M. Şerif DURMAZ
Üç konu, bir yazı
Malum olduğu üzere ülke gündemi çok yoğun. Bu yoğun gündeme dünyadaki gelişmeler de eklenince, bazı konuları ele alma fırsatı olmuyor. Gündemin yoğunluğundan dolayı yazı kaleme alacağımızda, kimi zaman köşemize taşımak istediğimiz birden fazla konu başlığı oluyor. Hepsi de önemli konular ve aslında her bir konuyla ilgili birkaç yazı yazılması gerekiyor. Bugünkü köşemizde de, önemli gördüğümüz üç konuyu kısa kısa ele alacağız.
Referandum tartışmaları
Aylardır tartışılan Anayasa değişiklik teklifi meclisten geçti, referandum süreci başladı. Tabi hala tartışmalar devam ediyor. Teklif görüşülürken de mecliste hararetli tartışmalar ve yumruklu-tekmeli kavgalar yaşanmıştı. O günlerde yaşananlar, milleti temsil eden vekillere yakışmayan görüntülerdi.
Referandum sürecinde de tartışmaların devam edeceği ön görülüyor. Aslında ilk günden beri adımlar yanlış atıldı. Başkanlık Sistemi tartışmaları sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yapıldı. Oysa bu yanlıştı; asıl olan, sistemin tartışılmasıydı. Mevcut sistemin halkın değerleriyle örtüşmediği ve önem arz eden hususun ‘sistem değişikliği' olması gerektiği ifade edilmeliydi. Çünkü bizce ülkede, ‘sistem sorunu' vardır ve öncelikli olarak sistemin halkın değerleriyle uyumlu hale getirilmesi için adımların atılması gerekmektedir.
Şimdi de referandum tartışmaları üzerinden düğmeler yanlış ilikleniyor; farkı şekillerle oyunlar sahnelenerek toplum kutuplaştırılıyor. Aslında temel mesele, ‘ilkeli hareket' etmektedir. Umumun menfaatini şahsi çıkarların üstünde tutarak ve ilkelerine bağlı kalarak hareket edenler, verecekleri kararlarda pişmanlık yaşamayacak ve hayırlı neticelerle karşılaşacaklardır.
Yasinlere adalet ne zaman?
Yasin Börü ve arkadaşlarının katil zanlılarının yargılandığı davanın 12'ncisinden de yine bir sonuç çıkmadı. Karar vermek gerçekten çok mu zor? Anlamak güç! 6-8 Ekim olaylarında yaşanan vahşete tüm Türkiye şahit olmamış mıydı? Halkı sokağa davet edip tarihte benzerine az rastlanan katliamların işlenmesine sebep olanların kimler olduğu bilinmiyor mu? Söz konusu azmettiricilerin kamera kayıtları yok mu? Hepimiz bu soruların cevaplarını net bir biçimde biliyoruz. Ama mahkeme heyeti bilmiyor galiba. Zira 12 duruşmadır azmettiricilerle ilgili bir girişimde bulunmuş değil!
15 Şubat'a ertelenen bir sonraki duruşmada karar çıkabilir, katil zanlıları ceza alabilir ve dava böylece kapatılabilir. Mahkeme bu şekilde sonuçlanırsa adalet yerini bulmuş olacak mı? Bedenlerine benzin dökülerek yakılan ümmetin mazlum evlatları Yasin ve arkadaşlarının ardından günlerce gözyaşı akıtan toplumun vicdanına su serpilmiş olacak mı? Elbette hayır! Adaletin tecellisi ve toplumun vicdanı olan Yasin ve arkadaşlarına karşı işlenen vahşetin cezasız kalmaması için, mutlak surette 6-8 Ekim vahşetinin azmettiricilerinin de bu davadan dolayı yargılanması ve hak ettikleri cezaya çarptırılmaları gerekmektedir.
O'nu okuyalım, O'nu yaşayalım
Neden mi? Çünkü O'nu okuyanın hayatı anlam kazanır, dünyası aydınlanır, manevi bir iklimle tanışır. O'nu okuyan insanlığı tanır, kendini bilir, hayata imtihan nazarıyla bakar. O'nu okuyanın Rabbiyle arası iyi olur, ahlâkı güzel olur, sözleri hikmetli olur. O'nu okuyan dürüstlüğü öğrenir, alçak gönüllüğü bilir, tevâzunun ne demek olduğu idrak eder. O'nu okuyan ifsad etmez, irşad eder; inkâr etmez, itaat eder; yakıp yıkmaz inşa eder. O'nu okuyan sever, sevilir, sevinir.
O halde haydi, tüm bu güzellikler için Resul-i Zişan Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatını okuyalım, okutalım ve emsalsiz yaşantısından aldığımız örnekliği hayatımızda tatbik edelim.
Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından bu hafta sonu yapılacak ‘Siyer Sınavı'na girecek tüm katılımcılara başarılar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.