Mehmet YAVUZ
3. Dünya Savaşı: Suriye! Kaybedenler, kazananlar!
Kim ne derse desin, 3. Dünya Savaşı'nın tam ortasındayız.
Son bir ay içinde Suriye'de yaşanan şu kanlı panorama her şeyi özetliyor:
6 Ocak'ta Rusya'nın Hımeymim ve Tartus'taki askeri üslerine yönelik insansız hava araçlarıyla saldırı yapıldı.
Rus yetkililer, saldırıdan ABD'yi sorumlu tuttu.
20 Ocak'ta Türkiye'nin Afrin'e yönelik askeri harekâtı başladı.
3 Şubat'ta ise İdlib'te Türkiye'nin gözetimindeki bölgede Rus jeti düşürüldü ve aynı gün Afrin çevresinde TSK'ya ait bir tank ABD menşeli bir füze ile vuruldu.
Tankın vurulmasından üç gün sonra 7 Şubat'ta ABD'li generaller Menbiç'te YPG'lilerle dayanışma pozları verip Türkiye'ye meydan okudu.
Bir gün sonra 8 Şubat'ta ise ABD askerleri Deyr ez Zor'da PKK/YPG'ye karşı harekete geçen rejim yanlılarına saldırarak 100 İranlı milisi öldürdüklerini açıkladı.
Ardından israil helikopterleri bir ilk olarak siyonist işgal altındaki Golan Tepeleri üzerinde uçan bir İran İHA'sını düşürdü.
Buna karşılık Şam rejimi de bir israil F-16'sını düşürdü.
Hemen ardından siyonist işgalci hem Şam hem de Tahran'a ait on iki hedefi bombaladı.
Uzun süre sonra Şam'dan siren sesleri yükseldi.
Geçtiğimiz hafta sonu Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral H.R. McMaster'la görüştü.
Yarın ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Savunma Bakanı James Mattis Türkiye'ye geliyor.
Menbiç'teki askeri meydan okumayı masaya taşımaya çalışacaklar.
Türkiye'yi Afrin'de daha fazla ilerlememe ve 30 km. derinliğinde bir hâkimiyet alanına razı etmeye çalışacaklar.
Suriye'ye “demokrasi getirmek” için bu şart.
Garaudy'ye kulak vermenin zamanı:
"Irak'ın işgali, Amerikan silah sanayisi için gerçek bir zafer olmuş ve onun ölüm makinelerinin üstün niteliğini ve inceliğini öyle bir reklam etmiştir ki, savaş sonrasında üretim ok gibi fırlamıştır..."
Buna petrol ve siyonist işgalcinin güvenliğini de eklemek gerek.
Bu arada Rex Tillerson'ın Putin'in yakın arkadaşı olduğunu hatırlatalım.
90'lı yıllarda bir adada görev icabı başlayan tanışıklık ve muhabbet devam ediyor.
Tillerson, dünyayı cehenneme çevirmeye çalışan iki siyonist aileden biri olan Rockefeller'lerin ‘Exxon Mobil' şirketinin eski CEO'su ve hâlihazırdaki hissedarı.
Putin, Rusya devlet başkanı olduktan sonra Tillerson'ın yönettiği Exxon, Rusya'nın Rosneft'inden çok büyük ihaleler aldı.
2011 yılında Putin ve Tillerson, kutup bölgeleri ve Sibirya'da petrol arama çıkarma çalışmaları için ortaklık anlaşması imzaladılar.
Putin, 2012'de Tillerson'ın göğsüne kendi eliyle Rus Dostluk Madalyası taktı.
Tillerson, 2014'te Rusya'ya konulan cezai yaptırımlara karşı olduğunu açıkladı.
Evet derler ya, “Şeytan ayrıntıda gizlidir!”
Rusya, Rus Çarı Deli(Büyük) Petro'nun hayal bile edemeyeceği sıcak denize(Akdeniz) indi ve okkalı iki üs sahibi oldu.
ABD ise on üç üs sahibi oldu.
Üstelik Rusya, ABD ve israilin müttefikleri Şam ve Tahran'ı hedef alan saldırıları karşısında sadece “Endişeliyiz, itidale davet ediyoruz” demekle yetindi.
Ezcümle, ABD'ye göre Türkiye nasıl bir müttefikse hiç kuşkusuz Rusya'ya göre de Suriye ve İran öyle müttefik!
Şimdi bir kez daha soralım:
Öyleyse kazanan kim, kaybeden kim?
Yıllar önce “Suriye Irak'a, Bağdat Şam'a benzemez!” derken tam olarak bunu kast etmiştik!
Cumaya devam edelim inşaallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.