Hüseyin KAYA
Umutlu olalım
Sibel Eraslan (Star):
“Mezhepçi klişelerin ve sekter ulusçu siyasetlerin aşılabilmesi, Orta Doğu'daki cam küre politikalarının sona erdirilmesinde çok önemli bir merhale olacaktır. Peki, bunu başarabilir miyiz? Çok umudum yok. israil karşısında 6 gün savaşlarının kaybedildiği bir günde, hezimetin yıldönümünde, Orta Doğu kendi şer eksenini çiziyor... Bizde hafıza yok.”
Tespitler kesinlikle doğru!
Ama “umudum yok” ifadesi peşin bir yenilgiyi kabuldür ki, bu da bizde “hafızasızlığın” önemli göstergelerinden biridir.
Aklı başında insanların her yerde bulunduğuna, zor da olsa aklıselimin galip geleceğine, Müslümanların kendi potansiyellerinin farkına varacaklarına inanmak, bu konuda umut sahibi olmak son derece önemlidir.
Siyonist kudurganlığa, Suriye'de katledilen yüz binlere, küresel sistemin devasa silah ve teknolojik gücüne rağmen bu coğrafyanın köklerine döneceğine inanmak…
“Mezhepçi klişeler” de, “sekter ulusçu siyasetler” de ayrık otlarıdır ve elbette ayıklanacaktır.
“Hafızasızlık” sıkıntısı çekenlerin asıl sorunu “mankurtlaştıklarının” farkına varamamalarıdır.
Akif Beki (Hürriyet):
“Katar'dan istenen, ‘terör örgütü' dedikleri Hamas ve Müslüman Kardeşler'e desteği kesmesi...
Körfez ülkelerinden ayrı politikalar izleyerek ‘hainlik' yapmayı bırakması...
Kendi başına kararlar almaması ve başına buyruk hareket etmemesi...
Medya özgürlüğü maskesi altında... Demokrasi ve serbest tartışma gibi ‘terörist' fikirleri halklara aşılayarak... Muhalefeti ayartıcı yayınlar yapan El Cezire televizyonu ve benzeri ‘fitne, terör, ihanet' odaklarını kapatması...
Filistin ve Mısır'a zarar verdiği için, Hamas ve İhvan politikalarının değişmesi gerekiyormuş. Bunu başka türlü anlatamadıkları için çökmüşler üstüne.
Değilse, Katar'a zarar vermeyi asla arzu etmezlermiş. (…)
Katar'a en yakın bölgesel politikayı kim izliyor? Türkiye.
Katar'la paslaşma içinde, Hamas ve İhvan'la en sıkı dayanışmayı kim sergiliyor? Türkiye.
Suriye'de, Katar'la birlikte kim hareket ediyor? Yine Türkiye.
Bu durumda sıranın bize gelmeyeceğinden nasıl mı emin olabiliriz?
Bir defa, bunun yanlış ve yersiz bir endişe olduğunu bilerek.
Paranoya kaşımaktan, komplocu korkuları azdırmaktan başka hiçbir anlamı yok.
Katar'ı bölüp parçalama hesabı yapmayan sözüm ona emperyalist güç odakları, bizi bölüp parçalayarak ne elde edecek? Yağmalanacak doğalgazımız, talan edilecek petrolümüz mü var?
İsteseler isteseler, en fazla bizden de bazı politikalarımızı değiştirmemizi isterler.”
Bu tepeden bakan, küçümseyen, siyasi hafızadan yoksun bakışa nasıl bir tanımda bulunacağımı şaşırdım doğrusu.
Tamam, meseleye paranoyakça yaklaşımlar karşısında dikkatli olmak lazım da küçümsemek de ne oluyor?
Öyle ya aklıma hemen 15 Temmuz darbe girişimi geldi.
Küresel boyutu ıskalanırsa kesinlikle tam olarak anlaşılamayacak olan bu girişim sadece “bazı politikalarımızı değiştirmemiz” için mi devreye sokuldu?
Yani Akif Beki, meseleyi çok geriden takip ediyorsun.
Mesele “Katar'dan sonra sıranın bize gelmesi” değil, bize gelen sırayı kaçıncı kezdir atlattığımız…
Ertuğrul Özkök (Hürriyet):
Şimdi geldik eğitimi yükseldikçe, şehirlileştikçe sekülerleşen ve daha çok insan hakkı ve demokrasi isteyen “Beyaz muhafazakârların” erdemlerine...
7 Haziran seçiminden itibaren başlayan şu yakın tarih bir kere daha gösterdi ki....
Yanılan “Beyaz Türkler” ve “sekülerler” değildi...
Aslında kendileri de sapına kadar Beyaz Türk olup kendi değerlerini inkâr edenler tarihi yanılgıya ve hezimete uğramışlardı...
Ben İbrahim Uslu'nun söylediklerine iki ekleme yapacağım.
Aynı şekilde bir “Beyaz Kürt” ve “Beyaz Ülkücü” nesli de geliyor.
Ve emin olun Türkiye'yi şu içine düştüğü çaresizlik ve kutuplaşmadan bu insanların benimsediği yeni değerler, yeni ahlak, gerçek bir demokrasi ve adalet duygusu kurtaracak.
Ve emin olun, bunu başaracak bembeyaz bir nesil geliyor.”
Ertuğrul Özkök, renkler üzerinden giderek kafa karıştırmaya çalışıyor.
Oysa “Beyazlık” bir zihniyet meselesidir ve onun dışındakiler “zenci”dir.
“Beyazlar” her devrin adamıdır ve her zaman “kullanmaya” eğilimlidir.
Beyaz Türk, üniformaların arkasına gizlenerek halkı aşağılar, elinde imkânlar azalınca da hukuktan, özgürlükten söz eder. Siyaseti yavan, dili ısırıcıdır. Kültürü düzeysiz, sanatı taklittir. Köksüz ve yapaydır.
Beyaz Kürt, binlerce genci çukurlara gömer ve buna “Devrimci halk savaşı” der. Hiçbir zaman tehlikeye atılmaz. Halkın tepkisini “cahillik” diye tanımlar ve her daim kendini “bulunmaz Hint kumaşı” sanır. Yaşam tarzında, nihai taleplerde ve entel barlarda “Beyaz Türklerle” buluşur.
Beyaz muhafazakar, toplumsal ve dini değerlerden uzaklaşmasını “özgürce düşünebilme ve yaşayabilme” diye tanımlar, başörtülü bir eşin yanına dini nikahlı açık bir eş koyarak “çok boyutlu” olduğunu göstermeye çalışır. Çakmadır, taklittir, eziktir.
Mehmet Barlas (Sabah):
“Amerika ne yazık ki bir süredir bir dediği bir dediğini tutmayan, güvenilmez bir ülke görünümü vermektedir. Mesela eski Başkan Obama dönemi ile yeni Başkan Trump dönemi, izlenen politikalar ve alınan kararlar değerlendirildiğinde sanki iki farklı devletmiş gibi bir görüntü vermektedir. Obama'nın İran'la diyaloğa girmeyi başlatan politikasına karşı Trump adeta İran'la savaş halindeymiş gibi açıklamalar yapmaktadır. Obama öncülüğünde imzalanan ve çevre korumayı amaçlayan anlaşmayı Trump boykot etmiştir.
Bütün bunların yanında başkanlar kuşağından kuşağına geçen hatalar da, Trump döneminde sürdürülüyor. Bu hataların başında Amerika'nın işine geldiği zamanlarda bazı devletlere ve yöneticilere gaz verip onları saldırgan hale dönüştürmesi gelir. Sonra bu devletler ve yöneticiler sanki eski müttefikler değilmiş gibi cezalandırılırlar. Örneğin Irak diktatörü Saddam, Humeyni İran'ına karşı savaşın diye, Amerika tarafından ölçüsüzce desteklenmiştir. İran-Irak savaşında sivil İran yolcu uçağı bile düşürülmüştür.”
Mehmet Barlas, Amerika'nın güvenilmez bir ülke görünümünde olmasından dolayı üzülüyor.
Bu arada Obama güzellemeleri yapıyor çaktırmadan.
Ne kadar kötü politika varsa Trump'a mal ederek Amerika'yı aklıyor.
Komik değil mi?
Obama döneminde Siyonistler Gazze'ye yönelik iki yıkıcı saldırı gerçekleştirdiler ve binlerce kişiyi katlettiler.
Obama döneminde Afganistan ve Pakistan'da çok sayıda sivil, Amerikan saldırıları sonucunda öldü.
15 darbe girişimi Obama döneminde oldu.
Obama hem darbecilere sahip çıktı hem de PKK'ye ağır silahlar verilmesinin önünü açtı.
Öyleyse…
Eğer dürüst ve adil davranacaksan Trump'u eleştir; ama bu arada Obama'yı övme, çünkü komik duruyor.
Nuray Mert (Cumhuriyet):
“Katar, ilk bakışta, sahip olduğu ekonomik zenginliği siyasi güce dönüştürmeye, bölgesel siyasette rol sahibi olmaya hevesli bir yeniyetme ülke gibiydi. Büyük ölçüde öyleydi de, ancak bu denli küçük bir ülke (aslında bir şehirden ibaret emirlik) için, ne kadar parası olursa olsun, önü açılmadığı sürece heveslerinin kursağında kalması mukadder olurdu. Öyle olmadı, Katar'ın önü açıldı; her ne kadar baştan İran ile arasını bozmamaya dikkat etse de, aslında bölgede ABD'nin İran karşıtı siyaset çizgisinin baş müttefiki idi. Müslüman Kardeşler örgütüne ev sahipliği yapması, ABD ve genelde Batılı müttefiklerine rağmen değil, onların teşviki ile oldu. ‘Arap Baharı'nda öne çıkan rolü de, son perde Suriye savaşında vekâlet savaşlarına girişmesi de, bu çerçevede değerlendirilmek gerekir.
Sonra malum, işler sarpa sardı, Arap Baharı kışa döndü, Suriye savaşa boğuldu, bölgede tüm siyasi ittifaklar zorlandı, Batı siyaseti değişti. Kısacası, gün doğdu devran döndü, ama Katar kolayca giriştiği işlerden sıyrılamadı, dahası kendine güç vehmettiği için büyük siyasi rol oynama hevesini gemleyemedi. Mevcut Emir çekilip, yerini oğluna bırakmak zorunda kaldı, FIFA üzerinden sıkıştırıldı, Müslüman Kardeşler ittifakının üzerine gidildi ama ‘mesajı' almamakta ısrar etti. En son, Suriye'de vekâlet savaşlarında karşı cephenin en aktif üyelerinden biri olduğu halde, İran'a çark etmeye falan çalıştı ama o da fayda etmedi, üstelik komşularını daha da kızdırdı. Halbuki en son ev sahipliğini yaptığı Hamas, 1967 sınırlarına razı edilmişti, yine de kimseye yaranamadı.
Suudi Arabistan'ın başını çektiği Körfez ülkeleri ile arasında başlayan kriz aniden fazlasıyla tırmandı ve tamamı ile kopuş noktasına gelindi. Kimse, ‘ABD siyasetine karşı durmaya başladı da o nedenle cezalandırıldı' falan diye kılıf bulmaya çalışmasın, birlikte ne dolaplar çevirdiklerini biliyoruz. Dahası, Arap Baharı esnasında, Ortadoğu'ya demokrasi getirme yarışının şampiyonluğuna soyunan bu tuhaf emirliğin nasıl idare edildiğini de biliyoruz.”
Nuray Mert patlatmış yine analizi!
Her şeyi de biliyormuş bu arada! “Birlikte ne dolaplar çevirdiklerini” de biliyormuş, “bu tuhaf emirliğin nasıl idare edildiğini de”…
Elinde ne bilgi ve belgeler var bilemiyoruz; ama İhvan ile olan ilişkileri de, Suriye siyaseti de Amerika'nın onayı dahilindeymiş.
Herhalde Amerika düşman bilip bombaladığı grupları da yine Katar üzerinden destekliyormuş…
Aklınca çaktırmadan Amerika'nın yenilmezliği fikrini zihinlere zerk ediyor.
Tipik oryantalist bakışıyla bakıyor.
Küçücük israil'in uyguladığı küresel politikalar normal; ama Katar'ın “büyük oynaması” anormal…
Bu arada…
Hamas, 67 sınırlarına değil, 67 öncesi sınırlara razı oldu ve bu ikisi arasında siyah ile beyaz arasındaki kadar fark var.
Ama normal bu kadar hata. Neticede dediğimiz gibi bir analiz “patlatmış” Nuray Mert.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.