Yılbaşı geride kaldı mı?

Evet, tarih olarak geride kaldı. Ancak toplumun yılbaşında yaşadığı ifsat ve israf geride kaldı mı? Hayır. Maalesef aynı yaşam tarzı devam ediyor. Peki, hayat tarzı ifsat ve israfa dayanan toplumların sonu ne olur? Geçirmiş olduğumuz yılbaşında olan ifsat ve israf tablolarından şu sonucu çıkardım: Toplumsal yaşantı kırmızı alarm veriyor, hem küresel hem de bölgesel düzeyde. İnsanoğlu yapıp ettiği aşırılıklarla tabiatı tahrip etmenin,  nesli fesada uğratacak hırslarla hareket etmenin bedelini henüz tam manasıyla ödemeye başlamadı. Ancak yarınlarda karşılaşılacak büyük felaketlerin habercisi olduğu aşikâr.

Çünkü israf kavramı Kur’an-ı Kerim’de bizim gündelik hayatımızda kullandığımızdan daha geniş ve daha etkin bir kavram, bir sapma ve tuğyan hali olarak tanımlanmaktadır. Dünya nimetlerinden istifade ederken aşırıya gitmeyi, ölçüyü kaçırmayı, lüzumsuz harcamayı da içermekle beraber israf asıl olarak insanın bütün fiillerinde sınırı aşmasıdır. 

Günümüz toplumunda israf bir zenginlik teşhiri, güç gösterisi,  hatta güçlü ve muteber iktidarların göstergesi şeklinde tezahür ediyor. Harcayarak gücünü tescilleyen, harcayarak görünür veya görünmez muhataplarını ezen bir ruh hali salgın bir hastalık gibi her yerde vücut buluyor. Şükürsüz bir topluma doğru, kanaat ve tevekkül etmeyi unuttuğumuz elbette doğrudur. Ne var ki sorun bundan ibaret değildir. Diğer taraftan muhafazakâr çevreleri ve dini değerleri ne kadar temsil ettiği şüpheli olsa da bazı sembol ve söylemleriyle bu camiaların içerisinde yer tutan kişilerin sergilediği davranışlar yüz kızartacak kadar süfli heveslere, insanın başını yere eğdirecek kadar yaşam şekline dönmüştür.

Toplum aşırı düzeyde bencilleştiğinden karşı cephenin kötü sicili, günahları ve gelecekte daha kötü işler yapma ihtimali üzerine abanmaktan, kendi içinde yaşadığı çürümeyi hatta kokuşmayı bile fark edemiyor. Peki, kendi günahlarına ayna tutup tövbe etmeden başkasının günahlarını teşhir edip kınayarak alınacak yoldan hayır gelebilir mi?

Yalan söylemeyi, riyakârlık yapmayı hayatın zaruri bir parçası sayıp içselleştirenlerin, diğer günahlara bulaşmamak için önünde hiçbir engel yok ki. Hayatla ilgili her türlü alanda “helal” cümlesini ağzından düşürmeyip israf ve gösterişin zirvelerini zorlayanlara ne demeli? Olabildiğince şapşal bir sosyal medya fenomeninin organize edip sergilediği rezilliklerin Müslüman bir toplumda ne kadar çok müşteri topladığına bakıp toplumun gidişatına dair tahminlerde bulunabiliriz. 

Sonuç olarak;  salih bir amelin diğer salih amelleri celbetmesi gibi bir günah da benzeri günahları teşvik ediyor.  Bunun içindir ki tüm Müslümanalar kendine gelmeli ve bu aynadan kendi fotoğrafını çekmelidir. Zerre kadar İslami endişesi olan bir Müslümanın israf ve ifsadı hayat tarzı yapan bir toplumda kendi statüsünü ve yaşayış biçimini gözden geçirmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.