Zekat ne zaman verilir, erken ya da geç verilebilir mi?
Zekât sadece ramazan ayında mı verilir, zekât erken verilebilir mi, zekatı geciktirmek caiz midir, haram mala zekat düşer mi sorularına cevap buluyoruz.
Zekât sadece Ramazan Ayında mı verilir?
Allah'u Teâlâ'nın farz kıldığı zekât ibadeti için özellikle ramazan ayı tercih edilir. Hatta bazı insanlar daha senesi dolmadığı halde sırf ramazan geldi diye zekâtını bu ayda vermektedir. Bunun bir takım psikolojik ve sosyolojik sebepleri vardır. İşte bunlardan bazıları;
•Ramazan ayının faziletine dair hiçbir şüphe yoktur. Bu ayın diğer aylara göre bir takım meziyetlerinin olduğu Kur’an ve Sünnette belirtilmiştir. Zekâtı özellikle bu aya denk getirerek daha fazla sevabın elde edilmesi umulmaktadır. İbnu Abbas’tan (radiyallahu anhuma) rivayet edildiğine göre Allah Resülu (aleyhissalatu vesselam) ramazan ayı geldiğinde çok cömert olurdu (Müslim). İmam Nevevî bu hadise binaen oruç günlerinde daha cömertlik yapmanın müstehap olduğunu bildirir.
•Malum olduğu bu güzel ayın bir başka meziyeti de içerisinde barındırdığı berekettir. Öyle ki oruç nedeniyle zengin de fakir de aynı seviyede olmakta, yoksulların içerisinde bulunduğu hal daha fazla hissedilmektedir. Zekâtın bu aya denk getiriliyor olması söz konusu bu bereketi arttırmaktadır. Aynı şekilde ramazanın hemen akabinde gelen bayrama hazırlık, halk arasında zekâtın bu aya mahsus kılınmasının nedenleri arasındadır.
•Belki farkında değiliz ama ramazan ayında zekâtı eda ederek bu ibadeti asıl vaktinde yerine getirmiş oluyoruz. Zira fıkıh kitaplarında, nisaba ulaşmış mal eğer ekin değilse havlin yani üzerinden kâmil bir yılın geçmesi gerektiği yazılıdır. Bir yıl miladi olarak değil kameri olarak hesaplanır. Bu da zekâtın her yıl oruç gibi on gün geriye doğru geldiğine işaret eder. İşte bu hesabı yapamayanlar veya farkında olmayanlar, ramazan ayı vesilesiyle zekâtı tam vaktinde eda etmektedirler.
•Zekâtın sabit bir ayda olması, farklı aylarda olmasından çok daha isabetlidir. Zira zekât memurlarının her zaman aynı vakitte bu işle meşgul olmaları devlet, zekât verenler ve fakirler açısından değerlendirildiğinde sosyolojik olarak birçok faydayı içerisinde barındırmaktadır.
Zekât erken verilebilir mi?
Zekâtın erken verilmesi veya geciktirilmesi, niyet mefhumunun pratik bir şekilde anlaşılmasına vesile olan meselelerden biridir. Zira bu iki durumda, zekâtı geçerli kılan temel etken niyetin kendisidir. Müslümanlar olarak sene içerisinde sadaka olarak daima birilerine bir şeyler vermekteyiz. Erken verdiğimiz bu sadakaların farz olan zekâttan sayılması için de niyet şarttır.
Zekâtın erken verilmesiyle ilgili Hz Ali efendimizin rivayet ettiği bir hadise göre Hz. Abbas (radiyallahu anh) Peygamberimiz’e (aleyhissalatu vesselam) vakti gelmeden önce zekâtın verilmesini sordu. Efendimiz de kendisine izin verdi (Dâvud, Tirmizî).
Hz Ali Efendimizden rivayet edilen bir diğer hadise göre ise Allah Resulü (aleyhissalatu vesselam) ihtiyaç nedeniyle Hz. Abbas'tan iki yılın zekâtını aldı (Beyhakî).
Bu iki rivayete binaen islam âlimleri, niyet olması şartıyla iki yılın zekâtını peşin olarak vermenin caiz olduğunu belirtmiştir. Mezheb imamlarından sadece Hanefiler ikiden fazla senenin zekâtının erkenden verilmesini caiz görmüştür. Ayrıca Hasan-ı Basrî hazretleri üç yıla kadar bunu meşru görenler arasındadır. Fakat varid olan hadislere binaen zekâtı iki yıldan fazla erken vermemek daha iyidir.
Kişi, sene içerisinde yaptığı hayır ve hasenatları zekâttan sayamaz. Çünkü niyet getirilmediği için verilen sadakalar nafile sayılır. Dolayısıyla zekât, verilen sadakalardan sayılmadığı için sene dolduğunda farz olan miktarın tekrardan verilmesi gerekir.
Zekatı geciktirmek caiz midir?
Zekâtın erken verilmesi veya geciktirilmesi, niyet mefhumunun pratik bir şekilde anlaşılmasına vesile olan meselelerden biridir. Zira bu iki durumda, zekâtı geçerli kılan temel etken niyetin kendisidir.
Allah (cc) Kuran'ı Kerim'de “…Hasat günü (ekip biçtiğinizin) hakkını verin…" (En'am 141) diye buyurmaktadır. Ayet her ne kadar ekinler için varid olsa da diğer mallar da buna dâhil edilmektedir. Nisaba ulaşmış olan malın üzerinden hicri bir yıl geçtikten sonra geciktirilmeksizin direkt zekâtını vermek gerekir.
Havl (sene) dolduktan sonra kişinin zekâtı verme imkânı olduğu halde, herhangi bir sebep olmaksızın geciktirmede bulunması caiz değildir. Buna binaen bir kimse verme imkânı olduğu halde zekâtını vermezse ve bu arada malı telef olursa, çıkarması gereken miktar kişinin zimmetinde borç olarak kalır. İmkân bulduğu ilk andan itibaren bu borcunu eda etmesi gerekir.
Zekâtı geciktirmeyle ilgili yine kişinin niyetine bakılır; eğer meşru bir sebebi varsa mesela kişi, zekât verecek uygun birilerini bulamadığı için ya da geçerli sayılabilecek bir mazeretten dolayı zekâtını ertelemişse veya malı afet vb. sebeplerden dolayı helak olmuşsa bundan sorumlu tutulmaz, zekât borcu düşer.
Haram mala zekat düşer mi?
İmam Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste Allah Resulü (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmaktadır: Allah (cc) ihanetle elde edilen (haram) maldan sadakayı kabul etmez. Hadiste geçen “sadaka" lafzı nafile sadakaları kapsadığı gibi farz olan zekâtı da kapsamaktadır. Allah'u Teâlâ ancak helal yollardan elde edilen malları sadaka olarak kabul eder. Bir kimse ancak kendisine ait olan malı, bir başkasına verebilir. Kişinin kendi mülkiyetinde olmayan mal, bir başkasının mülkiyetine geçemez.
Haram yollardan elde edilen mallar; ya başkasına aittir yani gasp edilmiş veya haksız şekilde alınmıştır. Ya da islamın meşru görmediği yollarla ticaret yapılmış ve haram kazanç elde edilmiştir. Birincisinin zekâtı verilmez. Zira zekât, ancak malı nisap miktarına ulaşmış kişiye vaciptir. Burada ise belki mevcut olan mal nisap miktarındadır. Fakat sahibi başkasıdır. Kendisi mala malik olmadığından zekât da kendisine değil, sahibine vaciptir. Öyleyse bu mallar derhal sahibine iade edilmelidir.
Gayri meşru yollarla elde edilen haram kazançlara gelince; yukarıdaki hadiste zikredildiği üzere Allah (cc) bu şekilde elde edilen malların ne zekâtını ne de sadakasını kabul eder. Sevgili peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) “Allah temizdir. Ancak temiz olanı kabul eder" (Müslim) diye buyurmaktadır.
Haram yollarla elde edilen kazançlar, geciktirilmeden elden çıkartılmalıdır. Bunu yapmak vaciptir. Zaten zekâtın farz olma sebebi de budur; belki kişi, farkında olmadan ticaretine haram bulaştırmıştır da sene sonunda bunu malından çıkarıyordur. Evet, zekât kirli olan malın temizleyicisidir. Bu sebeptendir ki bütün kullara vacip olan bu ibadetten peygamberler istisna tutulmuştur. Zira peygamberlerin mallarına (manevi) necaset bulaşmaz. Farkında olmadan, haram yollarla elde edilen bir şeyi tükettiklerinde ise melekler aracılığıyla direk uyarılmışlar.
Haram malı, ne kazanan kişi ne de kendisinin bakmakla yükümlü olduğu eşi, çocukları, annesi, babası, dedesi ve ninesi kullanabilir. Bu mallar fakirlere veya hayır kurumlarına verilmelidir.
Dolayısıyla faiz, tefecilik, rüşvet, sahibi bulunmayan gasp malı, içki, kumar, uyuşturucu, hileli kazanç, başkasının emeğini sömürme ve haram kılınan diğer malların satılmasıyla elde edilen kazançtan verilen sadakayı Allah (cc) kabul etmez. Zekâtı da verilmez. Bu olduğu gibi direkt elden çıkarılmalıdır.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.