Faruk KILIMAN
Ya Sorular Çalışmadığınız Yerden Gelirse!
Çok yönlü bir varlık insanın hayat serüveni de tek düze bir akış üzerine yürümemektedir. Yani hayatı ansızın gelişen sürprizlerle doludur. Bu sürprizler, kimi zaman olumlu yönde seyretse de kimi zaman olumsuz bir şekilde neticelenmektedir.
Tabi bu biraz kişinin kendisine bağlıdır. Eğer sorular ve sürprizler iyi çalıştığı yerden gelirse, ne âlâ! Ama eğer çalışmadığı ve hazırlıksız olduğu noktalardan gelirse, diğer alanlardaki tüm donanım ve hazırlıklarının boşa gitmesi kaçınılmaz olur.
Meramımızı bir hikâyeyle daha da netleştirmemiz gerekirse; günün birinde birçok ilim dalında uzmanlaşmış gençler bir gemi ile yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında okuma yazma bilmeyen kaptana yer yer sorular sorarak alaya alıp eğlenmeye çalışırlar. İlk önce kaç yaşında olduğunu sorarlar. Kaptan; “Kırk yaşındayım.” diye karşılık verir. Okuma yazma bilip bilmediğini, kendi okudukları ilimleri sıralayarak onun da bu ilimler konusunda tecrübesinin olup olmadığını sorarlar. Tabi kaptan; “Bırakın bir ilim okumayı okuma yazma dahi bilmiyorum. Bahsettiğiniz ilim dallarının isimlerini de hayatımda duymadım.” der. Der demesine de bir türlü gençlerden yakasını kurtaramaz. Gençler bir taraftan kahkahalar atıyor bir taraftan da; “Ömrünün yarısını boşuna harcamışsın, bee Amca!” şeklinde alaya alırlar. Kaptan olaya baya içerlenir. Neyse belli bir zaman sonra deniz coşmaya başlar, dalgalar birbirini kovalar, gemi bir sağa bir sola savrulup durur. Olayın vahametini anlayan kaptan, gençlere dönerek; “Gençler! Yüzme biliyor musunuz?” diye sorar. Gençler büyük bir endişeyle, yüzme bilmediklerini söylerler. Kaptan hem biraz önceki kahkahalarının rövanşını almak hem de onlara büyük bir hayat dersi vermek için; “Ben bahsettiğiniz ilimleri bilmemekle hayatımın yarısını boşa harcadım; ama siz yüzme bilmemekle hayatınızın bütününü boşa harcamışsınız.” Der.
Hikâyede de belirtildiği gibi hayatın ne tür sürprizlerle kişiyi karşılayacağı belli olmaz. Hangi ilmin, bilginin ve hayat tecrübesinin kişiye nerelerde ne kadar yarayacağı ve önem kazanacağı belli olmaz. Bu yüzden Efendimiz(a.s.v), elbiselerini dikmekte, yüzmekte, ok atmakta, silah kullanmakta, güreş yapmak gibi aktivitelerde, küçük yaşlarda çobanlık ve birçok işte donanım kazanmaya kadar kendisini yetiştirdiği gibi özellikle de genç ashabını bu şekilde çok yönlü yetiştirmeye çalışmıştır. Onları sadece ilmi ve ahlaki eğitimle sınırlamamıştır. Sadece ümmetin erkeklerini değil bayanlarını dahi; “Kadınların hayırlıları, deve binen Arap kadınlarıdır.” buyurarak çok yönlü yetişmeye teşvik etmiştir.
Savaştan kaçarak ülkemize sığınan bir Müslüman kardeşimiz; “Hocam! Kendi başıma kalsam bir yumurta dahi kırmayı bilmiyorum.” Deyince, çok yönlü yetişmenin ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha kavramıştım.
Evet ey gençler! Her gün bu günümüz gibi olmayabilir. Ansızın savaşlarla ve zorbaların baskıları ile karşı karşıya kalabilir, yapa yalnız ve bir başımıza yaşamamız gerekebilir veya ilginç bir olayla karşı karşıya gelebiliriz. Yeri gelir bir savaşçı, bir öğretmen, bir doktor, bir çiftçi vs. olmanız gerekebilir. Olmaz demeyin; çünkü olmaz diyen birçok insanın bugün karşı karşıya kaldığı tabloyu acılar içinde seyredip duruyoruz. Daha önce doktorluk yapan ve bugün çöplerden kağıt toplamak zorunda kalanlara bile şahitlik ediyoruz.
Öyleyse, uzmanlaşmamız gereken belli alanlar olmalı, ama başka alanlarda da az çok bilgi sahibi olmamız olmazsa olmazımızdır. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.