Halime GÖNÜL
Ümmetin yetimlerine
Gündemin sürekli değiştiği, olayların farklı boyutlara taşındığı bir ülkede yaşıyoruz. Konuşulacak, yazılacak o kadar çok haber var ki yazmak konusunda kararsız kalmamak mümkün değil.
Her insanın hayata dair endişeleri, öncelikleri vardır.
Söz konusu sorumluluklar, endişeler olunca ümmet olarak hemfikiriz.
Zaman zaman bazı genç kardeşlerimiz, ‘yazılanlar hep aynı şeyler’ diye eleştiri yapsa da İslami endişeler, hiç bir zaman demode olmaz ve gündemden düşmez diye hatırlatıyoruz.
Tıpkı şairin dediği gibi:
“Dostum sen bizi anlayamazsın
Anlaman için ağlaman lazım”
Benim de yazım, ümmetin yetim çocuklarına...
Yanlış anlamayın anasının babasının hayatı sona erip de geriye biçare bıraktıkları yetim çocuklar değil.
Sevgiden, ilgiden, şefkatten, maneviyattan yoksun olan ümmetin çocuklarına...
Uyuşturucu tacirlerinin tuzağına düşen, alkol bağımlısı olan ümmetin çocuklarına...
Her türlü ahlaksızlığın yaşandığı bu asırda, yalnızlığa terkedilen ümmetin çocuklarına...
Hani Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin “kalbimin meyvesi” “gözümün nuru” ve “süsümüz” diye söz ettiği çocuklarımız...
Benim yazım çile vadisinde biraz mahzun, biraz kırılgan, biraz duygu yüklü olan analara...
Gözlerinde karamsarlık, acı ve gözyaşı olan analara...
Karamsar düşünceler içinde çıkmaz sokaklara giren, çaresizlikler içinde yalvarışlar-yakarışlar yakan analara...
Gözleri bir yerlere odaklanıp derinliklere dalıp bir yerlerde bir umut, bir parıltı arayan çaresiz analara...
Belki siz de çile vadisinde birçok anneyle tanışmışsınız.
Sessizce onları temaşa edip körpe yavrularının hayat hikâyelerini dinlemişsiniz.
Yoksa kardeşim, sen de anlatılanlar karşısında suçluluk duygusundan kurtulmak için anlatılanları sessizce dinleyip teselli etme adına “seni gerçekten anlıyorum, haklısın” gibi kuru sözler sarf edenlerden misin?
Sahi kardeşim, ümmetin gençlerine bir çözüm aramak için kaç gece uykusuz kaldık. Rahatımız kaçtı mı?
Yoksa kardeşim, neme lazım diyenlerden misin?
Hani bizim bir amacımız, gayemiz vardı.
Yeni nesil, yeryüzünde “Yürüyen Kur’an”lar olacaktı.
Bunun için omuz omuza çalışacaktık.
Birbirimize sürekli hatırlattığımız ve okuduğumuz bir ayet vardı:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir.”
Hani bizler iyilik ve takva üzerine birbirimizle yardımlaşacaktık.
Bunlar bizim hayatımız için zaruretti.
Yoksa kardeşim, hayatta önceliklerimiz farklı boyutlar mı kazandı?
Öyleyse hatırlatma babından Üstad’ın şu sözünü zikredelim:
“Layemut (ölümsüz) değilsin. Başıboş değilsin. Kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.”
Unutma ki kardeşim bizim bir vazifemiz vardır:
Ümmetin gençleri bizlere emanettir.
Sorumluluk bilincini bilmez veya unutursak içinde yaşadığımız bu toplumda şu ayetin tecelli etmesi uzak değil:
“...yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.