Zülküf ER
28 Şubat'ın Bağımsız Yargıçları(!) ve Kararları
Meşhur 28 Şubat Süreci sorgulamaları hepimizce malum. Bu konuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma var. Bu soruşturma kapsamında başta dönemin kudretli generali Çevik Bir olmak üzere kimi şahıslar tutuklu kimileri ise tutuksuz olarak yargılanmakta.
Onların yargılanmaları, hesap verecek olmaları güzel bir gelişme. 28 Şubat Süreci zalimleriyle beraber mağdurları da olan bir süreç olması hesabıyla sadece zalimlerin yargılanmasıyla geçiştirilecek bir süreç değildir.
28 Şubat mağdurlarının da mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekli adımların atılması gerekmektedir. 28 Şubat doğrudan doğruya bir çeteleşme hareketi olduğu için bu çete, basın mensuplarını, sendikaları, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını, yerel ve yüksek yargıyı, sanat ve müzik dünyasını, diğer birçok kurum ve kuruluşu bünyesinde barındırmıştır.
Süreç içerisinde yer alan kimi ticaret odalarının, sendikaların, rektörlerin, dekanların, gazetelerin, yazarların nasıl da azgınlaşıp saldırganlaştıklarına bu ülke gün be gün şahit oldu. Süreci idare eden Batı Çalışma Grubu denen Hak ve Halk düşmanı oluşumun, anılan gruplara iki de bir brifing adı altında emirler verdiğini, İslam’a ve onun değerlerine karşı top yekun bir savaşı hedeflediğini herkes bilmekte.
Brifing adı altında dönemin omzu kalabalıklarının önüne diz çöküp Emret Paşam, diye yılışan gruplardan biri de bağımsız olduğu iddia edilen Türk Yargısı idi. Diğer meslek mensupları gibi hâkim ve savcılar da koşa koşa bu brifinglere katılmış oradan aldıkları emirler doğrultusunda da hüküm vermeye başlamışlardır.
Yüksek Yargı mensuplarını Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı’nda toplayan Askerler, onlara yaptıkları “İrtica Hortluyor” başlıklı sunumlarla, onları Müslümanların üzerine salmıştır. Dönemin DGM’lerinde görev yapan hâkim ve savcılar da gerek yerel bazda gerekse de konumlarına göre bizzat Ankara’ya gelmeleri emredilerek brife edilmişlerdir. Bu toplantılarda İslam’a karşı açıkça savaş açtıklarını belirten askerler, yargı mensuplarına da bu savaşa dâhil olmaları emrini vermişlerdir.
Bağımsızlığı, İslam Düşmanlığı olarak algılayan DGM Hâkim ve savcıları Askerlerden aldıkları emirleri uygulama konusunda hiç bir gevşeklik göstermeyerek efendilerini memnun etme yarışı içerisinde ellerine düşen Müslümanları en ağır cezalara çarptırmışlardır.
1997-2006 Yılları arasında, İslami Hassasiyeti olan insanlarla ilgili verilen bütün kararlarda 28 Şubat Brifinglerinin zalim gölgesi mevcuttur. O dönemde devam edip daha sonra sonuçlanan davalar da bu kapsamdadır. Öyle ki; Anılan dönemde devam eden duruşmalarda İrticacı dedikleri dava mensuplarının savunma yapmasına bile müsaade etmeyen hâkimler, camiye giden çocukları bile dönemin en ağır cezası olan idamla cezalandırmaktan hayâ etmemişlerdir.
Buna binaen; Zalimleri yargılayan veya zalimleri yargı önüne çıkaran iradenin, mağdurlardan yana da tecelli etmesi lazımdır. O dönemde ve devamında verilen bütün mahkûmiyet kararlarının tekrardan gözden geçirilmesi, yargılamaların yeniden yapılması gerekmektedir.
28 Şubat Döneminde yargılanıp en ağır cezalara çarptırılanların kahir ekseriyeti, eğer bu günkü şartlarda yeniden yargılanacak olurlarsa nelerin değişeceğine herkes şahitlik edecektir. O dönemde idamla yargılananların çoğunu, gelinen bu aşamada savcılar tutuklanma bile talep etmeden salıvereceklerdir.
Bu konuda kimi adımların atıldığı da oluyor. Örneğin ordudan atılanların özlük haklarının iadesi gibi. Ama 28 Şubat’ın tek mağduru ordudan atılan Müslümanlar olmadığı gibi, yeşil sermaye diye suçlanmış olan ve bugün büyük ihaleleri alan şirketler de değildir.
28 Şubat’ın asıl mağdurlarını görmek isteyenler, Diyarbakır’daki DGM’nin yargılamalarına ve cezalandırmalarına baksın. O günlerde aldıkları emirle, her önüne gelene savunma bile yaptırmadan, avukatlarını konuşturmadan leblebi gibi idam cezası verenlerin de yargılanması gerekmektedir.
Bu ülkedeki en büyük yalanlardan bir tanesi; Yargı Bağımsızdır, yalanıdır. Buna ister kuyruklu yalan isterseniz de Kizb-ul Kebir deyin. Yine de tanımlama yetersiz kalacaktır. Bu ülkede yargı, bağımsız olmayıp sahibine göre kişneyen bir yaratık hükmündedir. 28 Şubat sürecinde yıldızlara tapan yargıçların verdiği kararlar da o yargıçlar da yargılanmalı ve DGM’lerin zulümleri izale edilmelidir.
Bu konuda en büyük iş aslında hem o dönem de hem de bugün o mağdurların savunmalarını yapan avukatlara düşmektedir, diye düşünmekteyim. Adı geçen değerli hukukçuların gerekli girişimleri başlatmaları gerekmektedir.
28 Şubat veya bir başka zulüm dönemiyle yüzleşmek veya hesaplaşmak bu kadar basit olmamalı. Bu Sürecin sadece askerlerle idame edilen bir süreç olmadığı da aşikâr. Neden halen 28 Şubat’ın sivil çetelerine; Basın, sendika, yargı, odalar, sivil toplum kuruluşlarına dokunan olmadı.
Zulüm, ancak mağduriyetler giderilirse ortadan kalkabilir. Evet Çevik Bir hapiste ama onun brifingleriyle azgınlaşan DGM’lerin, zindanlara attığı mazlumlar da içeri de. Bu mudur 28 Şubat’a hesap sormak?
Eğer hükümet veya Adalet sistemi bu zulüm dönemiyle hesaplaşma konusunda gerçekten samimiyse önce onların tüm kalıntılarını, kararlarını, bakiyelerini temizlemelidir.
BÇG'nin emriyle zindanlara tıkılıp şu an Müebbet Hapis yatanlar içeride oldukça, onlara yeniden yargılanma hakkı tanınmadıkça; 28 Şubat, Çevik BİR’in dediği gibi, Bin Yıl Devam edecektir…
SELAM VE DUA İLE...
(HÜRSEDA HABER)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.