28 Şubat yeniden hortladı
Mazlum Der İstanbul Şubesi 'Umut Davası' kapsamında verilen cezaların onanmasını kınamak amacıyla sanıkların ve STK temsilcilerinin katılımıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
İSTANBUL - 28 Şubat aktörlerinin mahkeme karşısına çıkarıldığı bugünlerde dahi 28 Şubat’ın artçı sarsıntıları hayatları karartmaya devam ediyor.
Mazlum Der İstanbul Şubesi Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından ‘Umut Davası’ kapsamında verilen cezaların onanmasını düzenlediği basın açıklaması ile kınadı.
Basın açıklamasına Mazlum Der İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, Umut Davası avukatlarından Cüneyt Toraman ve son dönemde telefon dinlemeleri listesinde sözde Selam Örgütü mensupları sıfatıyla adları yer alan ve cezaları onanan Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Şahin ve Abdülhamit Çelik’in yanı sıra çok sayıda STK temsilcisi ve vatandaş katıldı.
28 Şubat tezgahlarını kurmaya devam ediyor
Mağdurlar adına basın açıklamasını okuyan Av. Cüneyt Sarıyaşar, “Bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti devletinin klasik mağduriyetleriyle yeniden karşınızdayız. 28 Şubat süreci oluşundan itibaren yaklaşık 15 yıldır üzerinde konuştuğumuz bir süreçtir. 28 Şubat’ın bittiği ile ilgili pek çok yazılar yazıldı ve konuşmalar oldu. Ama bugün sizin karşınızda olmamızın sebebi ve yaşanılan olaylar açıkça göstermiştir ki, 28 Şubat süreci bitmemiştir. 28 Şubat sürecini ortaya koyan irade sahipleri, halka karşı oyunlarını ve tezgahlarını kurmaya devam etmektedir. Bu bağlamda 28 Şubat sürecinin en başak davalarından bir tanesinin sonuç ifade eden bir süreci ile daha karşınızdayız. Umut Davası adıyla kamuoyunda bilinen bir davanın sonucu ile yeniden karşınızdayız. Bu dava 28 Şubat sürecinin pek çok davalardan bir tanesini teşkil etmektedir.” dedi.
28 Şubat sürecindeki siyasi yargı kararlarının iptal edilmesi gerekmektedir
28 Şubat sürecinin son model uygulamalarla devam ettiğine vurgu yapan Sarıyaşar, “Organize olan güçler arasında en organize güç olan devletler, kendi mevcudiyetlerini devam ettirmek için çeşitli güvenlik politikaları uygulamakta, kendilerine has ‘terör tanımları ve mevzuatları’ oluşturmaktadır. Devlet politikaları çoğu zaman ceza hukukunu da alet ederek aralarında organize olan muhalif grup ve vatandaşları, terörist ilan ederek ülkeyi de bir terörizm yuvasına dönüştürmektedirler. Bu kapsamda sivil siyasete ve toplumsal hayata gayri nizami yöntemlerle müdahale edilen ve kurgulayıcı taraflarından ve etkisini bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat post modern darbesi aktörlerinin yargı önüne çıkarıldığı şu günlerde dahi, karanlık etkisini sürdürmeye devam etmektedir. Bunun örneklerinden sonuncusunu 5 gün önce Yargıtay tarafından onanmış olan sözde ‘Selam terör örgütü’ davasıdır. 28 Şubat sürecinin son model ürünleri bu davada bir kez daha sergilenmiştir. Umut Davası sanıkları ‘silahlı terör örgütü kurmak ve yöneticisi olmak’ ve bu örgüt kapsamında silahlı eylemler yapmak suçlamasına maruz kalmış, 5,5 yıl tutuklu kalmış olan sanıklar adil yargılanma ilkesine aykırı olarak 2014 yılına kadar tutuklu kalmış ve yargılamalarına devam edilmiştir. Neticede Yargıtay 9. Ceza Dairesi 11 Nisan 2014 tarihinde sanıklardan Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Şahin ve Abdülhamit Çelik’in savunmalarını almaksızın yeniden cezaevine girmeleri yönündeki yerel mahkemenin kararını onaylayarak sanıklara tekrardan cezaevi yolunu göstermiştir. Mazlum Der olarak bu hukuksuzluğu kınadığımızı yineliyor. Ve sorumluluklarını defalarca hatırlattığımız bütün milletvekillerine, TBMM’ye, Hükümete ve yargı erkine bir kez daha sesleniyoruz, binlerce insanın hayatını karatmış olan 28 Şubat sürecini sivil, asker bütün unsurlarıyla aydınlatılması ve 28 Şubat sürecindeki askeri brifing ve siyasi yargı kararlarının iptal edilmesi gerekmektedir.” dedi.
Bu davada tüm iddiaları çürüttük
Basın açıklamasından sonra söz alan sanıkların eski avukatlarından Av. Cüneyt Toraman, “28 Şubat süreci ve sonrasında Müslümanlar hep benzer suçlar üzerinden yargılandı ve suçlandı. O dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’de 18 irticai terör örgütü var denilen bir liste ilan edildi. Ve bu listedeki gruplara, cemaatlere ve sivil oluşumlara operasyon yapılmaya başlandı. Umut operasyonu da İstanbul’daki Selam Gazetesine yapılan bir operasyondu. Ama soruşturmanın başında dahi baltayı taşa vurdular. ‘Uğur Mumcu’nun katili yakalandı’ diye gazete manşetlerine yansıyan Abdülhamit Çelik’in Uğur Mumcu’nun, öldürüldüğü gün İstanbul’da düğünü olmasının ortaya çıkmasına rağmen son derece yüzsüz bir şekilde soruşturma devam etti. Bir hukukçu olarak iddianame demeye bile dilimin varmadığı, iddianamelerle davalar açıldı. Bu yargılama sırasında tek bir iddiayı atlamadan tam 80 sayfalık savunmada iddiaları tek tek çürüttük. Mahkemeden delillerin toplanmasını istedik. Mahkeme bu talebimizi reddetti. Mahkeme hedefe kilitlenmiş bir roket gibi devam etti. Ben de bu davaya bir katkımın olmayacağını anladıktan sonra zorunlu olarak istifa ettim. Ama davayı medyadan ve sanıkların dilinden izlemeye ve dinlemeye devam ettim. Ve maalesef hukuksuzlukların devam ettiğine şahit oldum.” diye konuştu.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak 2013'te, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok'un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan "Umut" operasyonuna ilişkin açılan ve Yargıtay’ın bozma kararından sonra tekrar görülen davada 3 sanığı "yasadışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu" örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan 12 yıl 6'şar ay, 5 sanığı ise aynı örgüte üyelikten 6 yıl 3'er ay hapse mahkûm etmişti. (Erkan Yavuz/ Muhammed Durmaz - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.