttefiklerinin arasında, sonuç almaya odaklı bir ilişki geliştirdi. 

1980'li yıllarda sol bir eğilimle PKK eylemlerine alttan sempati duyan ama 1990'lı yılların sonunda bundan vazgeçen “çağdaş bir çevre” PKK ile yakınlaştı. Buna 17-25 Aralık'ın operasyon ayağında yer alanların bağları da eklenince dışarıdan kuşatılan Türkiye, içeride, yatırımcıları bir yana, sıradan kişileri dahi huzursuz edecek bir hâle büründü. 

Türkiye, 15 Temmuz'dan önce bu cephenin bir ayağını tasfiye etmek istedi. Cephe, buna 15 Temmuz'la karşılık verdi.

17-25 Aralık bir başlangıç olmadığı gibi 15 Temmuz da bir son değildir. Batı, 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunanların arkasında olduğunu saklamıyor. Açık bir şekilde Türkiye karşıtlığına prim veriyor. Türkiye'nin desteklenmesini ise kendisine karşı durmak olarak değerlendiriyor.

Batı'nın tutumu Türkiye'nin tüm dünyadaki ilişkilerini olumsuz etkiliyor, ekonomisine zarar veriyor.

Türkiye, bu çıkmazdan kurtulmak istiyor. israil, bunu fırsat bilip Türkiye ile ilişkisinde kaybettiklerini kazanmaya çalışıyor. Daha önce Türkiye'yi ekonomik krizlere karşı destekleyen Arap ülkeleri ise bu sefer temkinli davranıyor. Türkiye, bu vaziyet karşısında kendisi için bir çıkar sokak arıyor, kendisini ayakta tutacak dengeyi bulmaya çalışıyor. Batı, bu denge arayışının bağımsızlaşma lehinde sonuçlanmaması için elindeki kartları kullanmaya devam ediyor, Türkiye'yi ekonomide çökertirse sonuç alabileceğine kesin olarak inanıyor, kendisine bağlı yapıları bu yönde organize ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.