Fikret GÜLTEKİN
‘Yaylarınızı Kırın… Kılıçlarınızı Taşa Vurun’
Hz. Ebu Musa (ra) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü`min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mü`min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Adem`in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren değil.)" (Ebu Davut)
Aklın yolu birdir. Ancak ısrarla bu yol görülmek istenmiyor ve maalesef sonu belli olmayan yüzbinlerin belki de milyonların hayatına mal olacak bir sürecin içine adım adım ilerliyoruz. Suriye’den bahsediyoruz.
Evet Suriye’de katliam var. Birileri hep katlediyor. Adları her ne olursa olsun, amaçları her ne olursa olsun birileri sürekli katlediyor. Kadın, çocuk, genç, yaşlı katliamlar dehşet boyutlarda.
Batıl güçlerin (Amerika, Avrupa, Siyonistler, Rusya, Çin vs.) hayallerini dahi kurmakta zorlandıkları bir düşmanlıkla İslam coğrafyalarında kan gövdeyi götürüyor.
Batıl Güçler onları başarıya ulaştıracak şekilde zekalarını çalıştırıyor, birliklerini Müslümanlara karşı sağlıyor, zamana yayarak planlar kuruyor ve başarıyorlar. Sadece bununla da yetinmiyorlar geçmiş tecrübelerinden istifade ederek bir daha aynı hatayı yapmamak için çaba sarf ediyorlar.
İlginçtir ki ‘mümin bir delikten iki defa ısırılmaz’ hadisini sanki batıl güçler müminlerden daha çok özümsemişler. Irak’ta batıl güçler müdahil oldular, her ne kadar müminleri birbirine düşürmeyi başardılarsa da çok büyük zayiatla çekildiler. Afganistan’da büyük kayıplara yol açtılarsa da onlar da ciddi zayiat verdiler.
Ancak Suriye’den ders çıkardılar. Ve şu satırlar yazıldığı ana kadar da yüzbini aşkın kişi katledilmesine rağmen Suriye’ye herhangi bir müdahalede bulunmadılar. Çünkü müdahaleye gerek yok. Çünkü zaten Müslümanlar silahlarını kuşanmış birbirlerini batıl güçlerin yerine katletme görevi üstlenmişler.
Bu noktada müminlerin ağlanacak halini arşı delecek feryatlarla haykırmak gerekiyor. Adı bir şekilde Müslüman olanlar birbirine düşüyor, birbirini katlediyor ve yine adı Müslüman olanlar batıl güçlerin bir kez daha Suriye’ye müdahale ederek katliamları durdurmasını istiyorlar.
Çünkü,
Halkı Müslüman olan ülkelerin liderlerinin nerdeyse tamamı batıl güçlerin etkisinde. Ellerine aldıkları silahlarla halklarını sindirme ve yok etme çabası sürdürüyorlar. Suud, Bahreyn, Kuveyt vs. arap uşaklar…
Bunların dışındaki güçler ise aymazlık içinde kılıçlarını taşa vurmak suretiyle bir araya gelmiyor ve enerjilerini heba ediyorlar. Türkiye ve İran başta olmak üzere diğer İslam ülkeleri…
“Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır."
Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.
"Hayır, buyurdular. Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!"
"Zaaf da nedir ey Allah`ın Resûlü?" denildi.
"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular."
(Ebu Davud)
Ve bir İslam beldesi daha gözlerimizin önünde batıl güçlerin jet ve füzeleriyle yerle yeksan edilmek üzere. Evet belki Suriye veya Mısır’daki kardeşlerimize karşı tüm sorumluluklarımızı yerine getiremiyoruz. Ancak ibret ve acıyla seyrettiğimiz bu olaylardan ümmetin bir parçası olarak bizler de dersimizi almalıyız. Coğrafyamızın diğer coğrafyalar gibi olmaması için alabileceğimiz tedbirlerimizi gözden geçirebilmeliyiz.
Batıl güçlerin bizi yönlendirmeleri, bizi birbirimize kırdırmaları tamamen ‘biz’ kaynaklıdır. Kendi değerlerimize dönüp, Resulümüzün yolunda gittiğimiz müddetçe dünyaya nasıl bir saadet getirdiğimiz tarihi örneklerle doludur. O halde yaşayan ve yaşatmak isteyen müminler için şu an itibarıyla yapılabilmesi mümkün olan hususlar vardır.
Bunlar,
-En önemli husus Müminlerin her ne olursa olsun birbirleriyle uğraşmaktan vazgeçmeleri.
Resul-i Ekremin hadisi şeriflerinde beyan buyurdukları gibi yayları kırmak, kirişleri parçalamak, kılıçları taşa vurmak. Bu çok zor ve dayanılması bir bardak zehir içmek kadar zor olsa bile başarılabilmelidir. Sadece adı bile Müslüman olanlara karşı ağzımıza zincir, elimize kelepçe vurmalı ve asıl hedefimize yönelmeliyiz.
-Asıl hedef tüm kurum ve kuruluşlarıyla İslama düşmanlık beslemek üzere varlığını devam ettiren başta Amerika ve Siyonist devlet olmak üzere tüm küfür sistemleri olmalıdır.
-Teorikte bu sözü tüm müminler olarak verdikten sonra bir araya gelmek önceliğimiz olmalıdır. Grup, cemaat, mezhep ayrımı yapılmadan, geçmişle ilgili kalıntılar, gelecekle ilgili vehimler bir kenara bırakılarak müminler bir araya gelmelidirler. Kayıtsız, şartsız, ön koşulsuz bir araya gelmek…
-Geçmişte yaşananlardan ders çıkarmak ve batıl güçlere karşı ekonomik, siyasi ve askeri yeni stratejiler geliştirmek…
Rabbimiz! Gücümüzü birleştir, dağınıklığımızı gider ve bizi kafir topluluğa karşı galip eyle (amin.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.