Özkan YAMAN
Yuva yıkıldıktan sonra, haklısınız dense ne kıymeti var?
Aralarındaki sorunları, kocasının ailesine bağlayan ve eşinin kimi söz ve tavırlarının güvenini zedelediğini söyleyen okurumuz şöyle soruyor:
“Kocam her işinde, yediği yemekten gittiği yere kadar anne babasından ve kardeşlerinden habersiz hareket etmiyor. Maddi durumu kötü değil; ama aldığı maaşı söylemiyor, “elbisem yok” diyorum, kızıyor ve ‘size bakmak zorunda değilim' diyor ya da kapıyı gösterip ‘çok istiyorsan babanın evine git sana alsınlar' diyor. ‘Ailen niye bu kadar hayatımıza müdahale ediyor' dediğimde, ‘yok karışmıyorlar sen onları hiç sevmiyorsun bahane arıyorsun' diyor. Üç yıldır evliyiz ve bir oğlumuz var, altı aydır ailemin yanındayım ne beni ne çocuğu arayıp sormuyor. Gereksiz şeyleri sorun yapıp kavga ediyor. En son ailesi beni ona o kadar kötüledi ki, yanıma bile yaklaşmak istemiyor. Ben seninle sorunlarımızı çözmek istemiyorum diyor. O kadar yalan söyledi ki artık güvenemiyorum. Güvenmediğim birinin yanında kalamam sizin de fikrinizi almak istiyorum.”
Ortada üç yıldır kurulmuş ve bir çocuğun da olduğu bir aile var. Okuyucumuz, sorunun başlangıç noktası olarak kocasının ailesini işaret ediyor ve temeli bu şekilde attıktan sonra problemden kendine bir zindan inşa ediyor ve süsledikçe süslüyor. Hiçbir ayrıntıyı atlamamaya çalışıyor ve şunu da yapmıştı, bunu da söylemişti diyerek müthiş bir zihin avına çıkıyor. Evlenmeden önce hayalindeki resimle şimdiki resim arasındaki farkları bulmaya çalışarak eğlenirken aldanıyor, aldandıkça daha dibe dalıyor. Okuyucumuza dense ki, kocanın hatalarını, kusurlarını, ihmallerini, noksanlarını anlat, kendince tamamı kesin olan, çok sağlam delillerle, niyetlerle, örneklerle hatta şahitlerle sabit olan uzun bir kitap bile yazabilir, bu konuda birkaç saat değil günlerce hiç susmadan anlatabilir.
Peki, üç yıldır sabredilen ve cennet meyvesi bir çocuk ile taçlanmış bir yuva, yanıp kül olduktan sonra tüm dünya, bu okuyucumuza; ‘sen haklıymışsın' diye haykırsa artık ne önemi var?
‘Sadece yaşadığınız şehirde bile binlerce erkek, eşini, evini, çocuğunu hiç umursamadan esrarın, bonzainin ve alkolün bağımlısı iken sizin kocanız bunları kullanmıyor; ama ailesini çok dinlemiş, size şunu demiş bunu demiş; tabi ki sana yanlış yapmış' deyip desteklese artık ne kıymeti var?
‘Şu anda bu Müslüman memlekette bile nice erkek, abdestten, namazdan bihaber, ahlaktan uzak, dinden, imandan gafil, Kuran ve Sünnetten cahil bir halde kendisinin de ailesinin de ahiretini berbad ederken, senin beyin olacak adam, Allah'ın huzurunda secdeye kapanıyor, dua ediyor; ama bunlardan sana ne, saydığın bütün hususlarda sonuna kadar doğru söylüyorsun' dese artık ne faydası var?
‘Öyle üç yıl filan da değil, evlilikten önce de sonra da karısını başka kadınlarla aldatan, binlerce, çirkin boynuzlu erkek canlıların kirlettiği şu alemde, kocanız başka bir kadına bakmayı size ihanet saymış, başta gözüyle, kulağıyla, eliyle diliyle zinaya giden her türlü yoldan cehennemden sakınır gibi kaçmış ama, bunları boş ver, sana öyle ağır laflar etmiş ki, tabi ki, gururun incinmiş, haklısın annenin evinde otur' deyip güya tam derdine tercüman olsa, artık ne ehemmiyeti var?'
Hani demişsiniz ya, ‘kocamın maddi durumu iyi; ama bana şöyle böyle diyor'.. ‘Maddi durumu sizin kocanızdan çok daha iyi ya da kötü olan binlerce koca var, kazandığını kumara veren, kötü çevresiyle çarçur eden, şükretmeyen ama sizin kocanız gelirini size söylemediği gibi, kızınca size de ‘git ailen sana baksın' demişse herhalde o haksız siz haklısınız' diye belge imzalasalar ne değeri var?
Ortada acı bir durum var. Acınacak halde olan zayıf olandır. Zayıf ise sabırsız kimsedir. Sabır için de haklılığı veya haksızlığı konuşmak beyhudedir.
Bize affetmeyi, itaat etmeyi, idareyi, iradeyi, anne babaya saygıyı, emaneti, güzel ahlakı ve daha nice faziletleri öğreten Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed Mustafa'nın (sav) şu Hadis-i Şerifini bir daha hatırlayalım:
"Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Sonuçta hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, İmâret 1, 13; Tirmizî)
Bir çoban hata yapıyor diye çoban da sürü de uçurumdan atılmaz, uygun şekilde ıslahına bakılır.
Bizim fikrimizi almak istiyorsunuz. Gidin bir köşeye, serin seccadenizi. Sübhane Rabbiyel a'la diyerek çalın kapısını, konuşun Sahibinizle, dökün içinizi, korkmayın kocanız, gözyaşlarınızı ailesine filan söyleyemez nasıl olsa. O kalbinize ne yapacağınızı haber verir..
Dua bekleriz..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.