Menderes YILDIRIM
Yurdunu, insanını terk edenler
Tarih boyunca; öz yurdunu, kendi insanını terk eden insanlar olmuştur. Müslüman ülkelerde, “rejim ve iktidarların” dayatmalarından dolayı oluşan gurbet ve hasretler çoktur. Buna siyasal anlamda sürgün, İslami literatürde de “hicret” denir.
İzahı zor, daha garip gurbetler de vardır. Kimisi de öz vatanında garip ve parya. “Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde!” dizesindeki gibi.
İster sürgün, ister hicret olsun, ayrılık; ayrılan için “yeniden diriliş, küllerinden doğuş”; dayatmacı için de bir “tükeniş, anlamına gelebilir, biline!
Rabbimiz de “yaşanmaz hale gelen diyarların insanlarına, “mazeretlere” sığınmayı değil “hicreti” emrediyor. “Melekler, nefislerine zulmeder oldukları halde onların canlarını alırken: ‘Ne yapıyordunuz?' derler. Onlar: ‘Biz yeryüzünde mustazaf olanlardık' derler. Derler ki: ‘Allah'ın ARZI geniş değil miydi? Oradan hicret etseydiniz ya!' İşte onlar var ya; barınakları Cehennemdir, doğrusu ne kötü dönüş yeridir. (Nisa 97).
Demek ki; hicrette iman ehli, hatta tüm insanlık için zahmetten çok rahmet, bereket, başarı var. Bir zalimin, insafına kalıp, başa gelecekleri beklemek, onun kazdığı kuyuya düşmekle eştir.
Kürtçede güzel bir söz vardır; “Serê ehmeqan guran xwarîye!” (ahmakların başını kurtlar yemiş) diye. Ayette, Meleklerin cehenneme gidecek çaresizlere(!) yaptığı uyarının esprisi de bu olsa gerek. Kaldı ki günümüzde, imkânlar gelişti, ülkeler arasındaki mesafeler kısaldı.
Hicret edenlerin ekseri bereket, sıhhat bulmuş; kimisi de Frengistanlarda özünü yitirmiş, eriyip gitmiştir. Kimisi de düşman olarak dönmüştür. Ülke olarak; Cumhuriyet kurulduktan sonra, 12 Eylül 1980 darbesi öncesi ve sonrasında çok aydınımıza, gurbet yaşatmışız.
Zor elde edilen(!) Cumhuriyetiimiz'de cumhura rağmen çok iş yapılmış; muhalefete yaşam hakkı verilmemiş; yaşamak isteyenlere “gurbet elde çok haller” olmuş. Refik Halit Karay; Mehmet Akif; Nazım Hikmet, Cem Karaca, Ahmet Kaya'lardan neden çekindik?
Karanlıklara sığınan, ışıktan kaçan yarasadır. Güneş(imiz)'in balçıkla sıvanmayacağına” inanıyorsak, yani haklı yerde ve doğru kararda olduğumuza inanıyor ve güveniyorsak Namık Kemal gibi; ”Çıkar Aşar-ı Rahmet İHTİLAF-I REY-İ ÜMMET'ten!”(Hadise atıf) demeliyiz. Hakikaten, ümmetin reyinin farklılığından rahmet eserleri çıkar.
Haklılığımızı ve doğruluğumuzu anlatalım çünkü aklın yolu da birdir. Bu bir akıl ve ortak akıldır ki 15 Temmuz'da “darbeler silsilesini” kökten yerin dibine batırdı; darbecilerin çelik zırhlarını, eli bayraklı sivillerin yalınayaklarına karşı zelil etti, ezdirdi.
Bu ortak aklın, vicdanın kıymetini bilelim ve sonrasında rahatlıkla seslenelim;
gelin canlar bir olalım
münkire kılıç çalalım
Hüseyn'in kanın alalım
tevekkeltü taalallah
özü öze bağlayalım
sular gibi çağlayalım
bir yürüyüş eyleyelim
tevekkeltü taalallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.