Özkan YAMAN
Yusuf'u bırakmayın sakın
Ortaya her gün arkadan yırtılmış yeni bir gömlek daha çıkıyor.
Her gün yeni bir şahit daha, “suçlu o kadınlardı, Yusuf'un haremi pak idi” diye haykırıyor.
Her gün; kapıları kapatıp, “haydi gelsene” diyen sesin sahibi kapının önünde yakayı tekrar ele veriyor.
Ve her gün vezirin itibarını kurtarma adına Züleyha'ya sunduğu kurbanın Yusuf olduğu tekrar ifşa oluyor.
Manşetler, ekranlar, isimler, tarihler ve cemi vicdanlar, adeta “ah adalet” diye inliyor, ama hekim hikmete, hakim hükme bigane.
Eh geriye madem, iki hece zindan kalıyorsa, o zaman bu tekerlek, varsın kalsın tümsekte, yeniden yargılama hakkı ve dahi bol bol müvezzi ne varsa hürriyet heybesinde, dağıtın gayriye, kapatın Yusuf'a ki, devletin terazisinin kişiye mahsus olduğuna dair zihinlerde bir tereddüt kalmasın.
Kilitlerini açacak ne kadar anahtar varsa, atın kuyulara ki, hiç kimsenin aklına, “iyi de kurt, Yusuf'u yerken gömleğini neden yırtmamış?” suali gelmesin.
Unutturun onları, kuşların yediği baş, rüyasında hep ekmek taşısın ve yıllar serap, hayaller şarap olsun, sonra kaderin kuralı, Mısır'ın kralına bir sahne açsın da, tabirciler aciz kalsın, haberci hatırlasın lakin idareci duymasın, görmesin..
Suçlarından asın onları, mushaf kılıfları ile, paslı parmaklıklara.
Olmadı, her Kur'an harfine bir yıl deyin.
Ve varsın müezzin; “Tanrı uludur, Tanrı uludur” diye bağırsın dursun, her kalem kanun namına, kamu adına kırılır da, saklanın ki son kalemin maliki sizi görmesin.
Sakın bırakmayın onları, olur ya yüzlerindeki ay ışığı bir caminin mihrabında kandil olur, kalplerindeki azık, bir yoksula nan olur, yükleri yakuttur zeberceddir, heyhat nâdâna ağır olur, makamınız incinmesin.
Her hukuğa bir nutuk, her nutuğa bir cübbe yakışır, sarın onları resmi evraklara, kan kırmızısı dosyalara ve uzun uzun yazılara.
Soğuk dehlizlerden çift camlara bir kaç dönemeç var ya, ardındaki annenin, eşin, evladın, hıçkırıkları mahşere dökülsün, ne yani siz de varmazsınız oraya olur biter..
Yusuf'u bırakmayın. Memleketi bir Yusuf mu kurtaracak kıtlıktan.
Bir Yusuf'un ikrarı mı aydınlatacak geçmişi, rahat olun, nice vezir, nice erkan, nice bey, nice imkan.
Onları Allah kurtarsın, ve saymaya devam etsin emir kulu(!) gardiyan.
Ağır hasta imiş, hem ne olmuş kanser diye, sakın lütf-şahanenize bir halel gelmesin, bırakmayın bunları ki, yarın ma'deleyi ulyada şahitliklerine en ufak bir şek şüphe bulaşmasın.
Zira hesap yerinde o hastanın protokolde ne işi olacak ki.
Kumpasmış, tuzakmış, masumiyetmiş, ama içerdeler ya, mutlaka orada tutun onları ki, böylece dualar makbul olsun, dertler son bulsun, gönüller ferah olsun.
Boş verin onları, siz adaleti bu şekilde koruyun yeter..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.