Dr. Abdulkadir TURAN
Yanlışlarımızın Kaynağı Doğrularımız mı?
İnsanın ve imkânların buluştuğu her devirde olduğu gibi ahlak dışı vakalar yaşanıyor mu? Yaşanıyor.
Vakaları sadece tespit etmekle yetinmek, dedikodu olmaktan öteye geçmez.
Ahlak dışı tutumların arkasında ne var, diye bakmak gerek!
Yoksa bu yanlışların kaynağı, bizim doğrularımız mıdır?
Olur mu öyle şey?
Bu, batılın kaynağını hak göstermek gibi bir şey olur ki bize oynanan en büyük oyun da bu değil mi:
Batılı hak göstermek ve hakkı yanlışın kaynağı, sebebi gibi göstermek…
Biri ahlak dışı bir tutumda mı bulunuyor? Yanlış mı yapıyor? Onun dini bir eğitim aldığını vurgulamak… Bir fuhuşat mı söz konusu? Onda gelenekten bir pay tespitine kalkışmak…
Çağ, dersini buradan alıyor! Çağa hükmedenleri biz mi yetiştiriyoruz da haberimiz mi yok?
Ne şeytani bir hile!
O kadar şeytani ki dört bir yanımızı sarmış. Kimse, bu hâl içinde doğruyu anlatmaya bile cesaret edemiyor. Siz, anlattığınızda uğraşacak başka işiniz mi yok, denip yadırganıyorsunuz.
Biz, hâlimizi değiştirmek için bu hileyi çözmek, bu şeytani çemberi kırmak zorundayız.
Nasıl bir dünya düzeni var, diye lütfen düşünelim:
Üstatları kapitalistler olan bir dünya düzeni… Kapitalist, ne diye öğretiyor? Zengin ol, hangi yollarla olursan ol! Zengin olmayı başarmışsan zekisin, üstünsün, üstte bulunmaya layıksın…
Böyle üstatların elinden geçen elbette çalmayı meşru görecektir.
Üstatları Freud, Morgan, Marx, Engels olan bir dünya düzeni… Bunların nasıl bir ahlak nizamından söz ettiklerine dair şuraya üç satır alsam ömür boyu kınanırım.
Onların eğitiminden geçen biri, elbette ahlaksızlığı ahlak bilecektir.
Pisliğin kaynağı onlar! Varsa bir kusurumuz onlarla yeterli mücadele edememek? Onlar, üstat olmaktan çıkaracak yeni bir düzen kuramamak!
Ama biz, suçu çağın bütün yanlarına şekil veren bu kötülük kaynaklarında değil de evde zor koşullar altında yaptığımız basit eğitimde arıyoruz. Zar zor açılan eğitim kurumlarında verilen bir iki ahlak dersindeki aksaklıklarda arıyoruz.
Çağın kötülüklerinin kaynağını bizim aksaklıklarımızda aramak… Allah Allah… Bu, ne kötü takdir!
Çağ, baştan başa bataklık… Biz ise bütün kusuru, o bataklık içinde zar zor yetişen fidanın kendisinde buluyoruz. Hâlimize eyvahlar olsun! Böyle bir mantık ancak düşkünlerin mantığıdır! Cahillerin mantığıdır! Aldanmışların mantığıdır! Eziklerin mantığıdır!
Böyle mantığa yuh! Hem de bin kez yuh!
Bataklık içinde temiz bir fidan yetiştirmek mümkün değil mi? Mümkün. Lâkin on fidan yetiştirirseniz bunun üçü hatta beşi çürüyebilir. Bunda sorun, sizin ustalığınız değil, kendisini sürekli yenileyerek sizin önleminizi, ustalığınızı boşa çıkaran bataklığın yakıcılığıdır.
Karşımızda böyle kötülüklerini sürekli yenileyip değiştiren bin bir yüzlü, iğrenç bir dünya nizamı var ve biz, öyle bir nizamın yarı yolundayız. Düne kadar Batı’nın o yarı yolda yaşadıklarının yanında bizim yaşadığımız olumsuzluklar devede kulak bile değil…
Geçen yüzyılın İngiltere’sinde, Fransa’sında, Sovyetlerinde yaşananları hangimiz, midesi bulanmadan anlatabilir? Soygun, sınırsız tecavüz, diri diri insan gömme, bazı halkların tek ferdi bırakılmadan imhası…
Daha fazla aldanmayalım!
Mantık, bu yolda ısrar etmek değil, bu yarı yoldan, yaşadığımız acıların da tecrübesiyle hak yola dönmektir.
İstikamet, sıkıntının kaynağını hakta aramaktan vazgeçmektir.
İstikamet, batılın kaynağını batılda arayıp batıla tükürerek ondan caymaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.