Mehmet GÜLSEVER
Yalnızlık Korkusu
Yalnızlık hissi günümüz insanının belki de en yıpratıcı handikapıdır. Modern yaşamın en büyük armağanıdır! yalnızlık. Kalabalıklaştıkça yalnızlaşan çağın insanı… Hatta kalabalıklarda boğuluyoruz çoğu zaman. Zira bir başına yalnızlık kalabalıklardakinden daha baş edilebilirdir. Yani çoğalmıyoruz sadece kalabalıklaşıyoruz.
İnsanın ekmek ve sudan sonra en çok ihtiyaç duyacağı şey tasayı ve kıvancı içtenlikle paylaşabileceği dostlarının olmasıdır. Kardeş, akraba ve arkadaşlardır böylesi zamanlarda tasayı hafifletecek, kıvancı büyütecek olan.
Modern çağ, önce herkesle yarışmayı ve olabildiğince ayrışmayı öğretti insanına. Büyük bir rekabet bilinci aşıladı zihinlere. Çok üretip çok tüketmeyi öğretti. Çok üretmek için çok çalışmayı; çok tüketmek için de çok zaman harcamayı öğretti. Bütün zamanlarını doldurdu. Zamanını işte, telaşta, yarışta, tatilde tüketmeyi öğretti.
Bu öğrenilmişlikler beraberinde korkunç bir yalnızlaşmayı getirdi. Günübirlik tüketilen yüzeysel münasebetler geliştirtti insana. Bu da hemhal olmayı engelledi.
Evimiz ve çocuklarımız o kadar çok zamanımızı aldı ki onlarla nitelikli bir zaman geçirme imkanı bile kalmadı. Çocuğumuz iyi bir okula gitmeli, bir spor dalında başarılı olmalı, bir enstrüman çalabilmeli, hazırlık kursuna gitmeli, dil kursu mutlaka olmalı, resim de yapabilmeli… Bütün bunlara yetişebilen bir anne-babanın sadece çocukla koşturduğu ve yarıştırdığı, ancak onunla doğru kontak kuramadığı bilinen bir gerçeğimiz. İkinci çocuğu göze alamayanları anlıyoruz değil mi? Bir başına, dahi, yapayalnız ve adeta hormonlu çocukların yetişeceği bizden sonraki nesilleri tahayyül etmek istemez insan.
Tabi bütün bunlar için çok iyi bir gelire sahip olmak lazım. Bunun için de çok daha fazla çalışmak ek işler yapmak lazım. Hatta borsa, sanal para gibi avantadan para kazanmaya bakmalı. Tabi kazanmak için her an tetikte olmalı, yükseliş ve düşüşleri takip etmeli. Elbette bu da başka bir korku ve yalnızlığı pompalar insana.
Böylece insan birbirinden kopmuştur ve yalnızlık derinleşmiştir. Aynı zamanda birbirine rakip olmuştur. Bu da bütün “ötekilerin” rakip olduğu korkunç bir yalnızlığa yataklık etmiştir. Modern dünyanın kendisine öğrettiği ve sırtına yüklediği o koca yükü bir başına taşımak zorunda kalmıştır. Bu yalnızlıktan kurtulmanın tek yolunun da çok güçlü olmaktan geçtiği öğretilmiştir. Gücü de parada aratmıştır.
Böylece insan çok kazanmak için üretim-tüketim cenderesinde daha da yalnızlaşmıştır. Yalnızlık korkusu kazanma hırsını; kazanma hırsı yalnızlıklarını beslemiş ve büyütmüştür. Bu kısır döngü; kardeşlerinden, akraba ve arkadaşlarından daha güçlü olma dürtüsünü olabildiğince besliyor.
Sonuçta asrımızın insanı çok ama çok üretiyor, bir o oranda tüketiyor. Çok zaman harcıyor. Dolu dolu yaşıyor. Ama bütün bunlar yalnızlığını büyütmekten başka işe yaramıyor.
Oysa yalnız değilsiniz. Şah damarımızdan daha yakın bir banimiz ve hamimiz var. Allah’a sığınmayı deneyelim. İçten ve samimi bir sığınma. Yazarken bile kendime de telkinde bulunuyorum. Bir güvenli liman duygusunu edinmeli. Bu limana sığındıkça büyüttüğümüz yalnızlık korkumuzun da küçüldüğünü göreceğiz. Birbirimizin kurdu değil yurdu olduğumuzu öğreneceğiz. Yalnızlığın fıtratımıza üflenilmediğini öğreneceğiz. Günde en az beş defa, yalnız olmadığımızı avuçlarımızdan göğe savuralım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.