Mustafa CANAN
Yamalı sürecin çözümü
Allah'ın adıyla,
İnsanlık tarihine bir vahşet numunesi olarak geçen 6-8 Ekim olayları zihinlerden kolay kolay silinmeyecektir.
İşlenen vahşi cinayetlerden bir şekilde haberdar olan ilgili ilgisiz olan izan ve insaf sahibi her insan bu acıyı vicdanında yaşadı.
Bu vahşete imza atanlar barış, birlik, kardeşlik vb. gibi adlarla anılan süreçten güç ve cesaret alanlar olduklarından güya hükümet tarafından sürece ayar verilecekti.
Kamu düzeni korunacak, PKK/HDP tek muhatap olmaktan çıkarılarak şımarıklıktan ve mahallenin serseri çocuğu olmaktan kurtarılacaktı.
Biz de böyle olabileceğine hemen de inandık, değil mi. “Ne gerek var, sil baştan zor iş, yamala gitsin” mantığı(!), mantığa galebe çaldı herhalde.
Ne oldu peki? Eski tas eski hamam.
Devlet yetkilileri de dâhil olmak üzere farklı kesimlerin seslendirmesine rağmen ciddi anlamda muhatap alınan, konuşulan, dikkate alınan farklı bir parti/kesim/STK yine yok.
Yani aksak –sürüp sürmediği bile muamma olan- süreç hala sadece birilerinin ipoteğinde olmaya devam ediyor.
Halka yönelik 6-8 Ekim gibi akıldan uzak kalkışmalar olmazsa da yer yer lokal olarak olaylar, baskılar, yol kesmeler, infazlar olmaya devam ediyor.
Çetevari olan bu hukuksuzlukların karşısındaki güvenlik birimlerinin ve hükümetin tavrında bir değişiklik yok.
Her ne kadar teoride yaldızlı kamu güvenliği edebiyatı havada uçuşsa da pratikte bunun böyle olmadığını tahrip edilen mobeselerin onarılması sırasında polislerin saldırıya uğramasına bakılarak anlaşılabilir.
Paralel(!) mahkemelere, vergiler(!)e, Kürdistan'a yatırım yapmaktan vazgeçen iş adamlarına bakılarak anlaşılabilir. Hükümet, Kurban Bayramı şehitlerini tazelenen süreç aşkına tekrar kurban edip 6-8 Ekim'den öncesine gitmeyi kabul etse de taraflar yine limoni. Mesele, orman kurallarını aratacak cinsten vahşi eylemlere imza atılan 6-8 Ekim olayları gibi korkunç cinayetlerin yaşanmaması adına –süreç bozulmasın diye pratikte uygulanmayacak olan- teorideki değişikliklerdir.
Taviz, göz yumma, imkân, fırsat ne dersen veriliyor bu aşk uğruna. Toplum yavaş yavaş hazırlanıyor; fakat muhatap doymayı bilmiyor. Yedikçe iştahı kabaran ve güçlenen, güçlendikçe azan bir hayvan gibi… Peki, eksi ve artıları... Kazandırdıkları ve kaybettirdikleri... Dünü ve bu günü... Kazananı ve kaybedeni... Sonuç ne olursa olsun, işin cılkı çıktı. Samimiyet, dürüstlük yok. Hile ve iç hesaplar var. Halkının değil, herkes kendi çıkarının peşinde. Çıkmazların, açmazların ardı arkası gelmiyor. “Süreç derdimize dert kattı. Çare, çözüm sesi vicdanlardan yükselmeye başladı.
Çözüm için; bu topraklara barışın, huzurun, kardeşliğin gelmesi için herkesin kafasını kumdan çıkarması lazımdır. Hinlikle, kirli ve derin hesaplarla, gizli antlaşmalarla ne barış gelir ne huzur gelir ne hak ne adalet.
Topluma acil dürüstlük ve samimiyet lazım.
Kişiyi değil herkesi kapsayacak adalet dağıtan kanunlar lazım.
İdeolojiye/fikire değil, kişisel/partisel hesaplaşmalara değil; toplumun huzur, barış ve düzenine kasteden eylemlere yönelik soruşturma ve kovuşturmalar lazım.
Düşmanına, babasının katiline bile adaletli yaklaşacaklar lazım. Kendisinin, çevresinin, ideolojisinin, partisinin değil halkının maslahat ve huzurunu önceleyecekler lazım.
Evet, barış, huzur, kardeşlik, düzen, adalet için teori lazım. Pratiği olmayan ve kişiye göre işleyen pratiği olan düzenlemelerden bıktık. Pratiği hak ve adalet olacak olan teoriler lazım.
Gerek sürecin şeffaf işlemesi, gerek farklı fraksiyonların muhatap alınması gerekse adaletsizliklerin, yolsuzlukların önüne geçilmesi ve kamu düzeninin sağlanması hususunda gözle görülür somut adımların atılması lazım. Söz değil eylem lazım.
Unutulmamalıdır ki Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri adalet ve hakkaniyet için harcamayalar ve ahalisinin her türlü hakkını koruyamayanlar zamanın acımasız çarkları arasında ezilmekten kurtulamayacaklardır.
Tarihi sorumluluklarını yerine getirmeyenler, tebaası arasında adaleti sağlayamayanlar, kuzuyu kurttan koruyamayanlar, hak ve halk için çalışacağına nefsi ve çevresi için çırpınanlar, Allah'a hesap verme endişesiyle değil çapulcuların, Vandalların, eşkıyaların, hilebazların, emperyalistlerin korkusuna veya isteğine göre hareket edenler tarihin çöplüğüne atıldıktan sonra da hafızalarda kalan kötü bir anı olmaktan da halas olmayacaklardır. Büyük günün hesabı zaten başkadır. Azabı da mükâfatı da bambaşkadır. Rabbim dünyada ittika, adalet, sorumluluk, insaf, vicdan, insanlık ekip ahirette bedel olarak cennet biçenlerden eylesin. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.