Hasan SABAZ
Yeni bir kaos planı
Orta Doğu coğrafyasında karışmayan ve huzuru bozulmayan yer kalmayacak gibi.
Son olaylar Kürdistan'da vuku buldu. Yeni bir kaos planı kondu devreye.
Talabani'nin YNK'sı ve Goran (Değişim) hareketlerinin güçlü olduğu Süleymaniye kentinde başladı olaylar ve zamanla başka yerlere de sıçradı. Gösterilerin nedeni olarak maaş krizi gösterildi; ama bu pek tutarlı değildi, çünkü eylemcilerin, memur olmayan gençlerden oluşması ve daha çok Goran Hareketi'ne mensup olması akla başka şeyleri getirdi. Eylemlerin olduğu bazı yerlerde yüzleri maskeli PKK sempatizanlarının KDP binalarına saldırması ve halkı provoke etmesi gösterilerin ekonomik taleplerin ötesinde “siyasi boyutunu” gözler önüne serdi. İşin ilginç taraflarından biri de maaş krizinden birinci dereceden sorumlu olan kişi kabinedeki Maliye Bakanı idi ve o bakan Goran kontenjanından kabineye girmişti.
Hedef doğrudan doğruya Mesut Barzani idi ve bu “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganları ile kendini gösteriyordu. Benzer sloganların 7 Haziran seçimlerinde bir proje partisi olan HDP tarafından kullanılması meselenin bölgesel boyutun çok üzerinde olduğunu gösteriyor.
KDP, eylemlerin birinci sorumlusu olarak en büyük hükümet ortağı olan Goran Hareketi'ni gösterdi; ama Talabani'nin “Gösterileri ve hak taleplerini destekliyorum” şeklindeki açıklaması planlı ve geniş çaplı bir kalkışmanın olduğunu gösteriyor. Eylemlerde ön planda ve kışkırtıcılık yapanların ise Pkk mensupları olduğu attıkları sloganlarla ortaya çıkmış.
Aslında bölgenin tüm aktörlerinin dahil olduğu bir mesele var orta yerde.
Biraz geriye gitmek iyi olur sanırım.
Barzani'nin bağımsızlık yönünde yaptığı açıklamaların en fazla Irak hükümeti, Pkk, İran ve Amerika'yı rahatsız ettiği, bunlara mukabil Türkiye hükümetinin olayı sessizlikle karşılayarak bir tür onay verdiği dikkati çekmişti. Irak hükümetinin hem Kürdistan'ın petrolden hak ettiği payı vermemesi hem de petrol satmak isteyince buna şiddetle tepki göstermesi sonrasında Amerika'nın da Kürt petrolünün satışına mahkeme kararıyla karşı çıkması tabloda birçok şeyi netleştirmişti. Türkiye Hükümetinin Barzani ile iyi ilişkiler geliştirerek pkk üzerinde baskı unsuru oluşturma ve ortak ticaret hesapları da Pkk'yi kullanan Amerika ve İran'ı rahatsız ediyordu. Türkiye'nin Kobani'ye peşmerge geçişine imkân tanıması da Rojava'daki yekpare Pkk gücünü zayıflatma amaçlıydı.
Işid'in Kürdistan'a saldırısı sırasında Irak'ın federal yasalarından dolayı ağır silahlara sahip olamayan Kürdistan yönetimi bir süre bocalamış sonra eline geçen silahlarla direnebilmişti. Farklı yerlerden silah yardımı gitmiş; ama KDP yetkilileri Türkiye'den giden silah yardımını söylememiş ve bunun Ak Parti tarafından gelen talep doğrultusunda olduğunu ifade etmişlerdi.
Barzani, Pkk'den hoşnut değil ve bunu her fırsatta dile getiriyor. Pkk çevreleri zaten uzun süredir Barzani aleyhtarı yayınlar yapıyorlar. Türkiye'nin hava operasyonlarının sürmesi ve Barzani'nin tutumu, Pkk'nin bölgeyi terk etmesine neden olabilir. Pkk'nin önünde bu durumda iki seçenek var: Ya İran ya da Rojava…
İran'a gitmek pek stratejik bir hamle olmayacağı gibi kullanıma da elverişli bir ortam değil. Rojava seçeneği ise hem Türkiye'yi bataklığa çekme hem de Baas yönetimine destek anlamında önemli bir hamle olur.
Irak'ta kalma ise en stratejik seçenek…
Kürdistan'ın fiili olarak ikiye bölünmesi ve iki parçanın da zayıflatılması, çatışma şartlarının oluşturulması ve merkezi Irak hükümetinin Kürdistan'da etkinliğinin sağlanması İran için önemli bir projedir. Bu projenin tamamlanması durumunda Türkiye'nin Pkk'ye yönelik yaptığı sınır ötesi operasyonlarda Irak hükümetiyle savaşı göze alması sonucu ortaya çıkacaktır.
Barzani'ye karşı girişilen hamleye tüm bunları göz önünde tutarak bakmak daha sağlıklı olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.