Ah Şubat Ayı!

Şubat ayı denilince malumunuz Ümmet açısından ilk akla gelen Şehadet ayı olmasıdır. Nice kahraman; Rabbinin rızasına nail olmak için gayret göstermeye çalışırken, neticede bu ayda zalimlerin hışmına uğramış ve hayatlarını adadıkları nezih ve mukaddes dava uğruna, Allah azze ve cellenin kendileri için hazırlamış olduğu ebedi hayata irtihal etmişlerdir.

Şubat ayı, geride kalanlar için zemheri günlerin ayrılık, hüzün ve kahır  ateşiyle hissedildiği günler olmuştur.

Elbetteki insanlığın selameti için cehd edenlerin Rablerine kavuştuğu aylar, günler farklıdır. Ancak ‘Arap kışı’ndan önceki zaman diliminde kimi önder, lider, alimin şehadeti ile bazı büyük katliamların Şubat ayı içerisinde olması sebebiyle, o zaman diliminde duçar kalınan zülümlere dikkati çekmek bir vazife halini almıştır. 40 bin Hama şehidi, İskilipli Atıf Hoca’nın şehadeti, İmam Hasan El-Benna’nın şehadeti, Malcolm X’in şehadeti, El-Halil Camii şehidleri, Şeyh İzzeddin El-Kassam’ın şehadeti, Şeyh Şamil’in şehadeti, Metin Yüksel’in şehadeti, Molla Ğıyaseddin Barlak ve Molla Zeki Atak’ın şehadetleri… Ve daha nice şehadetler bu ayda olmuştur.

Şubat ayı sadece şehitleri hatırlatmıyor. Yüzbinlerin belki milyonların mağdur edildiği, halkın tepesine adeta bir balyoz gibi inercesine insanlık değerlerinin tamamen yok edildiği zaman dilimini de hatırlatıyor.

Evet, Şubat denilince Türkiye tarihinde zulüm, işkence, sürgün, darbe ve insanlık değerlerinden yoksun genelgeler, yönetmelikler, kanunlar akla geliyor.

Askeri vesayetin 28 Şubat kararları; ülkeye ihanetin, insanlığa yönelik cinayetin adı olmuştur. Darbenin arkasında kıvırarak da olsa duran azınlık bir insanlık düşmanı dışında, ülkenin üzerine pis ur gibi çöken bu karabasanı lanetlemeyen neredeyse kalmamıştır.

Bütün bu tepkilerle birlikte, 28 Şubat etkilerinin hala devam ediyor olması, yetkili ve etkililer olarak samimiyetimizin, dürüstlüğümüzün, postmodern darbe karşıtlığımızın geçilemeyen ağır sınavı olmuştur.  

28 Şubat zulmünün bin yıl süreceğini höykürenlerin, muktedir olamadıkları onca yılda bile hala borazanlarının ötüyor olması çok düşündürüyor.

28 Şubat süreci gerçekten bitti mi? Bittiyse, o zaman bütün müştemilatıyla niye bitirilmiyor? Mağrurları doğuran bu sürecin mağdurları hala varsa, sürecin bitirilmesi noktasında yöntem yanlışları vardır demektir.

Yoksa bu kahrolası süreç şöyle veya böyle hep devam mı edecek? Bu müzmin sürecin asıl mağdurları ne zaman özgür olacak? Ne zaman yargının asıl hedefinde darbe mağdurları değil de darbeciler olacak? Bugünlerde haklı olarak yoğun bir şekilde Mısırlı İhvan gencinin darbecilere iadesi meselesi konuşuluyor. Her ne kadar olay ocak ayında gerçekleşmişse de yine Şubat ayında ortaya çıkan iade işlemiyle insanlar şaşkına döndü. Yine bir Şubat ayı ve yine darbecilere karşı olmakla suçlanan bir Ümmet ferdinin idama gönderilmesi haberi.

Hani ‘Rabiamız vardı’ hani darbecilere miskal-ı zerre yararımız dokunmayacaktı? Hani mazlumdan yana olduğumuzu her alanda hep haykırmıştık? Hani artık darbecilerin yutmak istedikleri her neyse kursaklarında kalacaktı?!

Ama yine olmadı.. Yine bir Şubat ayı ve yine maalesef darbecileri sevindirecek adımlar, iadeler.

Bir de idamlık gencin darbeci Sisi’ye iadesi yetmiyormuş gibi, darbecilerin insafına sunulan gencin kelepçeli fotoğrafını çeken vatandaşımız da gözaltına alındı. Vatandaş, ‘halkı kin ve nefrete teşvikten’ tutuklandı. Neyse ki bu yanlış karara tepkiler yükselince mağdur serbest bırakıldı.

Hulasa demem o ki, Şubat ayı, hüzün ayı, dert ayı, keder ayı olmaya devam ediyor.

Silm ve selam ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.