Uyuşturucu ile mücadele bir gün değil yılın 365 günü devam etmeli
Uyuşturucu ile Mücadele Günü münasebetiyle değerlendirmede bulunan STK'lar, bağımlılıkla mücadelede yeni ve etkin yöntemlerin hayata geçirilmesi, mücadelenin bir gün değil yılın 365 günü devam etmesi gerektiğini kaydettiler.
Dünya genelinde milyonlarca insanın ağına düştüğü uyuşturucu ve diğer bağımlılık türleri başta bağımlılar ve aileleri olmak üzere toplumun büyük kesimini ciddi anlamda olumsuz etkiliyor.
26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı İle Mücadele Günü kapsamında İLKHA muhabirine konuşan Temiz Toplum Derneği Başkanı Bilal Ay ve Bağlantısız Hayat Derneği Başkanı Sedat Suakar, özellikle gençleri tehdit eden bağımlılıkla mücadelede daha etkin adımlar atılması gerektiğini, bu anlamda başta devlet yetkilileri olmak üzere STK ve halka büyük görev düştüğünü ifade ettiler.
Uyuşturucu ile mücadele edebilmek için öncelikle motivasyona ihtiyaç olduğunu belirten Temiz Toplum Derneği başkanı Bilal Ay, ailelerin, bireylerin, devletin ne ile karşı karşıya olduğunu çok iyi tanımlaması gerektiğini söyledi.
Bağımlılığı Türk-Altay-Kırgız Destanı'nda anlatılan mankurtlaşma hikâyesine benzettiğini vurgulayan Ay, Mankurtlaştırılan kişilerin akli melekelerini kaybettikleri için kendilerine zulmedenleri efendileri olarak bildiğini, bugün de uyuşturucu ve diğer bağımlılıklarla yapılanların aslında modern mankurtlaştırma olduğunu ifade etti.
"Çocuklarımızın geleceği çalınıyor"
Ay, "Çocuklarımız esir alınıyor, zihinleri işleniyor ve maalesef kötü niyetli olanların emelleri doğrultusunda kullanılıyorlar. Mankurtlaştırılmada yaşanan acılar bağımlılıkta yaşanmayabilir ama maalesef çocuklarımızın geleceği çalınıyor, zihinleri narkozlanıyor." dedi.
Ülkemizde tablonun her geçen gün kötüye gittiğini söyleyen Ay, sadece resmi verilerden değil kendilerine gelen telefonlardan, görüştükleri aileler ve sosyal çevrelerinden elde ettikleri verilerden yola çıkarak bu sonuca vardıklarını, işin geldiği noktanın artık endişe verici olduğunu ifade etti.
"Uyuşturucu ile mücadelede yöntem değişikliğine gidilmeli, yılın 365 günü mücadele devam etmeli"
Ay, "Rakamlara baktığımızda ülkemizde 2 milyon bağımlının olduğunu görüyoruz. Bunun ötesinde uyuşturucu kullanımının sadece kullanıcıya değil çevresine de zarar verdiğini görüyoruz. Onun için 'Dünya Uyuşturucu ile Mücadele Günü' de fırsat bilinerek yeni bir başlangıç yapılmalı. Hem savunma hattı noktasında yani yetişen temiz nesillerin tuzağa düşmesini engellemek için adımlar atılmalı hem de kandırılmış, tuzağa düşürülmüş evlatlarımızın bataklıktan çıkarılması için adımların atılmasına ihtiyaç var. Yani önleyici tedbirler ile tedavi edici tedbirler alınmalıdır. Maalesef ikisinin de zafiyet olduğunu görüyoruz. Ebetteki atılan adımlar var ama yetersiz. İstatistiklere baktığımıza atılan adımların küçük kaldığını, daha büyük adımların atılmasına ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bu noktada dernek olarak bir paradigma (değerler dizisi, yöntem, model) değişikliğine gidilmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Sadece uyuşturucu ile mücadele gününde değil yılın 365 gününde seminerlerimizde, konferanslarımızda, panellerimizde, mülakatlarımızda, televizyon programlarında her katıldığımızda bir paradigma değişikliğine gidilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Eğer bugünkü rakamlardan rahatsızsak daha fazla çocuğun tuzağa düşmemesi için yeni metotlar geliştirmek zorundayız. Problem büyüyor ve tedavi noktasında da istenen adımlar atılmıyor. Eğer paradigma noktasında da bir değişim olmazsa Allah korusun çocuklarımızı kaybetmeye devam edeceğiz. İnşallah bugün bir fırsat olur. Dernek olarak yapılacak her türlü olumlu çalışmaya destek vermeye hazırız." şeklinde konuştu.
Madde bağımlılığı sorunu sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın şikâyet ettiği bir sorun olduğunu söyleyen Madde Bağımlıları Rehabilite Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Bağlantısız Hayat Derneği) Başkanı Sedat Suakar, uyuşturucu madde bağımlılarının çoğunlukla 17-25 yaş arasındaki kişilerden oluştuğunu hatırlattı.
"Madde bağımlılığı suç işlemeye yönlendiriyor"
Suakar, "Resmi verilere göre Türkiye nüfus ortalamasına bakıldığı zaman istatistiklere göre 1 milyon 700 bin gencimiz şu an madde bağımlısı. Ancak risk altındaki gençlerimizin totaldeki rakamı ise 10 milyon gencimizin madde bağımlılığı ile yüz yüze olduğu görülüyor. Uyuşturucu kullanan bir genç ilk olarak kendisine zarar vermektedir. Kullandığı madde ile bedenine zarar veriyor. Sonrasında anne babasına ve en sonunda ise topluma zarar verir. Yani tehlikeli bir birey olarak karşımıza çıkabiliyor. Çünkü o maddeden kullanmaya başladığı an itibari ile sağlıklı düşünemiyor, sağlıklı hareket edemiyor. Bu nedenle çevresindeki insanlara yönelik suç işleme oranı gittikçe yükseliyor. Türkiye'de yapılan araştırmalara göre işlenen cinayetlerin yüzde 33,3'ünü madde bağımlıları gerçekleştiriyor. Tecavüz oranlarının yüzde 40'ını ve saldırı oranlarının yüzde 20'sini madde bağımlısı olan gençler gerçekleştiriyor. Bu oranlar istatistik sonuçları ile kayıt altına alınmıştır." dedi.
"Tedavi olanların yeniden bağımlı olmamaları için tedavi sonrası irtibat devam etmeli"
Uyuşturucu ile mücadelenin öncelikli olarak kamu kurum ve kuruluşlarının görevi olduğunu, ardından STK'lara da büyük görevler düştüğünü hatırlatan Suakar, "Tabi STK'ların maddi imkânları kısıtlı olduğu için bu işi daha iyi yapabilecek olan Kamu Kurum ve Kuruluşlarıdır. Bu konuda kamu kurum ve kuruluşları madde bağımlılarına yardımcı olama gayreti içerisindedirler. Konu ile ilgili tedavi ve eğitim yöntemleri elbette var. Bunun yanında tedavi olan genci takip etmeme, ilgilenmeme ve sosyal etkinlikler düzenlememe gibi eksik çalışmalar nedeniyle genç yeniden eski hayatına geri dönebiliyor. Bu konu ile ilgili bizim önerilerimiz ise tedavi olan gençlerin devlet kurumlarında istihdam edilmesi ve aileleri ile sürekli olarak irtibat halinde olmaları gerekmektedir. Bu çalışma da elbette yetersiz kalıyor. Aslında gençlerimizin bu yola girmelerinin en büyük neden i ise kalplerinin ve akıllarının boş olmasıdır. Aslından uzaklaşan yani İslam'dan uzaklaşan bir gencin başka işlere yönelmesine neden oluyor. Ama biler ebeveynler ve gençler olarak aslımız olan İslam'a yönelirsek tedavi sürecinde İslam'ın etkin olduğunu göreceğiz. Açıkçası birebir ilgilenilmesi gerekli. Sosyal aktiviteler, camilerin mescitlerin manevi havası, sohbet ve muhabbet ortamlarına girmesini sağlamak. Bununla birlikte İslami bir şuur kazanan genç inanıyorum ki bir daha o tür işlere bulaşmayacaktır. Bu konuda en iyi tedavi cami, sohbet ve muhabbettir." şeklinde konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.