‘Zekât insanlar arasında uhuvvet ve muhabbeti oluşturur’
Ramazan ayında tutulan oruç ve kılınan teravih gibi zekâtın da dini vazifelerden olduğunu belirten İTTİHAD üyesi Molla Mustafa Durgun, zekâtın insanlar arasında uhuvvet ve kardeşliği oluşturup insanları kaynaştırdığını söyledi.
Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHAD) üyesi Molla Mustafa Durgun zekât ve fitre hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Durgun, Ramazan ayında oruç tutup teravih kılmak gibi hayır ve hasenatta bulunmanın, zekât ve fıtır sadakası vermenin de dinimizin vazifelerinden olduğunu belirtti.
Ramazan ayının sonuna kadar fitrenin verilmesi gerektiğini belirten Durgun verilecek fitrenin belirlenen miktardan daha fazla olabileceğini belirterek, “Biz Ramazan’ın sonuna kadar fıtır sadakamızı çıkarmalıyız. ‘Benim payım şu kadardır bu kadar vermeliyim. Ben fazla vermiyorum.’ demeyip fazla cimriliğe takılmadan cömertçe vermeliyiz. 5 demiş ise 10-15 vermeliyiz. Verdiğin senin lehinedir, sana kalandır. Kendine harcadığın çürür gider. Ama Allah yolunda verdiğin infak, zekât ve sadakalar Allah’ın yanında bereketlenir ve sana iade edilirler. Zekât fakir ile zengin arasında kaynaşmadır. Allah’u Teâlâ zenginlere mal vermiştir. Zenginler bilmelidir ki bu malı kendileri kazanmadılar. Allah’ın lütfuyla verdiği bir servettir. Bu servettin hakkını ihlasla, samimiyetle zekâtını vermeli, fakirlere teslim etmelidir.” dedi.
“Hayır kurumları zenginler ile fakirler arasında köprüdür”
Zekâtın Allah Teâlâ’nın bir emri olduğunu hatırlatan Durgun, zekâtın hayır kurumları ve dernekler aracılığıyla da verilebileceğini belirtti. Durgun, “Fakirlere bakan dernekler, hayır kuruluşları vardır. Onlara versinler. Çünkü Allah-u Teâlâ Habibine diyor ki; ‘Onların mallarından sadaka al. O sadaka ile onları temizleyeceksin. Onlara dua et. Senin duan onlar için bir sekinedir.’ Bu hayır kurumları Resulullah’ın bu mübarek vazifesini üstlenmişler. Onlar da gidip zenginlere diyorlar; ‘biz sizlerle fakirler arasında köprüyüz. Biz fakirleri tespit ettik. İster siz gelin bizatihi onlara verin. İsterse bize verin biz size vekâleten muhtaçlara zekâtınızı verelim.’ Bu dernekler insanların güvenini kazanmışlardır. Onlarda mallarını veriyorlar. Tabi bu dernek ve kuruluşlar bu malları aldıkları gibi zaman geçirmeden fakirlere vermelidirler. Eğer zamanında yetiştirmezlerse bunun sorumlusu kendileri olurlar.” diyerek hayır kuruluşlarının zengin ile fakir arasında köprü olduğunu söyledi.
“Zekât insanları düşmanlıktan, hasetten ve kinden temizler”
Zekâtın pek çok hikmetleri olduğunu belirten Durgun zekâtın kişiyi kereme, cömertliğe sevk ettiğini, cimrilikten kurtarıp veren el yaptığını söyledi.
Durgun sözlerini şöyle sürdürdü: “Zekât nesiller arasında, insanlar arasında uhuvvet ve muhabbeti oluşturur. Kişi ‘Bu benim kardeşimdir. Bana bu kadar zekât vermiştir.’ der. Ona karşı buğz değil; hürmet duyar. Fakat zenginler zekâtların vermeyip alabildiğine zengin olursa fakirlerin gözleri onların malında olur. Sonra fakirleri kötü ahlaka sevk ederler. Çeşitli yollardan zenginlerin mallarından haklarını almaya çalışırlar. Bence zenginler cömert olsunlar. Mallarından fazlasıyla verip fakirlerin sevgisin kazansınlar.”
Zekâtın insanların geçim seviyelerini aynı tuttuğunu belirten Durgun, “Birileri her şeyi yiyip birileri yiyemiyorsa geçim bakımından nesiller arasında kin haset oluşur. Fakat zekâtlarını fakirlere verseler onlarda onların seviyesine çıkarlar. Aralarında muhabbet oluşur.” diyerek
“Zekât kalpleri temizlemenin yoludur”
Zekâtın kalpleri temizlediğini belirten Durgun, zekât sayesinde insanların düşmanlıktan, hasetten, kinden ve diğer kötü ahlaklardan temizlendiğine dikkat çekti.
Zekâta ehemmiyet verilmesi gerektiğini belirten Durgun, sözlerini şöyle tamamladı: “Allah-u Teâlâ Hac suresi 41’inci ayetinde buyuruyor: ‘Onlar ki; biz yeryüzünde onlara güç ve iktidar verirsek, onları devlet sahibi yaparsak, onlar namazlarını ayakta tutarlar. Zekât müessesini işletirler.’ İslam devleti olursa, zekât bir yerde toplanıp fakirlere adilane bir şekilde dağıtırsa toplumda zekât alacak kimse kalmaz. Toprak mahsulü, eti yenen hayvanlar, para, hazine, ticaret malları hepsi zekât malıdır. Bunların zekâtı fakirlere verilirse birçok hayırlı iş olur. Eğer bazı hayır kuruluşları oluşup zengin fakire minnet etmesin diye o malı götürüp fakire ulaştırırsa fakirlerde minnet ve ezilmişlikten kurtulur. Tabi bu toplum için daha hayırlı olur. Rabbim bizleri hakkıyla Müslüman olanlardan, oruç tutanlardan, fıtır verenlerden, zekât verenlerden eylesin. Allah’u Teâlâ bizi Ramazan’ın son on gününden ve Kur’an’ın bereketinden istifade ettirsin.” diyerek zekâtın her halükarda verilmesi gerektiğini söyledi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.