Ya Sabur!
Tüm kemalatın ve ulvi sıfatların sahibi olan Rabb-ı Zülcelâl, elbette ki yüksek ve yüce bir vasıf olan ‘Sabr’ın da en kâmil manada sahibidir, mevsufudur.
İMAN SABIRDIR
Tüm kemalatın ve ulvi sıfatların sahibi olan Rabb-ı Zülcelâl, elbette ki yüksek ve yüce bir vasıf olan ‘Sabr’ın da en kâmil manada sahibidir, mevsufudur.
Kullarda ‘Sabır’ mefhumu mulahaza edildiğinde; direnme, yılmama, tahammül etme, katlanma gibi şekillerle tezahür ededururken; bu sıfatı emsalsiz varlık olan yüce Allah'a izafe etmede bir an tereddüt ederiz. Ne ki tereddüte mahal yoktur. Zira Allah'u Teala’daki sabır, O’nun ‘Hilm’ sıfatının tamamlayıcısı ve adeta bu yüce sıfatın bir sonucudur.
Elbette Allah (cc), ‘Yumuşak ve merhametli davranan, öfkelenmeyen, geniş olup dar ve baskıcı davranmayan’ anlamlarındaki ‘Halim’ isminin en kâmil şekilde sahibi olduğu gibi; ‘Kullarının günahlarını ve isyanlarını hemen cezalandırmayıp onlara tekrar tekrar fırsatlar veren, onların cezasını erteleyen ve hak ettikleri halde onları helak etmeyip cezalarını hafifleten’ gibi anlamlarda ‘Sabr’ın da ecmel manada sahibidir.
Rabbimizi Sabûr ismiyle tanıyıp O’na kullukta bulunmak, dinmeyen sıkıntılar, üzerimize yağıp duran belalar ve iliklerimize kadar işleyen bu kara zulümler karşısında O’nun Sabur ism-i celiline sığınıp yalvarıp yardım dilenmek ve sabır istemek hal-i pürmelalimize ne kadar yaraşır bir ubudiyet ve bu garip zamanda ne kadar yaraşır bir büyük ilaçtır!
Belki de yaratılışın sırrı sabırdadır. Belki de insanlık, ‘Sabır’ denen kerim olguyu tanımak için yaratılmıştır. Bilinmez ama imtihan dünyasındaki insanın ruhaniyet madeninde en paha biçilmez elmas, en işe yarar yakut, en göz kamaştıran cevher hiç kuşkusuz ‘Sabır’dır. Dolayısıyla sabrı tembellik, meskenet, zillet uyuşukluk gibi marazlarla kesinlikle karıştırmamak gerekir. Bu illetlerin ulvi ve kerim bir olgu olan sabır ile yakından uzaktan alakası olmadığı gibi sabrı ve sabredeni mahvedip bitiren hastalıklardır.
Sabır uyanışın, dirilişin ve sonra şahlanışın adıdır. Çünkü sabır, iman yolu üzerinde sebat edip sağa sola yalpalamadan dimdik ayakta durmandır. Çünkü sabır seni çağıran her türlü şeytani güçlere direnip onların lağımmeşreb yollarına bulaşmamandır. İlla ki sabır! Dağların bile tazyikinden sarsıldığı mukaddes emaneti yüklenirken, fırtınalar, kasırgalar, tufanlar gibi üzerine yağıp duran yağacak olan bela ve musibetler karşısında sarsılmaman, yıkılmamandır.
Kullardaki sabrın takribi çerçevesi böyledir. Lakin ilahi sabrı bizlerin tarif edip ona bir çerçeve çizmemiz ne mümkün. Olsa olsa Resul-i Ekrem (sav)’in söylediklerini tekrar edebilir ve onun bildirdikleri kadarı üzerinde tefekküre dalıp belki ilahi sabır esintilerini bir rayihacık da olsa teneffüs edebiliriz. Şöyle buyurdu Resul (sav): “İşittiği bir ezaya Allah’tan daha fazla sabreden kimse yoktur. Onun çocuğu olduğunu iddia ettikleri halde Allah, onlara sıhhat ve afiyet vermekte, onları rızıklandırmaktadır.”[1]
Resul (sav) en güzeli ve en doğruyu söylemiştir. Allah Halim’dir, Sabur’dur. Yumuşak, merhametli ve şefkatlidir. Bütün şefkatler onun şefkat deryasından bir damladır. Bütün merhametler onun merhamet güneşinden bir şuledir. Bütün sabırlar O’nun sabır sahilinden bir kum tanesidir. Bu nedenle marifetullah, yani Rabbimizi tanıma yolunda en kolay ve sağlam yol olan isim ve sıfatlarların kâinata ve mahlûkata tecelli eden nakışlarına bakarız. Tecellileri seyreder, onlarla kanatlanır, marifetullah ufuklarına ancak yükseliriz.
Allah-u Teala, kerim olgu, Sabr’a büyük bir önem atfetmiş adeta mü’minin birinci vasfı kılmıştır.
Birazcık ayetler ve kurtuluş Peygamber (sav)inin hadisleri ışığında sabır iklimine dalalım, sonra kendimize hisseler çıkaralım. Allah azze ve celle buyuruyor: “…Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[2]
“Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz. Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.”[3]
“…Ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.”[4]
“Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet (verici sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu), emirlere olan azimdendir.”[5]
“Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin.”[6]
“Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla kopup-ayrıl.”[7]
“İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.”[8]
“Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz.”[9]
Rahmet Güneşimiz, sabrın en büyük ve en güzel numune-i timsali, sabır deryası Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: İbn-i Abbas’tan rivayetle;
“Peygamber Ensar topluluğuna ‘Sizler mü’min misiniz?’ diye sorduğunda sükût ettiler. Hz. Ömer (ra), ‘Evet, Ya Resul’ diye cevap verdi. Peygamber (sav) ‘İmanınızın alameti nedir?’ diye sorunca onlar, ‘Genişlik ve bollukta şükrederiz, belalara sabrederiz, Allah'ın kazasına razı oluruz’ dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav), ‘Ka’be’nin Rabbine andolsun ki mü’minsiniz’ dedi.”[10]
-Cabir (ra) rivayetinde: Peygamber (sav)’e ‘İman nedir?’ diye sorulduğunda, ‘sabır ve cömertliktir’ buyurdu.[11]
-Yine bir defasında ‘İman nedir?’ diye sorulduğunda, ‘Sabırdır’ buyurdu.[12]
“Faracı (bela ve musibetten kurtuluşu) sabırla beklemek ibadettir.”[13]
“Allah azze ve celle buyurdu ki: ‘Kullarımdan bir kulun bedenine veya malına yahut çocuklarına bir musibet verdiğimde bunu güzel bir sabır ile karşılarsa; kıyamet günü onun için mizan kurmaktan veya divanı neşretmekten hayâ ederim.”[14]
Rivayet edildi ki, Allah'u Teala Davud aleyhisselam’a ‘Benim ahlakımla ahlaklan. Şüphesiz sabır benim ahlakımdandır ki ben sabûr’um’[15] buyurdu.
Ebu Derda Hazretleri şöyle dediler: “İmanın zirvesi, Allah'ın, hükmüne sabretmek ve kaderine rıza göstermektir.[16]
İnsanoğlu sabretmeyi başarabilse, Allah'u Teala’nın sabur ism-i cemil’ine bağlanmayı başarabilse iman yolu kolay oluverecektir. Ama insanlar sabırsızlık gösterdiklerinde Saidî lisanla “Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil” tarzına dönüşecektir. İşin aslı şu ki, heybelerinde sabır azığı taşıyanlar için cennet çok ucuzdur. Çünkü sabır, iman demektir. İmanın tahammülü demektir. İman ise cenneti satın alabilecek tek geçer akçedir. İman üzere sabretmek… Her türlü güzel yola sülûk etme gayreti ve azminde sabretmek… Ve tüm kötü, çirkin yollara, nefsin onca arzusuna rağmen girmeyip direnmek ve sabretmek… Birazcık zor, biraz nefse acı gelse de insanı esfelden-eşrefe taşıyan bir binit, bir Burak varsa o da, sabırdır herhalde.
İbadet ülkesinin başkenti sabırdır. Sabır kulluğun kalbidir. Sabır tükenirse kalp duruverir, bedendeki kan kuruyuverir. Ubudiyet ölür, şeytanlaşma başlar.
Melekler sabır fıtratı üzerine yaratılmışlardır. Bu nedenle kulluklarında bir sarsıntı veya iniş çıkış olmaz. Kâinatın her zerresi de baştan başa öyledir. Kâinata yıldız yıldız sabır kazınmıştır. Bu nedenle milyarlarca yıl emrolunduğu vazife doğrultusunda sebattadır.
Ne var ki insan; işte o, med-cezirler, zelzeleler, inişler-çıkışlar, düşmeler-kalkmalar varlığıdır. Onda hiçbir şey istikrar bulmaz. Başında binbir türlü fırtınalar, efkârında boz bulanık materyaller, sinesinde depreşik heyecanlar ile çoğu zaman nereye gittiğinin, ne yaptığının kendisi de farkında değildir. Bu vaziyet sabrı istilzam eden vaziyettir. Böylesi bir varlıktan sabır, imtihan edilesi kerim bir olgudur. Bundandır ki insanoğlundaki sabır hep konuşulagelmiş, hep gündem olmuştur. İmtihan sürecinin tüm mevzularında asıl imtihan, edilen şey tüm amellerin temel dinamiğini oluşturan sabırdır. İnsan, ömrünün tüm anlarında ya ibadet ve taat üzere sabır ile ya günahlar ve isyan dairesine girmemeye sabır ile veya zorlu hayat koşullarında bela ve musibet karşısında sabır ile imtihan edilmektedir.
İşte bundandır ki bu zor zamanda sabrın gramı elmaslar fiyatında değer kazanmıştır. Kısacası ‘Sabır’ başlara taç, mü’minlere minhac olmuştur.
Ey sabır yüklü vatanımın bağrından filizlenip yeşeren İslam Gençliği! Şunu biliniz ki, sabra en çok sizler muhtaçsınız. Dikenli, taşlı imtihan yolunu kararlılıkla yürümek ve son durak olan mezar kapısına sağ salim varabilmek; sarsılmaz ve tükenmez bir güç olan sabır ile mümkün olabilir ancak.
Rabbimiz! Üzerimize sabır indir. Ayaklarımızı İslam üzere sabit kıl. Kâfir topluluklara karşı bize yardım et. Âmin
İnzar Dergisi
[1] Buhari-Müslim
[2] Enfal: 46
[3] Bakara:156-157
[4] Bakara: 177
[5] Al-i İmran: 186
[6] Tur: 48
[7] Muzemmil: 10
[8] Kasas: 54
[9] Nahl: 96
[10] Taberarnî: Evsat
[11] Taberanî: Mekarim’ül Ahlak
[12] Deylemî: Müsned’ül Firdevs
[13] Kadaî: Müsned’üş Şihab
[14] İbni Adiyy
[15] İmam Gazalî: İhya: Ulumuddin-Kitab’us-sabr
[16] İmam Gazalî: İhya: Ulumuddin-Kitab’us-sabr
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.