Esra GÜLŞAHİN
Unutursak kalbimiz kurusun!
Oralara sesimin yetişemediği için kalemin sesi olup avazı çıktığınca bağırmayı bir borç bilirim. Biriktirilmiş acının bir anda gözyaşına vurması gibi, yaşanılan onca haksızlığı kalemde bitirip ‘bardağı taşıran son damla’ misalince yazacağım.
Sükut heybettir. Fakat haksızlık karşısında konuşmamak acizlik, namertliktir! Tüm mürekkeplerin bir köşelikte olsa bu haksızlığa kelam dökmesi o kalemin susmadığını gösterir. Kardeş illerde yaşanan canlara teşebbüs gündemin sağırlığını bitirmelidir. IŞİD bahanesiyle gündeme gelip asıl amaçları İslam’a düşmanlık olan ve vahşice katliamlar yapan bir güruhtan bahsediyoruz.
Şimdi yüzümü kirli düşüncelerinin amellerine yansıdığı yüzsüzlülüklerine döndürmek istiyorum. Vicdanın kapı dışı edildiği, merhametin silindiği, insani duyguların yitirildiği bir tür yüzsüzlük! Tükürsek tükürüğe yazık, o dahi o yüzlerde rengini kaybeder...
Faşist zihniyetin kirli emel ve amelleri yine sahnede hiç eskimeyen tazeliğiyle… Sahi hiç sükûnet içinde gördük mü onları, hiç zarar vermeyen tipler olarak tarihte yeri var mı onların? Damarlarına işleyen kötülük Kabilce bir tarafa bürünürken insanlığa yaşattıkları zarar akla hayale sığmaz. Sadece insanlığa mı, eşyaya dahi zarar veren bu zihniyet araba yakıp yıkmakla herkesle ‘sorunlu’ olduğunu gösteriyor. Evlerin içine saldırarak insan kasabı olduğunu resmediyor.
Suriye’de binlerce ölümler olurken, Mısır’da densiz zulümler boy gösterirken, Gazze’de her yürek harap olmuşken o zaman Kobani için coşan vicdanınız nerdeydi? Hayır, buna vicdan denilemez! Dindar Müslüman Kürt halkına yönelik huzursuzluğunuz ve katliamlarınız bir kez daha gösterdi olmayan vicdanınızı. “Kobani bahane, düşmanlık şahane” prensibiyle vicdanınızı da toprağa gömen sizin, bundan böyle Kobani için tek bir kelime etme hakkına bile sahip değilsiniz. Bu zihniyet kimle muhattapsa muhattap olan o topluluk en büyük sınava tabidir. Çünkü anlatsan; dinlemez, duymaz, susmaz ve durmazlar... Silahlarıyla konuşup, bir rengi sahiplenip her renge kör olan ve kabullenmeyen bir anlayış içindeler.
Madalyanın bir de diğer yüzüne dönelim. Çözüm süreci kapsamında ‘artık analar ağlamasın’ bestesiyle işi geldiğinde konuşup yeri geldiğinde üç maymunu oynayan devlet ya da medyaya ne demeli. Bu analar kendi anaların da ayrılıyor mu ki? Evladına zarar verilmiş tüm annelerin gözyaşı rengi birdir, aynı acıyı içerler ve aynı çileyi çekerler... Hani analar ağlamasındı? O faşist zihniyet içindeki kadın milletvekillerin annelik duyguları ölüyken ve annelik yüreği bedenlerinden sökülüp atılmışken peki ya devletin analık anlayışı niye herkesi kapsamıyor? 6 şanlı Şehid’in ve diğer ölen halkın annelerine diyecek bir şey var mı acaba? Şehid Hasan’ın babasının polislere dediği ‘oğlum öldürülürken neredeydiniz?’ sorusu karşısında başınızı öne eğdiniz mi?
Bu durumda vicdan azabı mı çekmeli ya da hala kuma mı gömülür başlar sorumlular tarafından bilinmez... Fakat her insan ve özelde her anne bu çözüm sürecinden yararlanamıyor ve her insan kendi canı konusunda güvende olamıyorsa ‘çözüm’ kelimesi suya yazı yazmak kadar boş olur...
Ve sen Yasin’im! Şehadetinle birlikte ayyuka çıkan simanla içimize bir yumruk olup oturdun. Ve Hasan Gökgöz. Ve Hüseyin Dakak. Ve Turan Yavaş. Ve şehadetin çok yakıştığı Riyad Güneş. Ve daha 18 yaşında Rabbe canını teslim eden Yusuf Er. Ve gazilikten şehadete gidip rütbelerin en güzeline kavuşan Cumali Güneş... Unutmayız, unuturmayacağız her daim taze kalacaksınız şanlı direnişlerinizle... Fisebilillah oluşunuza ve muhabbetullah yüklü yüreklerinize şahidiz. Mübarek olsun gidişiniz, ve gidişinizle beraber bize dirilişi öğreten gelişiniz... Onlarsa kirli sayfalarda bu pis eylemleriyle yine adlarını yazdıracaklar tarihe... Sadece tarihe değil, gelecek olan büyük bir Mahkeme-i Kübra’nın da kurulu terazisine...
Siz ey gözü yaşlı annelerimiz ve eşlerini ebediyete uğurlayan bacılarımız! Ahirette sizi, eşiniz ve çocuklarınız karşılayacak, onları da cehennem inşallah... Herkese nasip olmaz şehid annesi, şehid eşi ve şehid babası olmak! Sizler de bu anlamda ‘seçilmiş’lersiniz. Siz, Şehid Hasan’ın eşi olan bacım ne çok ders verdi sükutunuz! Ne çok şey anlattı o duruşunuz bir bilseniz... Rabbim sabrınıza sabır versin. Direnişinize güç katsın. Rabbim cennet yolunu kolaylaştırsın!
Ne yapalım. Özkan Hoca’nın dediği gibi bize de ar düştü. Bu barbarca saldırılar karşısında yazı yazmak düştü...
Rabbim selametlik versin imtihanımıza... Ve azizlerin yolunu sürdüren ve sürdürecek olanlara selam olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.