Mehmet YAVUZ
Ya medeniyete ya bedeviyete
Bir diğer ifade ile ya uygarlığa ya da ilkelliğe...
Medeniyet, haksız yere öldürmemek, ölümü zorlaştırmaktır; bedeviyet ise ölümün kolaylaşması, ölümün vakay-ı adiye haline gelmesidir.
Medeniyet, yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmek; bedeviyet ise yaradılana nefret ve Yaradan'a isyandır.
Medeniyet, huzur ve emniyettir; bedeviyet ise çatışma, korku ve endişe içindeki esarettir.
Medeniyet, paylaşmakla mutlu olmak; bedeviyet ise bencillik zindanında tecride mahkûm olmaktır.
Medeniyet, öteki ile beraber olmak, beraber yaşamaktır; bedeviyet ise çıkarı için kardeşine dahi yaşam hakkı tanımamaktır.
Medeniyet, farklılığı zenginlik ve olgunluk olarak görerek "diğergâm" olmak; bedeviyet ise tekçi, tek tipçi ve "hodgâm" olmaktır.
Medeniyet, kendi gibi düşünmeyeni veya yaşamayanı anlayışla karşılamak; bedeviyet ise dayatma terörü, boyun eğdirme ve diz çöktürme anarşisidir.
Medeniyet, bütünü muhafaza; bedeviyet ise bütünü parçalamak, yok etmektir.
Medeniyet, namerdin sofrasına oturmamak; bedeviyet ise bu sofranın artıklarına tamah etmektir.
Ve medeniyet imtihanı kazanmak, bedeviyet ise kaybetmektir.
Kısaca medeniyet insaniyet; bedeviyet ise cehlaniyet, şehvaniyet ve şeytaniyettir.
Kuşkusuz fertlerin imtihanı olduğu gibi toplumların ve devletlerin de imtihanı vardır.
Her insanın bir eceli olduğu gibi toplumların da bir ecelinin olması gibi.
İslam Medeniyeti'ne mensup olma iddiasında bulunan her fert ve her toplum el'an ağır bir imtihandan geçiyor.
Şam, Halep, Musul, San'a, Manama... birer imtihan arenası.
Din, dil, ırk, mezhep, fert, grup ve devlet çıkarları ise imtihan soruları.
Yitik medeniyetin evlatları yaşlı kürenin son dönemecinde final sınavında
Ken'an ilinde Yusuf'u kaybettiren günahkâr kardeşlerin imtihanına denk.
Her imtihan bir fırsat, her sorun bir imkân.
Aşkın pazarında canlar satılıyor evet.
Köle de olsan asaletini koruma fırsatı.
Açlıkla pençeleşirken dahi namerdin sofrasındaki haram lokmaya tenezzül etmeme şerefine nail olma imkânı.
"Eyyukum ahsenü amela (Hanginiz en nitelikli, en onurlu davranışı sergilyecek)" sırrına vukufiyet.
Veya "haset" ve "çıkar" girdabında boğularak kardeşini kuyuya atma zilleti.
Seni kuyudan çıkaracak el, katiline, hırsızına ve tecavüzcüne aitse şayet; o ele tereddütsüz tükürme haysiyeti.
Kula değil, Allah'a minnet duyma şuur ve şerefi.
Seyyid Nesimi gibi minnetsiz ve mütevekkil:
"Hâr içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi, Farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahımı
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem
Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Huda'dır kula minnet eylemem."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.