Zaman'dan Mısırlı Müslümanlara yönelik eleştiri yazısı
Zaman'ın etkin ismi Hüseyin Gülerce'nin bugün Mısır'ı kaleme aldı
Zaman'ın etkin ismi ve cemaatin sözcüsü olarak tanımlanan Hüseyin Gülerce'nin bugün kaleme aldığı 'Mısır'daki darbenin anlattıkları' başlıklı yazısı yine Müslümanlara eleştiri ve kendince akıl vermeler yer alıyor. ABD ve batının ikiyüzlülüğü ve alçaklığına yönelik eleştiriel tek bir satırın olmadığı yazıda, yine korkulara dayalı öğütlerle doludur.
Bu yazıyı okurken bu kesimin 28 Şubat'ta darbeci generallere yaranma ve teslimiyetçi durumlarını insan hatırlıyor. ABD'ye kayıtsız şartsız teslim olmuş bu zihniyetten Müslümanlara ne fayda gelebilir? Eleştirileri sadece Müslümanlara yönelten bu kesime "gölge etme başka ihsan istemez" demekten başka diyecek bir şey kalmıyor!
Yazının dğer önemli bir tarafı da Türkiye ile özleştirilerek okunduğunda "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" tarzı bir sonuç çıkıyor.
Nihayetinde eski Turizm bakanlardan ve "gezicilerden" olan Bahattin Yücel, "Gülerce'nin yazısını AK Parti iktidarına öğütler" şeklinde yorumlayarak takipçileri ile paylaştı.
Gülerce'nin yazısından dikkat çeken kısımlar;
TÜRKİYE'DE DARBE OLURSA...
(...) Benim gibi pek çok kişinin aklından geçmiştir sanırım, şu anda Türkiye’de yapılacak -Allah muhafaza- bir darbe için kim bilir ne çok havai fişek stoklayan vardır…
Mısır ile Türkiye arasında paralellik kuran ulusalcılar, kimi laik kesimler sevinçlerini gizlemiyorlar. Taksim Gezi Parkı olaylarından Arap Baharı’na nispet bir “Türk Baharı” için zaten etekleri zil çalmıştı. Şimdi darbe özlemleri, hasrete dönüştü.
İKTİDARA HAZIR DEĞİLLERDİ
İslam coğrafyasındaki bütün arayışlar, birer tepki hareketi doğurdu. Ne kadar güçlü olursa olsunlar, tepki hareketleri denge gözetemezler ve dengeyi koruyamazlar… Toplumun önemli bir kesiminde endişe, güvensizlik, karamsarlık ve tepki doğururlar. Hâlbuki esas olan müspet harekettir. Dinin özündeki adalet, emaneti ehline verme, istişare, herkesi kucaklama, mülâyemet ile hareket etme, hatta Batı demokrasilerinde olmayan şefkat, merhamet, Allah’ın rızasını gözetme öne çıkarılmalıdır. Müslüman Kardeşler teşkilatına (İhvan’a) ve diğer İslami hareketlere kaynaklık eden kanaat önderleri, sadece tepkiden bahsettiler. Problemi insanda çözmeyi tercih etmediler, edemediler. Mısır’da mesela Müslüman Kardeşler, iyi organize olmuş bir muhalefet hareketiydi ama iktidara hazırlıklı değillerdi. Halk tabanında vardılar ama başka bir yerde yoktular.
KUCAKLAYAMADILAR
Bir yalancı Arap Baharı’ndan sonra kendilerini iktidarda buldular. Yapabilecekleri tek şey vardı, ona da yanaşmadılar. Mursi’nin son dakikada talep ettiği uzlaşmayı, en başta yapabilirlerdi. Laik kesimle, liberallerle, dünya ile diyalog ve uzlaşma yolunu açabilirlerdi. Paylaşmayı başlatabilirlerdi. Herkesi kucaklayarak güzel bir sayfa açabilirlerdi. Ne Mısır’ın dinamiklerini önemsediler, ne Batı’yı kaale aldılar.
DİN REFERANS ALINMAMALI
İslam coğrafyasında mütedeyyin insanlar, yönetime talip olacaklarsa dini referans almamalıdırlar. Din, siyasete vasıta yapılınca her şeyden evvel dinin özü zarar görüyor. Dine karşı bir saygısızlık oluyor. Ayrıca kendisini samimi Müslüman olarak gören, kabul eden geniş kitleler kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Daha da önemlisi, birikmiş tepkilerin sonucunda yönetime gelindiği için hassasiyet gösterilmesi gereken temel meselelerde çoğunlukla farkında olmadan bir ötekileştirme zihniyetine saplanılıyor. Toplumun büyük bir kesiminde itibarsızlaşma, ötekileşme hissiyatı kamçılanıyor.Mütedeyyin insanlar için zemin; demokrasi, hukukun üstünlüğü, paylaşma ve evrensel insani değerlerdir. Ancak böyle bir zeminde, kimseyi ürkütmeden, endişeye sevk etmeden, güven sorunu çıkarmadan bir yönetim sergileyebilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.