Mehmet İkbal ATAK
Zulme ortak olmaktan vazgeçin
Fesat grubunun zulmüne uğrayan, kumpaslarıyla mağdur edilen, kendilerine büyük acılar yaşatılan Mustazaf Camia 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşadığı zulüm ve mağduriyetleri duyurmaya çalışıyor. İnanıyorum ki sesi ta Cumhurbaşkanına kadar gitmiştir. Ama ne yazık ki ne Cumhurbaşkanı ne hükümet ne de hükümete yakın medya bu çığlığı duymak istemiyor. Gördüğü halde görmezden geliyor.
Yusufi aileler kimseden merhamet beklemiyor oysa. Kimseden af dilenmiyor. Adalet istiyor sadece. Madem bu hükümet halka yakın olduğunu, halkın değerlerine önem verdiğini, hak ve hukuk tanıdığını söylüyor, isminin başına da adaleti koymuş; o zaman zulme uğrayan Müslümanların mağduriyetlerini gidermek zorunda. İslami camiaya yaşatılan mağduriyetlerin devamına göz yumup, feryatlarına kulaklarını tıkarsa, zalimin zulmüne ortak oluyor demektir. Böyle yaptığı takdirde kumpasçılardan bir farkı kalmaz.
Ama biz böyle olmadığını umuyoruz. Zamanında aynı mağduriyetleri yaşamış Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İslami Camiaya yaşatılan haksızlıklara dur diyeceğine inanıyoruz.
Yusufiler asla suçlu değil. Müslümanca yaşamanın, emperyalist güçlerin kirli emellerine alet olmamanın, tuzaklarını boşa çıkarmanın, hayallerini kursaklarında bırakmanın bedelini ödüyorlar. Amerika'ya, israil'e ve onların yerli uşaklarına teslim olmamanın faturası ödetiliyor onlara. Onlar Müslümanların, mazlumların onur kaynağıdırlar. Gıpta edilecek azizlerdir. Rehberin deyimiyle elmanın diğer yarısıdırlar.
Yusufilerin aileleri de onlarla gurur duyuyorlar. Böyle insanlara sahip oldukları için kendilerini bahtiyar sayıyorlar. Ve onların ödüllendirilmek yerine zindanlarda çürütülmelerine isyan ediyorlar. Fesat grubunun, FETÖ'nün düşmanlığını anlıyorlar ama FETÖ ile savaştığını söyleyen hükümetin tavrına bir anlam veremiyorlar.
Herkes FETÖ'nün nasıl bugünlere geldiğini konuşuyor. FETÖ'yü ortaya çıkaran sebeplerden bahsediyor. Nasıl oldu da adamlar bu kadar güçlendiler? Adeta devleti ele geçirdiler. Hangi etkenler onların önünü açtı?
Ama hiç kimse onların yarattığı sonuçlardan, yol açtıkları mağduriyetlerden bahsetmiyor, gündeme getirmiyor. Fesat Grubu devletin tüm organlarında önemli bir güç elde ettiler. Orduda, emniyette, yargıda ve diğer birçok kurumda paralel bir devlet kuran bu karanlık yapı sayısız kanunsuzluğa, cinayete, vahşete imza attı. Mazlumlara karşı emperyalist güçlerle, terör örgütleriyle ittifak yaptı. Kendine engel gördüğü veya Batılı efendilerinin çıkarlarını tehdit eden İslami oluşumları, İslami cemaatleri etkisiz hale getirmek için kurmadığı tuzak, girişmediği kumpas kalmadı.
Kuşkusuz bu tuzak ve kumpasların en büyüğü HÜDA PAR'a yakın İslami Camiaya yapıldı. Bu camianın en sıradan etkinlikleri bile suç sayıldı. Komik gerekçelerle bu camia mensubu Müslümanlara 12 yıldan başlayan fahiş cezalar verildi. Camide ders vermek, kutlu doğum etkinliği düzenlemek, ümmetin acılarına ortak olmak için miting düzenlemek, yardım faaliyetlerinde bulunmak ağır suçlar, terör suçları kapsamına alındı. 18, 20 yaşlarındaki gencecik Müslümanlar korkunç işkenceler altında şehit oldular. Bazen aylar süren insanlık dışı işkencelerle yapmadıkları suçları kabule zorlandılar. Kirli kampanyalarla, medya operasyonlarıyla kendilerini bu halkın aydınlatılmasına, tebliğ ve irşat faaliyetlerine vakfetmiş, mum gibi etraflarını aydınlatan davetçileri vahşi kasaplar, acımasız teröristler gibi gösterdiler.
PKK gibi, Ergenekon gibi çetelerle, kirli yapılarla ittifak edip İslami camiayı adeta imhaya giriştiler. Kumpaslar, tuzaklar, ihanetler, iftiralar yağmur gibi yağdı bu mazlum camianın üzerine. Önce tuzak kurdular, ellerindeki imkânlarla mahkûm ettiler. Sonra denetimlerindeki emniyet birimlerinin vasıtasıyla cadı avı başlattılar. Sonra da hâkim ve savcılarına talimat vererek mazlum ve mağdur Müslümanları vahşi katillere bile verilmeyen cezalara çarptırdılar.
Fesat grubunun tüm bu kumpas, tuzak ve ihanetleri ortaya çıktı. Sokaktaki vatandaş bile artık bundan şüphe etmiyor. Ve hükümet bu Fesat grubuyla mücadele ettiğini söylüyor. O zaman hakkımız değil mi bu grubun yol açtığı mağduriyetlerin giderilmesini hükümetten istememiz. Bu bir af talebi değil, merhamet dilenmek değil; bir hak ve adalet talebidir. Hükümet bunu göz ardı ederse samimiyet testinde sıfır almaktan kurtulamaz. Mazlumların ahını almak da cabası…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.