Umudumuzu kaybetmiyoruz

Suriye iç savaşı, dışarıya verilen fotoğrafın ve aktörlerin söylemlerinin büyük oranda gerçeği yansıtmadığını göstermesi açısından acı bir tecrübeyi barındırıyor.

Kimin nerede durduğu, kimlerin müttefik olduğu konusunu öyle bir bakışta anlayamıyorsunuz.

Pragmatik ittifakların, stratejik ittifakların, ölümüne ittifakların iç içe geçtiği, tüm ilke, ahlak ve insani değerlerin yerle bir olduğu korkunç bir savaş…

Halkın bir diktatöre karşı çıkması, halkın taleplerinin bir süre sonra alandaki aktörler tarafından emperyalist projelere payanda haline getirilmek istenmesi, bir diktatörün tahtında kalabilmesi için yüz binlerce kadın ve çocuğun vahşice katledilmesine destek vermek, siyasi çıkarlar için fikir ve hedeflerine tamamıyla zıt yerlerle kurulan ittifaklar ve diğerleri…

İdeolojik, siyasi, ahlaki ve askeri anlamda insanlığın dibine düşenler…

***

Türkiye'nin Afrin'e yönelik operasyonu birçok çelişkiyi ortaya çıkarması açısından ilginçti.

Operasyonun başında Rusya izin verdi, Amerika tepki gösterdi, Esad sessiz kaldı. Kısa süre içerisinde Amerika, ‘Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladığını' söyledi, Esad ve İran tepki göstermeye başladı. Türkiye, FETÖ ve Zarrab davalarına, hatta 15 Temmuz'daki Amerikan bağlantılarına rağmen “ABD ile beraber çalışabiliriz” mesajı verdi, Rusya buna öfkelendi ve kısa süreliğine de olsa hava sahasını kapattı.

İran ve Türkiye, dünyanın yalnız bıraktığı Barzani konusunda ittifak yaparken, Amerika'nın müttefiki olan PKK konusunda anlaşamadılar ve İran, PKK'nin vurulmasından dolayı rahatsız olduğunu açıkça ifade etti.

Esad'ın tutumu son derece şaşırtıcı…

Suriye'nin petrol bölgelerini Amerika ve müttefiki PKK'ye kaptıran Baas rejimi, o bölgeleri alabilmek için operasyon yaptığında şiddetli Amerikan bombardımanıyla karşılaştı ve büyük kayıplar verdi; ama aynı PKK'ye destek vermek için Afrin'e kendisine bağlı milis güçleri sevk etmekte bir sorun görmedi.

Esad, bu konuda şu ilginç açıklamayı yaptı: “Güçlerimizin Afrin kentine girmesi oldukça normaldir. Yabancıların tehdidi söz konusu olunca tüm oluşumlar birlik olmak zorundadır. Suriye'deki bileşenlerin birlik olması gerekiyor.”

Esad'ın bu açıklamasını okuyan kişiler Baas ve PKK arasında bir ittifakın bulunduğunu rahatça söyleyebilir.

“Hayır, PKK, Baas'ın muhalifi, Amerika'nın müttefikidir” mi diyorsunuz? Eğer öyleyse Esad'a karşı olduğunu söyleyen Amerika neden Esad'ın tüm muhaliflerini vuruyor da PKK için “müttefikimiz” ifadesini kullanıyor?

Bazı analizciler bu işlerin bir plan çerçevesinde yürütüldüğünü iddia ediyor, hatta yer yer kimi taraflara ne yapmaları gerektiği konusunda akıl veriyor.

Mesela İndependent yazarı Robert Fisk şunları yazdı:

“Ve Guta düştüğünde, sırada İdlib'in olacağı kesin. Suriyeliler bundan sonra da Rakka'daki ABD-Kürt varlığını nasıl kıracaklarına karar vermeli. Belki de, Suriye yanlısı güçlerin kuzeydeki Afrin bölgesindeki Kürtlerin (PKK) yardımına gitmesinin bir nedeni de budur; Türklerle Amerikalılar arasında daha büyük bir ayrılığa yol açmak ve Washington'ı, Fırat'taki Kürt müttefiklerini terk etmeye zorlamak…”

Oysa Amerika'nın hesaplarını ve gerek Suriye'de gerekse de Körfez'de yürüttüğü faaliyetleri görmezden gelerek yapacağınız okumalar eksik kalır.

Suriye'de yeni oluşumları alana süren, Irak'ın içinde kimi gruplar üzerinde çalışmalar yürüten Amerika'nın BAE üzerinden Yemen ve Kuzey Afrika projeleri de devam etmektedir ki, bunları bir bütün olarak da ele almak gerekmektedir.

***

Hedef büyüktü ve genel olarak amaç İslam dünyasında iç savaşların çıkarılması ve köpürtülmesi idi.

Etnik ve mezhebi faktörler ön plana çıkarıldı ve kimileri için ulusalcı sosyalist düşüncedeki diktatörlerin varlığı “kırmızıçizgi” haline getirildi.

Küresel emperyalist proje, İslam tarihinde İslami ilim ve kültür açısından son derece önemli yerleri olan Irak, Suriye ve Yemen'in tahrip edilmesi, İslami dokunun ortadan kaldırılması yönünde idi.

Bunu başardılar gibi.

Ama bir şeyi göz ardı ediyorlar.

Çok büyük yıkımlara sebep olan Haçlı ve Moğol vahşetinden sonra bile Müslümanlar toparlanabilir.

Umudumuzu kaybetmedik, kaybetmiyoruz.

Ümmeti ve Kudüs'ü merkeze alan bir Selahaddin-i Eyyubi'nin neler yapabildiğine tarih şahitlik etmiştir.

Bir daha neden olmasın!

Gecenin en karanlık anı şafağa en yakın andır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.