Adab-ı Muaşeret

Adab-ı Muaşeret

Beraber yaşayışta, hoş ve İslamca yaşama ve geçinme usülleri, Hazreti Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın sünnetine uygun olan hareket, insanlara karşı edepli olma, insanca yaşama adabı. Adaba dair sünnet-i peygamberiyeye uymak demektir.

Istılahı manası: Beraber yaşayışta, hoş ve İslamca yaşama ve geçinme usülleri, Hazreti Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın sünnetine uygun olan hareket, insanlara karşı edepli olma, insanca yaşama adabı. Adaba dair sünnet-i peygamberiyeye uymak demektir.

Adab yaşantımızın her anıyla alakadardır. Kur’an okumanın, yeme içmenin, yatmanın, konuşmanın ….. vs. her yapılan faaliyetin bir adabı vardır. Bunları İnşallah tek tek irdeleyeceğiz.

Kur’an-ı Kerim’i Okumanın Adabı
Her neye saygı duyuyorsak ona karşı olan edebimiz de o derece artıyor. Kur’an-ı Kerim Allah (cc)’un lafz-ı şerifi olduklarından dolayı ona olan edebimiz sonsuzdur. Ancak bu edebin nasıl olacağı konusunda gerek Kur’an-ı Kerim’de, gerekse de Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamın Hadisi Şeriflerinde bizim için öğütler vardır. Bu iki temel öğüt kaynağının çerçevesinde şunları söyleyebiliriz: Kur’an okuyan abdestli olmalı, edebli ve sakin, heyeti üzerinde oturmalı, ister ayakta ister oturarak kıbleye yönelmelidir. Başını önüne eğmeli, bağdaş kurarak ve yaslanarak oturmamalıdır. Aynı zamanda hocasının yanında nasıl oturuyorsa tek başına Kur’an okurken de aynen o şekilde oturması uygundur. Kur’an okumak için en uygun en faziletli hal namazda, ayakta ve camide okumaktır. Eğer yatağında uzandığı ve abdestsiz olduğu halde ezberden okumanın fazileti varsa da namazda, ayakta ve camide okumak daha faziletlidir. Çünkü Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Hakimde; “Sağduyulular o kimselerdir ki ayakta iken, otururken ve yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında Allah’ın varlığını ispat için düşünürler…” (Ali İmran 191) şeklindeki buyruğundan da anlaşıldığı gibi hangi halde Kur’an okunursa okunsun, Allah’ı ananları övmektedir. Fakat şu var ki evvela ayaktaki zikri (Kur’an okumayı) sonra oturarak, sonra da uzanarak zikir tavsiye buyrulmaktadır. (İmam Gazali İhya-u Ulumiddin Cilt 3)

Hz. Ali (ra) buyuruyor; ayakta iken namazda Kur’an okuyan bir kimse için her bir harfe karşılık yüz sevap vardır. Oturarak namazda Kur’an okuyan için elli, namazın dışında abdestli olarak Kur’an okuyan için her bir harfe karşılık yirmibeş ve abdestsiz olarak okuyan için ise on sevap vardır.

Kur’an okuyanların uzun veya kısa okumak hususunda çeşitli adetleri vardır. Okuyanların bazıları bir gün bir gecede Kur’an’ı bir defa, bazıları iki defa hatta bazıları üç defa hatmetmeye kadar ileriye gitmişlerdir. Bazı okuyanlar da ayda bir defa hatmetmişlerdir. Fakat takdirleri hususunda başvurulan en sağlam kaynak Resulullah Aleyhissalatu Vesselamın şu hadisi şerifidir: “Kim ki üç günden az bir müddette Kur’an’ı okuyup hatmederse, o Kur’an’ın manasını anlamamıştır.”

(Abdullah bin Amr) Bunun hikmeti şudur: Çünkü üç günden az bir müddette Kur’an’ı hatmetmek, hevesine kapılmak, insanı tertil (kelimelerin üzerine basa basa, harflerin hakkını vere vere okumak) ile okumaya manidir. Aynı mananın Hz.Aişe (radiyallahu Anha)’dan da varid olduğunu görmekteyiz. Hz. Aişe (R.Anha) Kur’an’ı çarçabuk okuyan birisini dinlediği zaman “Bu adamcağız ne Kur’an okuyor, ne de susuyor” buyurdu.

Allah’ın Resulü Aleyhissalatu Vesselam Amr’ın oğlu Abdullah(ra)’a haftada bir defa Kur’an’ı hatmetmesini emretti. (Müslim, Buhari-Abdullah b.Amr)

Kur’an’ı okumakla beraber ağlamak müstehabdır. Çünkü Allah’ın Resulu Aleyhissalatu Vesselam “Kur’an okuyunuz ve ağlayınız, eğer ağlamanız gelmezse kendinizi ağlar gösteriniz” (İbni Mace, Sad b.Ebi Vakkas’tan)

Salih El Meri buyurdu: Rüyamda Allah Resulunun yanında Kur’an okudum. Buyurdular ki Ey Salih! Bu okumaktır, ağlamak nerede? İbni Abbas (R.Anhuma) buyurdu: Subhan Suresinin secde ayetini okuduğumuz zaman sakın ağlamadan evvel tilavet secdesine varmayınız. Eğer herhangi birinizin gözü damlamazsa bile mutlaka kalbi ağlasın.

Zorla ağlamanın yolu da kalbinde üzüntüyü hazır bulundurmaktır. Üzüntüden ise ağlamak neşet eder. Nitekim Allah’ın sevgili kulu Aleyhissalatu Vesselam “Kur’an hüzün ile nazil olmuştur. O zaman Kur’an okuduğunuz zaman mahzun olunuz.” (Ebu Yala ve Ebu Naim) buyurmuştur.

Hüznün kalbde izhar edilmesinin yolu şöyledir: Kur’an’daki tehdit, vaid, sözler ve ahidler inceden inceye düşünülmelidir. Sonra Allah’ın emir ve yasaklarına karşı kusurluluk hatırlanacaktır. Böylece insan mahzun olup ağlayacaktır.

Ayetlerin hakkını gözetmeli, secdeyi emreden bir ayeti okuduğu zaman derhal secde etmelidir. Şüphe yok ki kişi Kur’an okurken en azından nefsine duyuracak şekilde sesli okumalıdır. Çünkü okumak, harfleri diğerinden ayırt edilerek bir sesin kesişmesinden ibarettir. Ses lazımdır ve en azı da nefsine duyuracak kadardır. Resulullah Aleyhisselatu Vesselamın şu hadisi gizli okumanın müstehak olduğunu ispatlayan delillerdendir. “Rızkın en hayırlısı insana kifayet edenidir. Zikrin de en hayırlısı gizlice yapılandır.” (Ahmed b. Hanbel ve İbni Hibban Saad b. Ebi Vakkas’tan) Gizlice okumak riya ve tasannudan daha uzak olduğu için riya ve tasannudan korkan için gizli okumak daha efdaldir. Eğer kişi riya ve tasannudan korkmuyor, sesli okuyuşla da başka birisinin namazını teşviş etmiyorsa onun için sesli okumak daha efdaldir.

Mushaflardan Kur’an okumak, ezbere okumaktan daha efdaldir. Zira mushaftan okumakta mushafa bakmak ameli de vardır. Mushafın yüzünden okurken ayetlerin manasını daha iyi düşünmek cümleleri daha güzelce tespit etmek imkanları da mevcuttur. Bütün bu sebeplerden dolayı ecir de artar. Hz.Osman (ra) Kur’an’ı çokça yüzünden okuduğu iki mushafı şerifi yıpratmıştır. Böylece sahabeyi kiramın birçoğu ezberden değil yüzünden Kur’an okurdu. Kur’an’ın sahifelerine bakmadıkları günü iyi gün olarak saymazlardı. Kur’an’ın nazmını bozacak şekilde ifrat etmeksizin sesini yükseltmek, ahenkli bir şekilde Kur’an’ı tertil ile güzel okumak sünnet-i seniyedir. Çünkü Peygamber Aleyhisselatu Vesselam “Seslerinizle Kur’an’ı süsleyiniz.” Buyurmuştur.

(Ebu Davud, Nesai, İbni Mace, İbni Hibban ve Hakim Berra b. Azib) Başka bir Hadis-i Şerifte, “Cenab-ı Hak güzel sesle Kur’an okumaya müsaade ettiği gibi hiçbir şeye müsaade etmiş değildir.” (Müslim, Buhari-Ebu Hureyre’den)

Allah Resulü’nün Ashabı Kiram’ı bir araya geldikleri namaz aralarından birisine Kur’an’dan bir sure okumayı emrederlerdi.

Kalb huzuruyla okumak, düşünmek, anlamaya çalışmak, anlamayı meneden her şeyden uzaklaşmak, kelamın azametini ve yüceliğini Cenab-ı Hakkın Celal arşından yaratıklarının anlayış derecesine inmek suretiyle yapmış olduğu lütuf ve faziletini bilmektir. Levhi mahfuzda bulunan Kelamullah’ın her bir harfi Kaf Dağından daha büyüktür. Bütün melekler bir araya gelir, tekbir harfini kaldırmaya takat getiremezler. Taki levhin amiri bulunan İsrafil (as) gelir, o harfi kaldırır ve Allah’ın izni ile, rahmeti ile yerinden kıpırdatır. Bu da İsrafil’in kuvvet ve takati ile değil, Hak Teala’nın lütfuyladır.

Kur’an’ı okuyan kişi bu işe ilk başladığı zaman, kalbinde konuşanın (Allah) azametini hazır bulundurmalıdır. Nasıl ki mushafın zahiri cildine ve yapraklarına ancak abdestli ve pak olan bir kimse el sürebiliyorsa öylece mananın batınında

(Allah’ın hükmüyle) ancak kötülüklerden pak olan kalbin batınına açıktır. Kalb huzuruyla başlayıp nefsin fiskoslarını terk etmeli. Bu da kitabı okurken himmetini Kur’andan başka şeylerden çevirmek, sadece ona kendisini hasretmek demektir. Seleften bazıları bir ayeti okuduğu zaman eğer kalbi o ayetle mutmain olmadığı zaman (anlamadığı zaman) tekrar okurlardı.

Tedebbür (düşünce) kalb huzurunun ötesinde bir manadır. Zira insanoğlu bazen Kur’andan başka bir şey düşünmez. Fakat buna rağmen sadece Kur’an’ı dinlemekle yetiniyor, manalarını düşünce süzgecinden geçirmiyor. Halbuki okumaktan gaye tedebbürdür. İşte tedebbürü temin etmek için Kur’an’ı tertil ile okumak sünnettir. Çünkü Kur’an’ın zahirini tertil ile okumak batınında tedebbürü temin imkanını bahşeder. Hz.Ali (ra) buyurdu: “İçinde anlayış bulunmayan bir ibadette hayır olmadığı gibi, içinde tedebbür olmayan okumanın da hayrı yoktur.” (Kur’an’ın Adabı Kısmı, İhya-ı Ulumuddin 3.cilt)

Şüphesiz ki Kur’an’a gösterilecek en büyük edeb onun içerdiği hükümleri hayatına tatbik etmektir. Onun bizden ne istediği bizim de buna mukabil olarak ne yaptığımız ona olan edebimizi gösterir. Kur’an’ı Kerimi en güzel kılıflar içinde duvarlarda asılı tutmak da bir anlam ifade etmez. Bununla beraber onu hayat tarzı olarak benimseyip hayatımızda tek söz sahibi yapmak bir bütünlük arzedecektir.

Rabbimiz! Bizlere Kur’an’ı hakimini hakkıyla anlayıp hayatına tatbik etme şuuru nasip eyle, bizi Kur’an’ı Azimüşşana sonsuz edeb ve terbiye gösterenlerden eyle. Yine bizlere Kutsal Kitabın Kur’an’ı Kerim hatır-ı hürmetine işlerimizde kolaylık ver ve bizlere hayırlı bir çıkış kapısı arala (Amin)

Bir başka sayımızda Adab-ı Muaşerete dair konumuza inşallah devam edeceğiz. Hepinizi Allah’a emanet eder hayır dualarınızı bekleriz.
İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.